Artık reklam yasak

Artık reklam yasak
Haber Tarihi : 30 Kasım 2015 05:15:17
Son Güncelleme Tarihi : 00 00 0000 00:00:00

TRT Genel Müdürü Şenol Göka, 4. Uluslararası Çocuk Medyası Konferansı’nda çocuklara büyük bir müjde verdi. Konferansın açılışında konuşan Göka, 'TRT, bundan sonraki reklam pazarlamalarında çocuk kanalına neye mal olursa olsun reklam almayacak' dedi.

Yeni Söz | Özel Haber

İLK BASILI REKLAM 1480'DE

Dünyada ilk kez 1480'de İngiltere'de yapılan basılı reklam, 1860'da ise Osmanlı'ya geldi. Musevi ve Rumlar reklamlarla batı kültür ve hayat biçimini Osmanlı'ya taşımaya başladılar. Türkiye'de ilk sesli radyo reklamı 1957'de, televizyon reklamı ise 1972'de yayınlandı.

ÇOCUKLARI TÜKETİM KÖLESİ YAPIYOR

Dünyada ve ülkemizde hâlen çoğunlukla Musevilerin elinde olan reklam sektörü, televizyonun yaygınlaşmasıyla birincil hedef olarak çocuk ve kadınları seçti. Çocukların şuuraltına hitap eden reklamlar sadece ürün değil, aynı zamanda batılı bir kültür ve hayat biçimi de pazarlıyor.

1

ÇİZGİ FİLMLER ÇOCUKLARI DEVŞİRİYOR

5Çocuklara özel kanallarda ise reklamlar sadece reklam kuşaklarında değil, aynı zamanda çizgi filmlerin içine yerleştirilmiş, ‘25'nci kare' olarak tanımlanan gizlenmiş ses ve görüntü ile de yapılıyor. Çizgi filmlerin içine yerleştirilen sembol ve karakterlerle de çocuklar devşiriliyor.

‘NEYE MÂL OLURSA OLSUN REKLAM OLMAYACAK'

Ekonomik bataklık içindeki Yunanistan'da bile çocuk reklamları ya yasak ya da ancak çocuklar uyuduktan sonra yayınlanamaz iken Türkiye'de TRT Çocuk kanalı dahi reklam yayınlıyordu. Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi 2012'de ‘TRT Çocuk kanalı reklam yayından vazgeçmeli' kampanyası başlatmış ciddi bir destek toplamıştı. Müjde üç yıl sonra TRT Genel Müdürü Şenol Göka'dan geldi.

TRT tarafından bu yıl "Çocuk Medyasında İçerik Üretim ve Yönetimi: Fırsatlar, Yaratıcılık ve Sorunlar" temasıyla düzenlenen "4. Uluslararası Çocuk Medyası Konferansı" geçtiğimiz hafta gerçekleştirildi. TRT Genel Müdürü Konferans'ta yaptığı açıklamada TRT'nin çocuk kanalına reklam alınmayacağını belirtti. Göka, neye mal olursa olsun TRT'nin artık çocuk kanalında reklam yayınlamayacağını duyurdu.

İKİ UCU KESKİN BIÇAK

Konferansın açılışında konuşan Göka, medya ve çocuğu bir arada düşünmenin sorunların başlangıcı anlamına geldiğini belirterek, medya denildiğinde ağırlıklı olarak televizyonun öne çıktığını söyledi. "İki ucu keskin bıçak. Bir bilim toplumu kesinlikle televizyondan oluşmaz" diyen Göka, bilinçlendirmek adına yoğun olarak televizyondan bombardımanın çocuklar için son derece sakıncalı olduğunu vurguladı.

 

Çocuk yayınında çok ilginç bir tablonun ortaya çıktığını, hedef kitle olan çocuklara üretimin sorunlu bir hâle gelmeye başladığını anlatan Göka, şöyle devam etti:

"Çocuklar, kendi doğallıklarından kopartılıyor, iş yerlerinin kenarlarında, alt ya da üst katlarında oluşturulan kreşler gibi büyüklerin ortamında, mekânlarında, onların acı gerçekliklerine tanık olacak şekilde barındırılıyor ya da büyüklerin işlerini tamamlayacakları ya da sürdürecekleri en yakın pozisyonda tutuluyor."

"TOPRAK ÇOCUKLARIN İLKBAHARIDIR"

Göka, topraktan uzak demek çocuk için ilkbaharsız olmak demek. Peygamberimiz Hz Muhammed (s.a.v.), “Toprak çocukların ilkbaharıdır” buyuruyor. Eğer çocukları topraktan uzaklaştırırsanız, yani çocukları büyüklerin mekânında, onların ilişkilerinde, algılarında tutmaya çalışırsanız, ilkbaharlarını yok edersiniz. Böyle bir sorunla karşı karşıyayız" şeklinde konuştu.

