Batılı felsefeciler ve İbn Tufeyl

Batılı felsefeciler ve İbn Tufeyl
Haber Tarihi : 20 Ocak 2016 08:50:12
Son Güncelleme Tarihi : 00 00 0000 00:00:00

Bacon, Hume, Kant gibi ünlü batılı felsefecilerin öncüsü olan İbn Tufeyl, ‘felsefî’ görüşünü şöyle özetler: “Felsefe bizi hakikatle yüz yüze getirir. Onun hedefi bütün dünyevî bağlardan sıyrılarak tüm varlığın kaynağı olan Nur’un kesintisiz bir temaşası, hakikatin sınırsız müşahedesidir”.

İbn Tufeyl hem Bacon, hem Hume, hem de Kant'ın öncüsüdür. Modem bilimin tümevarım metodunu önceden haber vermiş, teorik aklın alemin ezeli veya zamanda yaratılmış olduğu bilmecesini çözemeyeceğini kavramış, tümevarım mantığının sebep-sonuç arasında zorunlu bir bağ kuramayacağını anlamış ve nihayet Gazzâllî  ile birlikte sebeplilik bağının Allah'ın bir terkip fiili olduğunu ileri sürerek şüphecilik bulutlarını dağıtmıştır.

İslam kültüründe zaman zaman derece, aşama ve katmanları ifade etmek üzere kullanılan yedi rakamının sembolizmi İbn Tu­feyl tarafından Hayy'in gelişim aşamalarını belirtmek için de kullanılmış, her aşamanın yedi ve katlarıyla ifade edilen yaşlarda kaydedildiği bir gelişim anlayışı ortaya konmuştur. İbn Tufeyl, teorik ve mistik bilgiyi epistemolojisinin kurucu öğeleri olarak bütünleştirmiş olmaktadır. Zira deney ve akıl, fizik alemden metafiziğe teorik geçişler yaparak konusunu kavrarken tasavvufi tecrübeye de imkan hazırlar. İbn Tufeyl mistik ve rasyonel bilginin birliği tezini ispatlama peşindedir.

İbn Tufeyl ve Ahlak

Ne dünyevi mutluluk ne de Allah'ın halifesi olmak, en yüce ahlak Allah ile bir olmaktır. İnsan bedeni, hayvanî nefs ve gayri maddi cevherin garip bir karışımıdır; dolayısıyla da aynı anda hayvanlara, semavi cisimlere ve Tanrı'ya benzer. Bu yüzden insanın manevi yücelişi, hayvanların gök cisimlerinin ve Tanrı'nın fiillerini taklit etmek suretiyle mahiyetinin bu üç veçhesini de içine alır, ilk taklit biçimi, insanı sırf hayvani nefsini korumak amacıyla bedenin varlığını sürdürmesi için gerekli basit ihtiyaçları karşılamak ve onu kö­tü hava şartlarına karşı korumakla mükellef kılar.

İkinci taklit biçimi kendisinden bedenini ve elbisesini temizlemesini, canlı ve cansız varlıklara şefkatli davranmasını, ilahi varlık hakkında tefekkür etmesini ve kendi cevheri etrafında vecd içinde dönmesini ister. (İbn Tufeyl'in, semavi cisimlerin hayvani nefse sahip bulunduğuna ve Allah'ın sınırsız müşahedesi içinde müstağrak( gark olmak) olduğuna inandığı anlaşılıyor.) Son olarak insan yaratıcısının subüt ve selbi sıfatlarıyla muttasıf olmalı; yani bilgi, kudret ve hikmet sahibi olup cismanilikten azade olmalıdır.

İbn Tufeyl ve Din ve Felsefe

Din ava m içindir, fakat felsefe az sayıdaki seçkinin bir imtiyazıdır. Onların bulundukları yerler titizlikle ayrı tutulmalıdır. Hiç şüphesiz felsefe, doğru anlaşılmış dinle aynı şeydir; her ikisi de aynı hakikate ulaşırlar, fakat yolları farklıdır. Akıl ve nakille biri dinin zahirine bağlanırken diğeri batınına bağlanır ikisi de aynı şeydir. Onlar yalnızca metot ve bakış açıların­da değil, müntesiplerine sağladıkları mutluluğun derecesinde de ayrılırlar.

Din, ilahi alemi zahiri sembollerle tasvir eder. Halkın anlayışına uygun olmaları, onların ruhlarını şevkle doldurmaları ve onları fazilet ve maneviyata yöneltmeleri için dini ifadeler teşbihler, mecazlar ve antropomorfik(insani özellikler yüklenmiş) kavramlarla doludur. Felsefe, fertler arasında istisnai bir durumdur; belli bir mizaç ve aydınlanma arzusunu gerektirir. Buna mukabil din, sosyal bir disiplindir. Onun bakış açısı kurumsaldır, ferdi değildir. Fertlerin istidat ve aydınlanma kapasitelerindeki farklılıkları göz önüne almadan, kitlelerin genelde tek biçimli olarak az ya da çok ıslahını amaçlar. Felsefe bizi hakikatle yüz yüze getirir. Onun hedefi bütün dünyevi bağlardan sıyrılarak tüm varlığın kaynağı olan Nur'un kesintisiz bir temaşası, hakikatin sınırsız müşahedesidir.

Yarın: Tıptan, meteorolojiye İbn-i Tufeyl eserleri