Askeri yargı tarihe gömülüyor

Askeri yargı tarihe gömülüyor
Haber Tarihi : 27 May 2015 07:31:19
Son Güncelleme Tarihi : 00 00 0000 00:00:00

Askeri yargı tarihe gömülüyor

Türkiye'nin maruz kaldığı askeri darbelerin belki en meşhuru fakat en karanlıkta kalanı olan 27 Mayıs 1960 darbesi, bir darbecinin anıları üzerinden aydınlanıyor. Darbe hazırlığının Ege bölgesi bölümünü yöneten ve darbeden sonra Milli Birlik Komitesi'nin(MBK) basın-propaganda sorumlusu olan Albay Ertuğrul Alatlı, anılarında, CHP'nin darbenin tam ortasında olduğunu anlatıyor.

"Gençler kıyma makinelerinde kıyıldı" asparagasının kaynağı olduğu iddiası öteden beri dillendirilen Alatlı, darbe kliğine 27 Mayıs'tan 24 gün önce katıldı. Darbeden sonra, Menderes ve arkadaşlarını idam etmek için çıkarılan kanuna karşı çıkınca MBK'dan ayrılmış. Ordudan ayrıldıktan sonra anılarını yazmaya başladı.

Anılarına, darbe hazırlığının belirginleştiği 1957'den başlayan Alatlı'nın ilginç verileri daha bu sırada başlıyor; ona göre 27 Mayıs'ın hazırlığı gizli-saklı değil, göz önünde yürütülmüş. Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde oluşturulan bir çalışma grubu alenen faaliyet göstermiş. Darbeden kısa süre önce ortaya çıkan öğrenci olayları ise tam anlamıyla 'organize işler'miş.

CHP subaylara kancayı seçimden sonra attı

Alatlı'nın anılarının günümüz Türk siyasi hayatına bakan en çarpıcı yanını, CHP'nin darbecilerle kurduğu ilişkiler oluşturuyor. DP'nin 1950'de iktidara gelmesini CHP'nin hiçbir zaman sindiremediğini hatırlatıp; "İnönü 1957 seçimlerinde kazanacağından şüpheye düştüğü için, bu kez ordu içindeki bazı cuntalara kanca atmıştır. Nitekim '9 Subay' olayının Halk Partisi ve İsmet Paşa ile yakın ilgisi vardır. İsmet Paşa haberdardır. '9 Subay' olayında adı geçenleri, örneğin 27 Mayıs'tan sonra oluşan MBK içinde görmemiz, üstünde durulması gereken bir vakıadır" diyor.

CHP'nin 27 Mayıs sürecinde yeraltı faaliyeti yürüttüğünü savunan Alatlı şöyle diyor: "27 Mayıs öncesi sahne arkasında başka senaryoların oynandığını algılıyor, fakat kendi kendime açıklayamıyordum... CHP hakkındaki suçlamaların uydurma olmadığını ancak 31 sene sonra, 1991'de Metin Toker'in kaleminden öğrendim ama iş işten geçmişti; geriye dönülemezdi artık... Toker, 'Gerçek şu ki, o günler CHP bir yeraltı faaliyetinin bütün hazırlıklarını tamamlamaktaydı ve İstanbul örgütünün genelgesi bu faaliyetin bir parçasıydı' diyordu".

İktidarın 19 Nisan 1960'da Tahkikat Komisyonu'nu kurmasıyla darbe süreci hızlanıyor. Alatlı, İnönü'nün komisyona karşı Meclis'teki konuşmasının CHP tarafından çoğaltılıp, kurmay subayların posta kutularına görevlilerce konulduğunu, kapılarının altından atıldığını veya postalandığını açıklıyor; "Ben posta kutumda bulmuştum" ifadesini kullanıyor.

İnönü, Meclis'te orduyu ihtilale davet eden bir konuşma yapmış, bu sözleri tutanaklara alınmamış fakat Alatlı'nın anılarına alınmıştı. İnönü'nün tutanaklarda bulunmayan sözleri şöyle:

"Biz aldığımız tedbiri aldık; yürüyeceğiz diyorsunuz fakat muvaffak olamayacaksınız! Sygman Rhee (darbeyle indirilen Güney Kore Devlet Başkanı) kurtuldu mu? Üstelik onun ordusu, polisi ve memuru elinde idi. Hâlbuki sizin elinizde ne ordu var, ne memur, ne üniversite ve hatta ne de polis. Olur mu böyle baskı rejimi? Muvaffak olur mu bu? Bir baskı rejimi kurulduğu zaman onu kuranlar, artık mukavemet kalmayacak zannederler; bizdeki baskı rejimini kuranlar da öyle zannediyor! Bizim görüşümüz farklıdır. Baskı tertipçileri bilsinler ki, Türk milleti, Kore milletinden daha az haysiyetli değildir".

