VF kat sol
VF kat sağ

İhya Ak Parti'den, yıkım PKK'dan

İhya Ak Parti'den, yıkım PKK'dan
Haber Tarihi : 08 Ağustos 2015 08:10:01
Son Güncelleme Tarihi : 00 00 0000 00:00:00

İhya Ak Parti'den, yıkım PKK'dan

Kürt nüfusun hâkim olduğu bölgede sadece Ak Parti ve HDP oy alıyor. 7 Haziran seçimde Kürtler kimlik siyasetine destek vererek net biçimde HDP'den yana tavır koydular. Bu duygusal tercih bölge gerçekleri ile açıkça çelişiyor; Bölge'ye Cumhuriyet tarihi boyunca en büyük yatırımı yapan Ak Parti'ye karşılık HDP'yi var eden PKK coğrafyayı teröre, yokluğa ve ölümlere mahkum ediyor.

Doğu ve Güneydoğu Bölgesi, Ak Parti döneminde, Cumhuriyet tarihinde hiç görmediği kadar çok hizmet ve ekonomik yatırıma şahit oldu. Büyük projelerin ve desteklerin yanı sıra uzu yıllardır süren baskılar yine Ak Parti iktidarında hak ve özgürlükler tanınarak ortadan kaldırıldı.

   Çözüm sürecinin PKK tarafından bozulmasıyla birlikte, 13 yıllık Ak Parti iktidarında gerçekleştirilen birçok büyük yatırım sekteye uğradı. Bölge halkının hayat standardını ve ekonomik gelirini yukarılara çeken yatırımları tekrar hatırlayalım.

Faruk Kanber / Yeni Söz

Doğu ve Güneydoğuya 32 milyar yatırım

Ak Parti tarafından başlatılan Güneydoğu Anadolu Projesi'yle, Fırat ve Dicle Nehirleri üzerinde sayısız baraj, hidroelektrik santrali ve sulama tesisi yapıldı. Bunun yanı sıra kentsel ve kırsal altyapı, ulaştırma, sanayi, eğitim, sağlık ve diğer sektörlerin gelişmesinde büyük bir rol oynadı. Sadece GAP'a 28 milyar dolar harcanırken, doğu ve güneydağudaki tüm projelere toplam 32 milyar dolar yatırım yapıldı.

Havalimanları

15 yıl önce, ülkenin neresinde olursa olsun, ekonomik düzeyi ortalama bir standartta bulunan ailelerin uçmayı hayal bile etmesi mümkün değilken, Ak Parti iktidarında Doğu ve Güneydoğu Bölgesine bir çok havalimanı yapıldı. Bu havaalanları ve ekonominin gelişmesiyle birlikte bölgede hizmet veren bir çok havayolu şirketi yolcu taşıma hususunda birbiriyle yarışıyor. Şırnak Şerafettin Elçi Havalimanı, Iğdır Havalimanı, Hatay Havalimanı ve Hakkari Yüksekova Selahaddin Eyyübi Havalimanı bölgenin çeşitli yerlerine inşa edilen havaalanları arasında.

Sayısız Organize Sanayi Bölgesi

Doğu ve Güneydoğu'nun kalkınması için birçok Organize Sanayi Bölgesi inşa edildi. Sanayi faaliyetlerinin artmasıyla beraber bölgedeki işsizlik oranları düştü ve özel sektörün de ilgisi doğuya yöneldi. Bazı şehirlere birden fazla OSB kuruldu. Bugün Gaziantep'te Ak Parti iktidarında yapılan 5 tane Organize Sanayi Bölgesi var. Şanlıurfa'da halihazırda iki tane Organize Sanayi Bölgesi bulunuyor.  Diyarbakır ve Mardin'de ikinci Organize Sanayi Bölgesi kurulması için çalışmalar yürütülüyor.

Barajlar

Ak Parti iktidarında, Güneydoğu Anadolu Projesi'nin da başlatılmasıyla beraber bir çok nehrin üzerine baraj ve Hidroelektrik Santrali kuruldu. Bölgenin kuraklığı giderilip, tarım alanları canlandırıldı. Güneydoğu Anadolu Projesi'nden önce, yaz aylarında iş yapmak için Akdeniz'e mevsimlik göç yapan bölge halkı, Ak Parti'nin yatırımlarından sonra kendi toprağını ekip biçmeye başladı. İşte o barajlar ve hidroelektrik santrallerinden bazıları: Devegeçidi Barajı (Diyarbakır), Ilısu Barajı ve Hidroelektrik Santrali, Karkamış Barajı ve Deriner Barajı.

Eğitime tam destek

Altyapı çalışmalarıyla beraber, Ak Parti döneminde Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde bir çok devlet üniversitesi açıldı. İşte o üniversitelerden bazıları: Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesi, Adıyaman Üniversitesi, Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi, Artvin Çoruh Üniversitesi, Batman Üniversitesi, Hakkari Üniversitesi.

Hak ve özgürlük

Cumhuriyet tarihinde  bir çok ayrımcılığa, dışlanmaya, hakarete ve baskıya maruz kalan Kürtler Ak Parti iktidarında bir çok hak ve özgürlüğe kavuştu. Kürtlerin ve Doğu coğrafyasının her türlü ihtiyacı öylesine giderildi ki, seçim döneminde Selahaddin Demirtaş Kürt vatandaşlarına hiçbir yatırım, proje veya hak tanıma iddiasında bulunamadı. İşte Ak Parti döneminde Kürtlere verilen hak ve özgürlükler:

-Eskiden 'Ben Kürt'üm' demek bile yasal olarak yasak iken andımız kaldırıldı. Kürtler kendi öz kimlikleriyle tanınma özgürlüğüne kavuştu.

