Er-Râzî kimdir?

Er-Râzî kimdir?
Haber Tarihi : 29 Aralık 2015 11:34:34
Son Güncelleme Tarihi : 00 00 0000 00:00:00

Tıp tarihinde ilk defa Râzî, çiçek ve kızamık hastalıklarının ayrı ayrı hastalıklar olduklarını keşfetti. Yine hayvan bağırsağını ameliyat dikişi, cıvayı müshil ve alkolü antiseptik olarak ilk kullanan, ilk defa göz bebeğinin ışığa tepkisini fark eden ve eczacılığa Orta Çağ Avrupası’nda “Album Rhazes” olarak bilinen beyaz kurşun merhemini kazandıran ilim adamı er-Râzî.

Tıp sahasında birçok yeniliklerin öncüsü olmuştur. Bu anlamda yöneticisi olduğu hastaneyi iyi bir şekilde yönetebilmek ve hizmeti aksatmadan mükemmel bir şekilde nöbetleşe yürütebilmek için hastaneye dahiliye, hariciye, nöroloji, ortopedi ve göz doktorlarından oluşan toplam yirmi kişilik bir uzman hekim kadrosu dahil etmiştir. Ayrıca hastalığın günden güne izlediği seyri ve hastalarla ilgili bütün gelişmeleri büyük bir titizlikle kaydetmiştir.

Bilgi ve tecrübelerinden istifade etmek isteyen birçok öğrenci ve doktorlar hastanedeki günlük vizitelerinde onu takip etmiştir. Böylece o, hasta başında ilk klinik dersi veren Türk-İslam hekimi olmuştur. Bunların sonucunda da, tereddüde düşülen her olayda başvurulacak otorite, hastalıklardan kurtulmanın ümidi ve aranan bir teşhisçi olmuştur. Tıp tarihinde ilk defa Râzî, el-Cuderi ve'l-hasbe isimli eserinde çiçek ve kızamık hastalıklarının ayrı ayrı hastalıklar olduklarını ifade etmiş ve aralarındaki farklardan bahsetmiştir. Yine hayvan bağırsağını ameliyat dikişi, cıvayı müshil ve alkolü antiseptik olarak ilk kullanan, ilk defa göz bebeğinin ışığa tepkisini fark eden ve eczacılığa Orta Çağ Avrupası'nda “Album Rhazes” olarak bilinen beyaz kurşun merhemini kazandıran kişidir.

Tıpta pratik ve teori birlikte olmalı

Râzî, tıp sahasında hem pratiğe, hem de teoriğe önem vermiştir. Ona göre doktorun başarılı olabilmesi için teorik açıdan kendini yetiştirmesi ve çok fazla pratik yapması gerekir. Önce bu sahadaki kitapları okuyarak teorik yönünü geliştirmeli, sonra da hastalar üzerinde pratik yapmalıdır. Ne sadece okumakla, ne de hiçbir eser okumaksızın yalnız uygulama ile yetinildiğinde gerçek elde edilemez ve tedavide başarılı olunamaz.

Çünkü teorik açıdan kendisini yetiştirmemiş olan doktor, birçok hastalık belirtisini fark edemeyerek gözden kaçırır ve insanların en çok uygulama yapanı bile olsa, teorik yönü iyi olan ve az uygulama yapanın seviyesine ulaşamaz. Tıp bilimine getirdiği bir diğer yenilik, daha önce ifade ettiğimiz üzere, kimyayı tıbbın hizmetinde kullanmış olmasıdır. Ayrıca Ahlaku't-tabip gibi eserlerinde tıbbî etikten bahsetmiş olması da önemlidir. Bu noktadaki görüşleri ile Hipokrat ve Galen'in görüşleri arasında önemli benzerlikler vardır. Tıp sahasındaki bu otoritesinden dolayı Râzî, Arap tıbbının kurucusu olarak kabul edilmiştir. Kendinden sonraki dönemde tıbbın gelişmesinde etkili

olmuş, hatta modern tıbbın kurucusu olarak bile ele alınmıştır. Tıp sahasındaki birçok eseri, başta Latince olmak üzere değişik dillere tercüme edilmiştir. Bu anlamda 902-908 yılları arasında Rey valiliği yapan Ebû Salih Mansur b. İshak b. Ahmet b. Esed'e ithaf etmiş olduğu Kitabu'l-mansûrî,  Ebû Bekir er-Râzî, Kitabu'l-mürşid evi'l-fusul, tahk.:. Albert Zeki İskender, Mecelletü ma'hedi'lmahdudati'l-arabiyye(içinde), Kahire 1961, c. IV, s. 119.

Filozofun tıp sahasındaki otorite ve üstünlüğünü ifade etmek için, burada görüldüğü üzere, birçok eserinin başta Latince olmak üzere diğer batı dillerine tercüme edilerek uzun yıllar Avrupa'da ki tıp fakültelerinde okutulduğunu ve bugün halâ Paris Üniversitesi Tıp Fakültesi'nin konferans salonunda bir portresinin bulunduğunu söylemek yeterlidir.

Yarın: Râzî, ziraat, madencilik ve eczacılık alanlarında da çalışmalar yaptı.