İsrail, İslam topraklarında ne hedefliyor?

İsrail, İslam topraklarında ne hedefliyor?
Haber Tarihi : 11 Ocak 2017 21:20:04
Son Güncelleme Tarihi : 00 00 0000 00:00:00

Irak’ta İsrail için olabilecek en iyi şeyin:” Irak’iın Şii ve Sunni devletler ve Kürt tarafının ayrılması”

 Oded Yinon

Takip eden yazı, benim fikrime göre, şu anki Siyonist rejimin (Sharon ve Eitan'ın) Orta Doğu için doğru ve detaylı planını temsil eder, bu plan tüm bölgenin küçük eyaletlere/bölgelere bölünmesi ve mevcut tüm Arap bölgelerinin yok edilmesidir. Sonuç bölümündeki notta bu planın askeri yönü hakkında yorum yapacağım.

Şu anki bölümde okuyucuların dikkatini bazı çok önemli noktalara çekmek isterim:

1. Israil stratejik düşüncesinde, tüm Arap devletlerinin daha küçük parçalara bölünmesi hep tekrar tekrar görülen bir kavramdır. Örnek vermek gerekirse, Ze'ev Schiff, Ha'aretz'in askeri muhabiri (ve muhtemelen bu konuda Israil'de en çok bilgiye sahip kişi), bir yazısında Irak'ta İsrail için olabilecek en iyi şeyin:” Irak'iın Şii ve Sunni devletler ve Kürt tarafının ayrılması” (Ha'aretz 6/2/2982) olacağını yazmıştır. Aslinda planın bu yüzü oldukça eskidir.

2. Amerika'daki neokonservatif düşünce ile olan kuvvetli bağ çok ön plandadır, bu özellikle yazarın notlarında kendini belli eder. Ancak, Sovyet güçlerinden “batının korunması” konusunda sahte bir bağlılık gösterilse de, yazarın ve şu anki İsrail devletinin gerçek amacı açıktır: Emperyal İsraili bir dünya gücü haline getirmek. Başka bir deyişle, Sharon'un hedefi tüm dünyayı aldattıktan sonra Amerikalıları da aldatmaktır.

3. Notlarda ve bu yazıda bulunan ilgili bilgileri karışık veya atlanmış olması açıktır, Amerika'nın Israile'e olan finansal yardımı da bu şekildedir. Çoğu tam bir fantezidir. Ancak, plan etkisiz olduğu veya kısa süre içerisinde gerçekleşmesi mümkün olmadığı gerekçesi ile göz ardı edilmemelidir. Bu plan, 1890-1933 yılları arasında Almanya'da uygulanan ve Hitler ve Nazi hareketi tarafından yutulan ve Doğu Avrupa ile ilgili hedeflerini belirleyen jeopolitik fikirleri sadık bir şekilde takip eder. Bu hedefler, ve özellikle mevcut devletlerin bölünmesi, 1939-1941 yılları arasında uygulanmıştır ve sadece küresel bir ölçekte bir müttefiklik birliği bir süreliğine birleşmelerini engelleyebilmiştir. Yazarın notları makaleden sonradır. Karışıklığı engellemek için, ben kendime ait notlar eklemedim, ancak bunların özünü bu ön yazıya ve sondaki sonuç bölümüne koydum. Ancak bu yazının bazı bölümlerini de önemle vurguladım. Israel Shahak 13 Haziran , 1982

1980'lerde İsrail için bir strateji

Bu eser orijinal olarak İbranice KIVUNIM(Yönler), 'de yayınlanmıştır.This essay originally appeared in Hebrew in KIVUNIM (Directions), Musevilik ve Siyonizm için bir dergi;Sayı No, 14--Kış, 5742, Şubat 1982, Editör: Yoram Beck. Yazar komitesi: Eli Eyal, Yoram Beck, Amnon Hadari, Yohanan Manor, Elieser Schweid. Tanıtım bölümü / Dünya Siyonist Organizasyonu, Kudüs' tarafından yayınlanmıştır. 1980'lere gelindiğinde İsrail devleti, içeride ve dışarıda, yeri, amaçları ve ulusal hedefleri konusunda yeni bir perspektife ihtiyaç duymaktadır. Bu ihtiyaç ülkenin, bölgenin ve dünyanın içinden geçmekte olduğu bazı merkezi gelişmelerden dolayı daha da önemli bir hale gelmiştir. Bugün insanlık tarihinde yeni bir çağın ilk aşamalarını yaşamaktayız, bu tarih daha önceki tarihe hiç benzememektedir ve özellikleri de bugüne kadar bildiklerimizden tamamen farklıdır.

