VF kat sol
VF kat sağ

Ebû Kâsım kimdir?

Ebû Kâsım kimdir?
Haber Tarihi : 21 Kasım 2015 06:42:29
Son Güncelleme Tarihi : 00 00 0000 00:00:00

 Avrupa’nın ilim kapısı Endülüs, zamanının İslam Medeniyetinin en muhteşem eserlerinin doğduğu şehirdi. Yetiştirdiği âlimlerde. Tâ ki, Endülüs harâb olana dek.  Macritî, Batı İslâm dünyasında, kimya  dalında rönesansın ilk temsilcisi olarak değerlendirilmektedir.

Macritî,Endülüs'te yetişen ünlü kimya ve matematik âlimi. İsmi, Mesleme bin Ahmed bin Kasım bin Abdullah el-Macritî olup, künyesi Ebû Kâsım'dır. 950 (H. 338) senesinde, şimdi İspanya'nın başkenti olan Madrid'de doğdu. Bu yüzden el-Macritî adını aldı. 1007 (H. 397) senesinde Kurtuba'da vefat etti. Endülüs'te yetişen âlimlerin en meşhur olanlarındandır.

İlim merkezi olan Kurtuba'ya küçük yaşta giden Ebû Kasım, ilim öğrenmek için birçok İslâm ülkesini dolaştı. Devrinin din ve fen ilimlerinde mütehassıs âlimlerinden ders aldı. Onlarla ilmî tartışmalarda ve istişarelerde bulundu. İlmî gezilerini tamamladıktan sonra, İspanya'ya dönerek Kurtuba'ya yerleşti ve birçok ilim ve irfan âşığının toplandığı bir medrese inşâ ettirdi. Bugünkü anlamda tam bir ilimler akademisi durumundaki bu medresede, Ebû Kasım Gırnatî ve Ebû Bekr Kirmanı gibi pek çok âlim yetişti.

Ebû Kasım Macritî, fen ilimlerinin her dalında söz sahibiydi. Astronomi, yıldız ve gezegenlerin faaliyetleri ile ilgili çok geniş ve esaslı bilgiye sahipti. Batlemyüs'ün (m. 85-167) gök harîtası üzerine ilk defa tâlikatta bulunan (notlar düşen) ve astronomik cetvellerdeki yanlışlıkları düzeltme yolunda faaliyet gösteren bir âlim olarak Avrupa'da tanındı.

Cıva oksit onun buluşu

Macritî, kimya ilmiyle de meşgul oldu ve bu alanda Rutbet-ül-Hakîm ve Gâyet-ül-Hakîm adlarında iki eser yazdı. Bu eserler; o devirde doğu ve batı bilim çevrelerinde tek müracaat kaynağı oldu.

Kimya üzerindeki çalışmalarında, gayet mantıkî ve hesaba dayanan bir düşünce ve tetkik kabiliyetine sâhip idi. Maddeler üzerinde yaptığı deneyleri, eserlerinde uzun uzun anlattı. Meselâ bir miktar cıvayı bir cam tüpe koyarak, bunu kırk gün süreyle sakin bir ateş üzerinde tuttu. Bu süre boyunca cıvada meydana gelen değişiklikleri dikkatle takip etti. Sonunda, civanın oksijen ile reaksiyona girerek kırmızı toz hâline geldiğini gördü. Bugün buna cıva oksit denilmektedir. Deneye tâbi tuttuğu maddenin ağırlığının deney sonunda değişmediğini tespit etti. Halbuki, bu reaksiyonda, bir miktar cıvanın buharlaştığını görmüştü. Oksijenle birleşme doğuran bir reaksiyon hâsıl olmuş ve cıva ile birleşen oksijen kadar cıva buharlaşmıştı. Priestley ve Lavoisier, onun tespit ettiği bu önemli kimyevî prensiplerden istifade edip geliştirerek “Kütlenin (maddenin) koruma kânununu” ortaya koydular.

Macritî, Câbir bin Hayyân ve Râzî'den sonra üçüncü sırada yer alan bir kimya üstadı idi. Kimya ilmini hurafelerden, sihir ve tılsım gibi şeylerden ayıklayıp, müstakil bir ilim hâline gelmesini sağladı. Metodu, tecrübe ve istikra, yâni tüme varım idi. Matematiğin kimya için kaçınılmaz bir ilim olduğunu çok iyi biliyordu. Talebelerine metodunu öğretiyor ve kimyevî reaksiyonlar üzerinde dikkatle durmalarını ısrarla tavsiye ediyordu. Ona göre, kimya ilminde söz sahibi olmak isteyen; “öncelikle matematiği çok iyi bilmeli, astronomi ve fen ilimlerinde belli bir seviyeye ulaşmış olmalıdır. Ondan sonra Câbir bin Hayyân ve Râzî'nin eserlerini okuyabilir. Bunlarda da ihtisas sahibi olduktan sonra, kimyevî deneyler yapabilir. Kimyevî maddelerin incelenip ilmî tetkike tâbi tutulması, yalnız böyle mümkündür.”

