'Paralel örgütten işadamına şantaj!

'Paralel örgütten işadamına şantaj!
Haber Tarihi : 16 Şubat 2016 09:18:44
Son Güncelleme Tarihi : 00 00 0000 00:00:00

'Askeri gizli bilgi ve belge bulundurma' davasından tahliye edilen iş adamı Özkaynak, 'Paralel örgüt, davadan beraat etmem karşılığında benden 70 milyon lira istedi' dedi.

"Askeri gizli bilgi ve belge bulundurma" suçlamasıyla haklarında dava açılan, Cumhuriyet Savcısı Ali Ertan'ın mütalaasında beraatlerini istediği, aralarında muvazzaf askerlerin de bulunduğu 357 sanık, hakim karşısına çıktıkları ilk günden beri kendilerine "komplo" kurulduğunu savundu.

Kamuoyunda "askeri casusluk davası" olarak bilinen davanın sanıkları ve avukatları, yargılamanın başladığı andan itibaren iddianameye delil teşkil eden dijital materyallerin maddi gerçekliğe aykırı olduğunu öne sürdü.

Davanın "bir numaralı" sanığı, suç örgütü elebaşı olduğu öne sürülen, hakkında "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak", "kişisel verilerin kaydedilmesi", "devletin güvenliğine ilişkin belgeleri temin etmek" suçlarından müebbet ile 9 yıl hapis cezası istenen, 2,5 yıl tutuklu kaldıktan sonda tahliye edilen iş adamı Bilgin Özkaynak, savunmasında komployla karşı karşıya olduğunu dile getirdi. 

Özkaynak, ev ve iş yerlerinde yapılan aramalarda ele geçirildiği öne sürülen materyallerin kendisine ait olmadığını, iddianamedeki çoğu belgenin 31 Mart 2012 tarihli olduğunu ancak o tarihte tutuklu bulunduğunu, bunun izahının mümkün olmadığına dikkati çekti.

Bostancı'daki evinde detaylı arama yapılmadığını ve iddianamede "gizli bölme" olduğu öne sürülen alanın su deposu olduğunu savunan Özkaynak, "Sapanca'daki evimde ortalıkta, herkesin görebileceği, ulaşabileceği şekilde gizlenmemiş bir durumda yasa dışı örgütün evraklarının bulunması mümkün mü?" sözleriyle dijital materyallerin sonradan yerleştirilmiş olabileceğine işaret etti. 

"Paralel örgüt, davadan beraat etmem karşılığında para istedi"

Psikolojisinin bozulduğunu vurgulayan Özkaynak, yaşadıklarını şu cümlelerle özetledi:

"Ailemiz altüst oldu. Çocuklarım hala psikoloğa gidip tedavi görüyor. Aile, düzen bırakmadılar. Bunların niyeti hükümeti tamamen çökertip, ülkeye el koymaktı ancak başarılı olamadılar. Paralel örgüt, davadan beraat etmem karşılığında benden para istedi. Elimde belgeleri var. Bu belgeleri mahkemeye de sundum. Hükümet, bu örgütü bilmeden önce ben 4 aylık tutukluyken mahkemede, 'Böyle bir örgüt ve benden para istiyor' dedim. Benden hem mahkeme sırasında hem de çıkmamıza yakın süre zarfında 70 milyon lira istediler. Bu parayı verdikten sonra da Türkiye'yi terk etmemi istediler. Daha sonra da marinama ve gemilerime el koymayı düşünüyorlardı." 

Davanın "2 numaralı sanığı" Narin Korkmaz'ın avukatı Yılmaz Çiftçi de kumpasla karşı karşıya kaldıklarını savundu.

Çiftçi, "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, kişisel verilerin kaydedilmesi, devletin güvenliğine ilişkin belgeleri temin etmek" suçlarından hakkında müebbet ve 9 yıl hapis istenen müvekkilinin 2 yıl 2 ay tutuklu kaldıktan sonra tahliye edildiğini anımsattı. Korkmaz'ın özel hayatındaki telefon görüşmelerinin delil olarak kullanıldığını belirten Çiftçi, kendi halinde yaşayan müvekkilinin "2 numaralı sanık" olarak Türkiye'nin gündemine oturduğunu vurguladı. O dönemde henüz 22 yaşındaki müvekkilinin kendisinden yaş ve rütbece çok üstteki albay, binbaşı ve yüzbaşıların amiri gösterilmesi, "casusluk olayının fuhuş ayağını yöneten kişi" diye lanse edilmesinin, akıl ve mantıkla izahı bulunmadığını savunan Çiftçi, bazı kişilerin savunması alınmadan sanık yapıldığını, müvekkilinin askeri birliğe girmesini sağladığı söylenen askerlerin ise sanık ya da tanık gösterilmediğini anlattı. "Dijital kurgu"

Müebbet ve 9 yıl hapsi istenen muvazzaf askerlerden Engin Karatekin de hakkındaki suçlamaların dijital kurgudan ibaret olduğunu belirtti. 

Gemide görev yaptığı 2 yıllık sürede sürekli seyirde olduğuna dikkati çeken Karatekin, bu dönemde örgüt yöneticisi olarak kimi koordine edip yönetebileceğinin açıklanmasını istedi. 

Karatekin, Hint Okyanusu'nun ortasında görevdeyken evinde ele geçirildiği iddia edilen dijital materyalleri elde etmiş ve yerleştirmiş olabilmesinin akıl dışı olduğunu vurgulayarak, 13 Deniz Kuvvetleri personelinin yöneticisi olduğunun ileri sürüldüğünü, bir yüzbaşının aralarında bir tümamiral, tuğamiral, kurmay albay ve yarbayların da bulunduğu kişilere yöneticilik yapmasının mümkün olamayacağını kaydetti.

Karatekin, "Böyle bir durum TSK'nın yapısına terstir" diyerek, davanın tümüyle TSK'yı yıpratmak için kurulmuş bir "komplo" olduğunu savundu.

"Deliller hep buzdolabının arkasında ve temiz çıktı"

Evlerde yapılan aramalara katılan bazı polis memurlarının, tanık olarak verdikleri ifadelerde ele geçirilen ve iddianamede "delil" gösterilen hard disklerin çoğunun sanıkların mutfaklarındaki buzdolaplarının arkasında bulunduğunu söyledikleri bilgisine yer verildi. Mahkeme Başkanı Orhan Kızıltaş'ın tanıklara yönelttiği sorular sonucunda, dolapların arkası tozlu olmasına rağmen, bu materyallerin üzerlerinde toz bulunmadığı ve temiz oldukları ortaya çıktı. 

Bazı aramalarda ele geçirildiği iddia edilen materyallerin tutanaklara geçirilmediği, aramaların bir kısmında eldiven kullanılmadığı, kamera kaydının kesintisiz yapılmadığı, tutanakların imzalatılmadığı, materyallerin imajlarının alınmadığı da tespit edildi.