-Devlet televizyonlarında Kürtçe kanal ve Kürtçe radyo programları açıldı.

-Mahkemelerde Kürtçe bilmeyen vatandaşlar için Kürtçe tercüman hakkı tanındı ve Kürtçe tercümanlar bizzat devlet eliyle görevlendirilmeye başlandı.

-Üniversitelerde Kürtçe Dili ve Edebiyatı bölümleri açıldı.

-Devlet, Kürtçe eğitim veren okul ve dershane açma özgürlüğü getirdi. Bu düzenlemeden sonra bir çok Kürtçe eğitim veren özel okul ve dershane açıldı.

-Televizyon programlarında Kürt kelimesinin geçmesi veya kullanılması yasaktı. Kürt kelimesi kullanıldığı taktirde RTÜK tarafından ceza uygulaması yapılıyordu.

 Halil Berktay Sebestiyet'ten basitçe sordu:

 PKK'nın istediği tam nedir?

Bu aşamada, tam ne için savaşacaksınız (savaşıyorsunuz)? Önceki safhada, masada hangi hak ve talepleriniz vardı ki, bunların gerçekleşmemesi şimdi savaşmayı doğru ve meşru kılıyor? Savaşmadan ulaşamayacağınız, savaşarak ulaşmayı umduğunuz, ulaştığınızda savaşmayı bırakacağınız hedefleriniz nedir? Diyelim ki çarpışmalar sizin istediğiniz gibi gitti. Hükümeti hangi noktaya getirdiğinizde bitireceksiniz

Bu soruyu belki en başta sormalıydım. Sormalıydık: PKK ne için savaşıyor? Hakikaten, biri bana açıklayabilir mi?

Filmi geri saralım o zaman. En başa dönelim. Belki iki polisin susturucuyla öldürülmesine, belki Suruç'tan bile birkaç gün önceye. 11 Temmuz'da KCK'nın "çatışmasızlığa son" açıklamasına. Ya da Bese Hozat'ın 15 Temmuz'daki "yeni devrimci halk savaşı" yazısına.

Her şeyden geçtim. Kürtlerin mağduriyetinden de. Erdoğan'ın ve AKP'nin bütün hatalarından da. Dolmabahçe mutabakatının gerçekten bir mutabakat olup olmadığından da. Müzakere masasını kimin tekmeleyip devirdiğinden de. Sonuçta fiilî ateşkesi kimin bitirdiğinden de.

Havada uçuşan bütün suçlamalardan da. Kendi kara mizah denemelerimden de. Kâh acaba bütün bunları benimle aynı sarkastik, ironik tarzda mı kaleme alıyorlar dedirtecek kadar yapay, zorlama ve gerçek dışı, kâh bazı imzacıları açısından keşke okumasaydım da bu isimleri görmeseydim dedirtecek kadar acı ve utanç verici bazı aydın bildirilerinden de.

Sıfırdan, boş bir sayfa çeviriyor, açıyorum bir kredi. Yeni baştan başlayalım. İkna olmaya ve şimdiki pozisyonumdan vazgeçmeye hazırım. Diyelim ki karşımızda sadece ve sadece bir savaş ilânı var. Bir bildiri: Devrimci halk savaşını yeniden başlatıyoruz. O kadar. Başka bir açıklama mevcut değil. Ya da, sırf kendi içlerine dönük gerekçeler: "Seçimlerden sonra elimizdeki olanakları yeterince değerlendiremedik" vesaire.

Peki, onları kendi tabanınıza anlatmaya devam edin. Bakın, ben dışarıdan biriyim. Clausewitz'in dediği gibi, savaş siyasetin başka araçlarla devamı, uzantısıdır. Dolayısıyla ben buradaki siyaseti görmek istiyorum. Benim anlayışıma göre, partilerin net programları olur.

Tabii değişebilir de zaman içinde; ama bu değişikliğin de net olması ve bilinmesi gerekir. Kâh orada kâh burada, kâh yukarıda kâh aşağıda, önde, arkada, sağda, solda ve her yerde, her an değişen ve farklı tanımlanan, sağlam kazığa bağlanmayan bir program olmaz, olamaz. Keza, her mücadelenin, mücadele tarzının ve/ya mücadele evresinin net hedef ve talepleri olur. Bu, her türlü savaş için de geçerlidir. Şunları istiyoruz, denir. Başka türlü denedik, olmadı. Olmayınca (tekrar) silâha sarıldık. Falanca filanca koşullar gerçekleşirse sonlandırabilir, barış yapabiliriz.

Bu çerçevede, bana sadece şunu söyleyin: Bu aşamada, tam ne için savaşacaksınız (savaşıyorsunuz)? Önceki safhada, masada hangi hak ve talepleriniz vardı ki, bunların gerçekleşmemesi şimdi savaşmayı doğru ve meşru kılıyor? Savaşmadan ulaşamayacağınız, savaşarak ulaşmayı umduğunuz, ulaştığınızda savaşmayı bırakacağınız hedefleriniz nedir? Diyelim ki çarpışmalar sizin istediğiniz gibi gitti. Hükümeti hangi noktaya getirdiğinizde bitireceksiniz?

Bu soruyu, PKK kadar HDP'ye de soruyorum. Olimpos konuşmayacağı gibi Kandil de benim gibi sıradan Türkiye vatandaşlarıyla konuşmaz; sadece gürleyip şimşek ve gök gürültüsü yağdırır, eminim. Onun için HDP'ye dönmek en iyisi. Selâhattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve diğer HDP liderleri; sizce PKK bu aşamada tam ne istiyor ve ne için savaşıyor? Bunu sizler, elbette PKK adına değil, sadece kendi yorumunuzla, kendi sözcüklerinizle, kendi anladığınız kadarıyla bana ve benim gibilere anlatabilir misiniz?