Bu durumda giderek büyüyen sorunların ulusal ve uluslararası platformda sık sık gündeme getirildiğini ancak hala bir çıkış yolunun bulunamadığını belirten Göka, çocuklara hayallerini gerçekleştirebilecekleri, masal ve gerçeklik arasındaki farkı ayırt edebilecekleri argümanları sunmaları gerektiğini kaydetti.

9

"KEŞKE BAŞARAMASAYDIK, KEŞKE YAPMASAYDIK"

TRT Genel Müdürü Şenol Göka, çocukların kendi alanlarını oluşturamadıklarında hem fiziksel hem de ruhsal anlamda birçok sorunla karşı karşı kaldığını ve bu durumda televizyonun "günah keçisi" gibi görüldüğünü anlatarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Uzun süre çocukların televizyon karşısında oturmaları yadırganacak bir şey ama nedense bütün çocuk kanalları düzenlenirken, sanki 18, 16 saat o çocuklar o televizyonun karşısında çakılacakmış gibi hesap yapılıyor. Doğal olarak koordinatör de kendi programını en çok izlenilirlik üzerine oluşturuyor. Yani öyle bir başarı ki, 'Keşke başarısız olsaydık' dedirtecek bir başarı. Öyle bir başarı ki, belki de zaman içerisinde 'Biz ne yaptık?' dedirtecek bir başarı. Yani çocukları saatlerce televizyonun karşısına tabiri caizse çakmak ve çocuklarla ilgili reyting hesaplarıyla mümkün olduğunca izlenilirliği ön plana çıkararak övünmek belki de 'Keşke başaramasaydık, keşke yapmasaydık' dedirtecek bir şey. Ama bunlara rağmen yine bir şeyler yapılabileceğine inanıyorum."

3

"ÇOCUĞU AİLESİNDEN KOPARTIP, TELEVİZYONUN KARŞISINA ÇAKMAYALIM"

İçerik hazırlarken öncelikle çocuğun ailesiyle birlikte düşünülmesi ve bireylerin ailecek zaman geçirebilmesi için teşvik edilebilmesinin önemine değinen Göka, bu konuda hem medyaya hem de ailelere önemli sorumluluklar düştüğünü söyledi.

Göka, çocukların saatlerce televizyon başında kalacak şekilde kontrolsüz bırakılmaması gerektiğini ifade ederek, "Çakmak tabirini özenle, bilerek ve isteyerek kullanıyorum. Çünkü çakılmış durumda oluyorlar hem de hiç kıpırdamadan, her türlü ruhsal, fiziksel sorunlara yol açacak şekilde. Aileyle vakit geçirmeye teşvik edecek ve mümkün olduğunca da anne, babasının bir süre sonra kendisiyle ilgilenileceğini düşündürecek çocuk programları nasıl oluşturulur, bunun yolunu bulmamız lazım. Ben bunu bilmiyorum ama siz bunun profesyonellerisiniz, bunun yolunu bulalım. Bir biçimde çocuğu ailesinden kopartıp, reytinglerimizi kabartacak şekilde televizyonun karşısına çakmayalım" değerlendirmesinde bulundu.

Çocuklara arkadaşları ve toprakla buluşarak oynama düşüncesinin, kanal düzenleyicileri tarafından değerlendirilmesini isteyen Göka, şu ifadeleri kullandı:

"Çocukları bireysel konumlarına hapsetmekten çok arkadaşlarıyla birlikte vakit geçirecek şekilde nasıl içerikler üretilebilir, bunun yollarını bulmalıyız. Herhalde bir yolu bulunur, bulunacaktır. En azından buna özendirici içerikler üretmek birçok arkadaşımızın endişesidir. Şu anda sadece savaşın olduğu bölgelerde 250 milyon çocuktan söz ediliyor. Yani 250 milyon çocuk dünyada savaş ortamında. Savaş ortamında olan çocukların mutlaka bir biçimde hesaba katılmasıdır. Dolayısıyla da çocukların mutlaka toprakla, tabiatla buluşturulması ve bu algının oluşturulması çok önemlidir. Çocukları baharsız bırakmamak, önemli olan da bu."

4

FİLMLERDE TABİAT YOK

TRT Genel Müdürü Şenol Göka, hayatın acı gerçekleriyle yüz yüze bırakılan çocukların doğal olarak sürekli kavga, savaş içeren ve tamamen büyüklerin düşüncesiyle oluşturulmuş çizgileri gördüğünü anlatarak, "Onun için de bu filmlere baktığımızda gariptir, bir ağaç görüntüsü, su kenarı, çimen yok. Yani güzel bir tabiat yok. Bu kavgalara bir bakın, çocukların hepsinin dilinde o ölümcül savaşlar... Bir biçimde çocuklara ailesiyle tabiat düşüncesini verebilirsek, öyle tahmin ediyorum ki, işi önemli ölçüde rahatlatmış olacağız" dedi.

