Tutsak
Prisoner (Tutsak) filmi, adaleti kendi elleriyle sağlamaya çalışan bir adamın hikayesini anlatıyor. Şükran Günü'nü kutlamak için bir araya gelen Dovers ve Birches aileleri her şeyin yolunda gittiği yemek esnasında korkunç bir haberle altüst olurlar. Gecenin ilerleyen saatlerinde ailelerin iki küçük kızlarının kaybolması sonrasında panik dolu anlar yaşanır. Polise başvursalar da hızlı bir sonuç alamazlar. Keller Dover ise bir hayli panik içerisindedir ve polisin çabalarını yetersiz bulup adaleti kendi elleriyle aramaya karar verir.
Filmin başrolünde Jake Gyllenhaal ve Volverine
karakteriyle bildiğimiz aksiyon filmlerinin üstadı haline gelen Hugh Jackman yer
alıyor.
Filmin senaryosu yavaşça akıyor, inceden
ipuçları bırakıp seyirciyi finale gergin bir şekilde hazırlıyor. Sherlock Holmes'a
alışmış izleyici dedektifin hemen sonuca ulaşmasını bekliyor ama yok öyle
yağma. Sonuca ulaşmadan önce bir çok kere sinsice ters köşeye yatırıyor
seyirciyi. Böyle yavaş akan filmlerin insanı germesi pek zordur ama yarattığı
merak duygusu ve gizemle psikolojik gerilim denen türün en önemli kurallarını
yerine getiriyor, böylesine büyük bir stres altında insanın ne denli kendini
kaybedip canileşebileceğini gösteriyor.
Karanlık atmosferiyle, giderek artan
belirsizlik ve gerilimle seyirciyi sürekli diken üstünde tutan, uzun süresine
rağmen bir çırpıda biten, izlediğim en iyi gerilim filmlerinden biriydi.