İnönü'nün ihtilal beyannameleri

CHP'nin 27 Mayıs darbesindeki rolünü açıktan anlatan nadir anılardan birini kaleme alan Alatlı'nın bu yöndeki ifşaatı daha devam ediyor: "CHP milletvekilleri tarafından verilen ancak Meclis'te okutulmayan 4 Mayıs 1960 tarihli 'Takrir' Genelkurmay'da elden ele dolaşıyordu. Menderes hükümetini dikta rejimi kurmakla suçlayan bu takririn amacı, silahlı entelektüel kamuoyundaki kaynaşmayı taşma noktasına getirmekti. Bu takrir ve İnönü'nün ihtilal beyannameleri denilen demeçleri, Genelkurmay'da beklenenin üstünde etki yaptı. İnönü'nün orduyu hedef alan bazı sözleri şöyleydi: 'Bunlar demokratik rejime nihayet vermekten başka bir şey düşünmüyor... Tam bir çıkmaza girmişizdir!.. Demokratik hayatın bütün unsurları, son hududuna varmış bulunuyor!.. Hiçbir uzlaşma imkânı yoktur!.. Rejim demokrasiden ayrılır, anayasadan ve insan haklarından ayrılır bir baskı rejimi hâline gelirse ordunun mensupları birer vatandaş olarak vicdan muhasebesi içine girer! Namuslu bir vatandaş baskı idaresine boyun eğmeyecektir!.. Biz baskı idaresini millet kuvveti ile yıkmak için mücadele ediyoruz".

CHP'nin cuntacılarla işbirliğine somut örnekler veren Alatlı, İnönü Kayseri'ye trenle giderken güvenlik önlemi alan, sonra istifa eden Binbaşı Selahattin Çetiner'in istifa mektubunu CHP'li iki milletvekilinin, Bahri Yazır ile Ferda Güley'in yazdığını anlatıyor. İstifadan sonra CHP'li vekiller, Ulus gazetesinden Çetiner'e yönelik tebrik telgrafları çekmiş.

Meğer darbeden önceki öğrenci eylemlerinden önce İnönü'nün onayı alınmış. Alatlı'ya dönelim: "İnönü'nün Kızılay'a geleceğini öğrencilere önceden bildirdim. Spontane reaksiyon havası olsun diye İnönü'ye haber vermedim. Sonra nümayiş yapılacağını anlatınca 'tamam' dedi. Polislerin, 'Aman arka kapıdan çıkalım bir şey olmasın' teklifini kabul etmedim. Kalabalık kıvamı bulunca bankadan çıkıp Kızılay'a kadar yürüdük. Ortalık yıkılıyordu".

İnönü'yle görüşen darbeciler

Şimdi 27 Mayıs sonrasına geçelim. Alatlı, bazı cuntacıların İnönü'yle görüştüklerini şöyle anlatıyor: "MBK'nın Bakanlar Kurulu odasında karar aldık. MBK'da parti liderleri veya yetkilileriyle kimse görüşmeyecek. Görüşen olursa Komite'den çıkarılacak. Tabii karşı çıkanlar oldu, özellikle de İsmet Paşa deyince, işte efendim Millî Şef'tir filan diye. İzleyen gece yine toplantı hâlindeyiz. Toplantıyı Orhan Erkanlı yönetiyor, onun sırası. İrfan Solmazer içeri girdi ve dedi ki, 'Dün gece aldığımız karara rağmen bazı arkadaşlarımızın İsmet Paşa ile görüştüğü tespit edildi.' Ortaya konuşmasın, herkesi suçlamasın, kim ise temas eden adını söylesin diye, ben müdahale ettim. 'Bu' dedi Solmazer, tesadüfen yanımda oturan Mithat Ceylan'ı işaret ederek. Ceylan önce inkâr etti, oysa 'Hadi canım, siz kim oluyorsunuz İsmet Paşa dururken' diyebilirdi, mesela. İnkâr etti. Ne ki, Solmazer son derece iyi tespit etmiş kiminle gitti, hangi saatte gitti, ne konuştu vs. hususları".

İdamları İnönü biliyordu!

Anılardan son bir alıntı yapalım. Menderes ve arkadaşlarının asılacağını İnönü'nün önceden bildiğini şu ifadelerden öğreniyoruz: "Geçici Anayasa 8 Haziran 1960'da kabul ediliyor MBK'da. 1 Numaralı Geçici Kanun ise 12 Haziran'da kabul edilip 14 Haziran'da Resmî Gazete'de yayımlanırken, İsmet Paşa, 6 Haziran'da ABD'deki oğluna yazdığı mektupta, MBK için, 'Bunlar, bu adamları asacak' diyor!' Nereden biliyorsun diye sormazlar mı adama? Geçici Anayasa metni bile daha ortaya çıkmamış. Ortaya çıktığında ise böyle bir niyet olmadığı çok açık. Ben işin bu istikamete gideceğini tahmin ettiğim için, 'Eğer bir gün şapkamı asıp gelirsem şaşma!' demiştim karıma. Nitekim öyle oldu. Metni imzalamadım"