5. KARE NEDİR VE ÇOCUĞUMUZU NASIL ÇALAR?

Kulağımız 20 ile 20 bin hertz arasındaki sesleri duyabilir. Diğer bazı hertz aralıklarını ise kulağımız duymasa da beynimiz işitir. Duyamadığımız titreşim aralıklarında bize dinletilen sesleri beynimiz kulağımıza duyuramaz ve bilincimize depolar. Televizyon görüntüsünün her saniyesinde 25 kare resim yer alır. İzlediğimiz görüntüler aslında bu parçaların toplamından gözlerimize yansımaktadır. Biz bu eşit parçalardan 24 tanesini görür ve kolaylıkla algılarız. Gözlerimiz bu ayrıntıyı seçemez bile, beynimiz 25'nci kareyi ise sessiz sedasız şuuraltına kaydeder. Hepimiz 25'nci kareye gizlenmiş mesajları bir çocuk gibi ezberler ve uygularız.

Gözle görülemeyecek kadar kısa sürede patlayan flaşlar şeklinde mesaj ekranda belirir ve biz anlamadan kaybolur. Görmediğimizi düşündüğümüz bu telkini şuurumuz atlamaz ve hemen derinlerde biriktirir ve uygular. Bu gizlenmiş görüntüyü ancak çok yavaş sarıldığı takdirde bazı özel yöntemlerle fark edilebilir. Çocuklarına sürekli film izleten aileler işte bu yüzden bir süre sonra çocuklarının huysuz, laf dinlemez, tembel, sapkın, arsız, ahlaksız, kendi kültürüne yabancılaşmış, obez, erken ergenlik, erken yaşata karşı cinse düşkün, yiyip içme bağımlısı, fanatik olduğunu görür. Kısaca “modern dadı” çocuğumuzu çalmıştır da haberimiz çocuk elden gittikten sonra fark edilir.

6

ÇOCUKLARINIZI TELEVİZYONA EMANET ETMEYİN

Günümüzün yorgun anneleri ‘modern dadı' televizyona emanet ettiğinde, çocuğunu kaybetmiş demektir. Televizyonlarda yayınlanan reklamlar çocukları tüketim kölesi yaparken, özellikle çizgi filmlerde şuurlarını/bilinçlerini kirletmektedir. Özellikle yabancı yapımlar batı kültürünün misyonerliğini yaparken, açık ve gizli sembollerle çocukların geleceklerini çalıyor. Filmlerin içine yerleştirilen bazı sesler kulak tarafından duymasa bile beyin tarafından işitiliyor. Filmcilik dünyasında “25'nci kare' olarak tanımlanan ve göz tarafından seçilemese de beyin tarafından kaydedilen görüntüde ateizm, batıl dinler, satanizm, seks propagandası yahut ürün reklamı yapılabiliyor.

Çoğu kez tüketimi teşvik eden bu sesler ve görüntüler, başka din ve gizli cemiyetlerin ikon ve sembollerini de tanıtabiliyor. Çizgi filmlerde sunulan karakterlerin izi sürüldüğünde ya sapkın bir düşüncenin, ya Yahudiliğin, ya da Hıristiyanlığın önemli figürleri olduğu görülür. Siyasi mesajlar da yüklenen filmlerde çocuklar kendi değer, inanç ve kültüründen koparılıp yabancılaştırılır. Bunu çoğu kez yetişkinler bile fark edemezler.

REKLAMI KALDIRMAK YETMEZ: TRT DAHA FAZLASINI YAPMALI

Yeni Söz ailesi olarak çocuk kanalında reklam yayınını durduran TRT'yi tebrik eder, emeği geçen bürokrat ve siyasileri kutlarız. Ancak bu asla yeterli değil. Atılan adımın çok kıymetli olduğunun bilinciyle diyoruz ki: TRT hızla kendi kültürümüzü anlatan çizgi filmlerin sayısını artırmalı. Kendi inanç, kültür, tarih, gelenek ve ahlak değerlerimizi anlatan çizgi filmler yapmalı, yaptırmalı. Yapımları teşvik etmeli. Var olanları sıkı bir denetimden geçirmeli. Kendi kahramanlık hikâyelerimiz anlatılmalı. Nasrettin Hoca, Keloğlan, Hacivat-Karagöz, Karacaoğlan, Dede Korkut gibi değerlerimizden başlayarak yeni eserler yapılmalıdır. Filinta ve Diriliş Ertuğrul gibi değerli eserlere fırsat sunan, çocuk kanalında reklam yayını durdurma basiretini gösteren TRT yönetiminin daha fazlasını yapma gücünün olduğuna inanıyor ve daha güçlü adımları bekliyoruz. Atacakları bu hayırlı adımda, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Başbakanımız Ahmet Davutoğlu, hükümet, millet hepsinden önemlisi de Allah (c.c.) bunu yapanların ardında olacaktır. Tebrik ediyor ve bekliyoruz TRT!