Bu yüzden bir taraftan bu tarihi dönemi meydana getiren merkezi gelişmeleri anlamamız ve öte taraftan bu yeni duruma uygun bir dünya bakışı ve operasyonel bir stratejiye ihtiyacımız bulunmaktadır. Yahudi devletinin varlığı, refahı ve sebatı, içişleri ve dışişlerinde yeni bir çerçeveye adapte olmasına bağlı olacaktır.

Bu çağ, şimdiden teşhis edebileceğimiz ve mevcut yaşam biçimimizde gerçek bir ihtilali sembolize eden bir çok özellikle tanımlanmaktadır. Baskın olan gelişme, Rönesans'tan bu yana Batı uygarlığının yaşamı ve kazançlarını destekleyen en büyük mihenk taşı olan akılcı ve insancıl bakış açısının yıkılmasıdır. Bu temelden ortaya çıkan politik, sosyal ve ekonomik görüşler günümüzde yok olmaya başlayan bazı “gerçeklere” dayanmaktadır. İnsanın bir birey olarak evrenin merkezi olması ve her şeyin insanın temel maddi ihtiyaçlarını gidermek için var olduğu görüşü örnek olarak verilebilir.

Günümüzde bu duruş, evrende mevcut kaynakların insanın gereklerini, ekonomik ihtiyaçlarını ve demografik sınırlamalarını karşılamak için yetersiz olduğu fark edilince geçersiz hale gelmiştir. 4 milyar insanın olduğu ve ekonomik kaynakların ve enerji kaynaklarının insanlığın ihtiyaçlarını karşılayacak oranda artmadığı bir dünyada, Batı uygarlığının ana ihtiyaçlarının, yani limitsiz tüketim talep ve arzusunun karşılanmasını beklemek gerçekçi değildir.(1)

İnsanın gideceği yönü seçmesinde etik değerlerin hiç bir payının olmadığı buna karşın maddi ihtiyaçlarının yönlendirdiği görüşü günümüzde ağırlık kazanmaktadır ve dünyada hemen hemen tüm değerlerin yok olmaya yüz tuttuğunu görmekteyiz. En basit konuları bile değerlendirme konusundaki kabiliyetimizi kaybediyoruz, özellikle bu konular neyin doğru ve neyin yanlış olduğu gibi basit bir konu ile alakalı olduğunda. İnsanın sonsuz dilekleri vizyonu ve bu konudaki imkanları üzücü hayat gerçekleri karşısında ve dünya düzenindeki kırılmaları gördüğümüzde çökmektedir.

İnsana özgürlük vadeden görüş insan soyunun dörtte üçünün totaliter rejimler altında yaşadığı gerçeği ışığında anlamsız kalmaktadır. Eşitlik ve sosyal adalet ile ilgili görüşler sosyalizm ve özellikle komunizm tarafından gülünç hale getirilmişlerdir. Bu iki fikrin doğruluğu ile ilgili herhangi bir kuşku yoktur ancak bunların hayata düzgün şekilde geçirilemediği ortadadır ve insanlığın büyük bir çoğunluğu eşitlik ve adalet için özgürlüklerini ve fırsatlarını kaybetmişlerdir. 30 yıldır göreceli olarak (hala) barış içinde yaşadığımız bu nükleer dünyada, barış ve bir arada varolma kavramları, SSCB gibi bir süper gücün sahip olduğu askeri ve politik doktrin karşısında manasız kalmaktadır: Marxizmin amaçlarının elde edilmesi için nükleer bir savaşın olası ve gerekli olduğu, bu savaştan sonra varolmanın mümkün olduğu, ve bu savaşta bir kazanan taraf olacağı.(2)

Devamı yarın...