Ebû Kasım Mesleme bin Ahmed Macritî, bir ara çalışmalarını matematik sahası üzerinde teksif etti. Özellikle sayılar teorisi ve Oklid geometrisi üzerinde çalışarak eserler yazdı. Macritî'nin hesap hakkındaki eseri o devrin bütün ilim çevrelerinde el kitabı olarak kullanıldı. Bilim tarihçisi Florian Cojori, History of Mathematics adlı eserinde, Macritî'den söz ederken, matematik sahasında özellikle sayılar teorisini geliştirdiğini ve “Adâd-ı mütehabbe” veya “Amicable numbers” (sevgi sayıları) denilen ve sevgiye sebep olduğu sanılan sayılar üzerinde çalışmalar yaptığını kaydetmektedir.

Macritî, ayrıca biyoloji, zooloji ve ekoloji dallarında da ilmî çalışmalarda bulundu. Dikkat çekici çalışma ve tespitler ortaya koymayı başardı. İnsanlar arasında olduğu gibi hayvanlar arasında da, gruplaşma ve başkanlık temayülü olduğunu, her bir hayvan grubunun adeta bir toplum teşkil ettiğini, anlaşma için belli dilleri ve farklı özellikleri bulunduğunu, bu sistemin kâinatta son derece muntazam ve ahenkli bir şekilde mevcut olduğunu söyledi. Bu görüşleriyle isabetli ve modern bir tespit ortaya koydu. Günümüzde modern biyoloji ve zooloji bunu ispatlamaktadır.

Ebu Kâsım, zooloji  ve çevre bilimlerinin de kurucusu

Macritî'nin yazmış olduğu eserlerden bâzıları şunlardır: 1-Kitâbu semâr-il-aded fil-hisâb, 2-Kitâbu ihtisarı ta'dîl-il-kevâkib min zîcil-Bettânî: Bettânî'nin Zîcinin hulâsasıdır. 3-Kitâbu rütbet-il-Hakîm fil-kimyâ, 4-Kitâb-ül-ahc'âr: Mâdenlerle ilgilidir. 5-Kitâbu Kavdat-il-hadâik ve Kiyâd-il-halâik, 6-Kitâb fil-usturlâb, 7-Kitâb şerh-ü-Macistî li Batlemyüs, 8-Kitâb fit-târih, 9-Kitâb fit-tabîiyyât ve te'sîr-in-neş'eti vel-bî'eti alel-kâinât-il-hey'eti: Ekoloji ve çevre bilimleri, yâni Tabiat ve maddî çevrenin canlılar üzerindeki etkileri ile ilgilidir. 10-Kitâbu mefharet-il-ahcâr-il-kerîmeti: Kıymetli taş ve mücevheratın tetkikinden bahseder, 11-Kitâb-ul-îzâh fi ilm-is-sihr, 12-Kitâb-ur-risâlet-il-Câmi'a, 13-Kitâbu gâyet-il-hakîm: Kimya ve bilim tarihi ile ilgilidir. Eserde sâdece kimya üzerinde durmamış, eski devir ve milletlerden kendisine ulaşan; astronomi, matematik, mekanik ve tabîat tarihi ilimlerine dair temel bilgiler incelenmiş ve tartışma konusu yapılmıştır. O dönemde Kral Alfonso tarafından Latince'ye tercüme edilen eser, 1252 (H. 650) senesinde Picatrix adı ile neşredildi. Ayrıca ünlü şarkiyatçı Ritter, 1927 senesinde eseri Almanca'ya tercüme ederek yayınladı.

Macritî'nin kurduğu medresenin yakınlarında, Endülüs Emevî Devleti tarafından Kurtuba'da 600.000 kitaplık bir kütüphane kurulmuştu. Avrupalı ilim talebeleri Kurtuba'ya gelerek, Arabça öğrenir, Macritî gibi birçok İslâm âliminden ilim tahsil ederlerdi. Endülüs medreselerinde lüzumlu kültüre sâhip olan Avrupalı talebeler, İslâm âlimlerinin yazdığı muhtelif ilim dallarına dair el yazması eserleri çeşitli yollardan elde ederek, o zamanlar henüz teşekkül etmekte olan Avrupa ilim çevrelerine götürdüler. Eserleri tercüme ederek, kendileri keşif yapmış ve eser yazmış gibi piyasaya sürüp, bir çok İslâm âliminin isimlerini unutturdular. Bugün İslâm âlimlerinin yaptığı bir çok keşfler, ilmî ahlâkın aksine olarak çalınmış ve batılı ilim adamları tarafından yapılmış gibi insanlığa tanıtılmıştır.

 

Kaynak: İslam Tarihi Ansiklopedisi