Popüler kültür düşünceleri zehirliyor

Popüler kültür düşünceleri zehirliyor
Haber Tarihi : 06 Kasım 2015 12:20:27
Son Güncelleme Tarihi : 00 00 0000 00:00:00

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Erhan Yazıcıoğlu, 'aileler ‘Yetenek var mı, yok mu?’ bakmadan, ‘Oğlum çok yakışıklı, kızım çok güzel, fiziği de çok düzgün’ gibi bahtsız düşünceler içinde oyuncu olmalarını istiyor' dedi.

Popüler kültüre kapılan aileler, şöhretin ve kolay yoldan para kazanmanın yolunu bulmuş...

Kalifiye oyuncu neredeyse yetişmiyor. Popüler kültürün etkisinde kalan aileler, çoçuklarının kolay yoldan para kazanması ve şöhret olması için ‘özel konservatuvarlara' gönderip, sözüm ona oyunculuktan mezuniyet belgesi aldırıyor ve ‘Yetenek var mı, yok mu?' bakmadan, ‘Oğlum çok yakışıklı, kızım çok güzel, fiziği de çok düzgün' gibi bahtsız düşünceler içinde oyuncu olmalarını istiyor.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Erhan Yazıcıoğlu, "Benim çocuğum dizilerde oynar, ünlü olur, çok da güzel bir kızım var deyip konservatuvara zorla verirsen, İBB Şehir Tiyatroları olarak açtığımız sınavlara 400 kişi müracaat ediyor, 8 kişiyi zor alıyoruz. Hepsi mezun ama bu paralı konservatuvarlar işin suyunu çıkardılar. Parayla önüne geleni mezun ediyorlar ve bizim önümüze getiriyorlar" dedi.

Renkli bir meslek

Oyunculukta yaklaşık 50 yılını dolduran Yazıcıoğlu, oyunculuğun çok cazip ve çok renkli bir meslek olduğunu, şöhretle de kavrulduğu zaman gençlerin çok hoşuna gittiğini söyledi. "Kimisi para kazanmanın, kimisi şöhret olmanın, kimisi de gerçekten iyi tiyatro oyuncusu olmanın peşinde. Bir oyuncu bu üç kategoriyi bünyesinde ölçülü bir biçimde taşıyorsa tadından yenmez" diyen Yazıcıoğlu, oyuncunun şöhreti taşıması, parayı benimsemesi ve oyunculuğu da durdurmaması gerektiğini ifade etti.

Televizyon çabuk tüketir

Oyunculuğun sonunun olmadığını ve oyuncunun bu üçünü bünyesinde taşıdığında kalıcı olduğunu dile getiren Yazıcıoğlu, sadece şöhret ve para peşinde koşanların sabun köpüğü gibi silinip gideceklerini belirterek, şöyle devam etti: "Televizyon bir tüketim yeridir. İnsanları çok çabuk tüketir. Eğer bir oyuncunun temeli sağlamsa televizyonda da uzun yıllar var olur. Sabun köpüğü gibi geçip gidenlerin kökeninde tiyatro yoktur. Sokaktan geçen herkes bu işi yapabiliyor. Bu sinemada var ama tiyatroda yok.

İngiltere ve Amerika'da eğitimsiz bir tiyatrocuyu sınava bile almazlar. Mutlaka geçmişine bakarlar. Eğer çocuğu keşfedeceksen, çocukluğundan keşfet. Yürüyüşü baleye müsaitse 5 yaşında baleye ver. Ortaokul ve lisede tiyatro faaliyetlerine girmiş ve sivrilmişse onu konservatuvara ver ama benim çocuğum dizilerde oynar, ünlü olur çok da güzel bir kızım var deyip konservatuvara zorla verirsen, İBB Şehir Tiyatroları olarak açtığımız sınavlara 400 kişi müracaat ediyor, 8 kişiyi zor alıyoruz. Hepsi mezun ama bu paralı konservatuvarlar işin suyunu çıkardılar.

Parayla önüne geleni mezun ediyorlar ve bizim önümüze getiriyorlar. Biz burada o insanları yeniden eğitmeye çalışıyoruz. Onlar 'oldum' diye geliyor, diplomam var hocam diyor ama olmamış. Biz bunları almayı çok istiyoruz ama aralarından sivrilen 400 kişide 8 kişi. Bu sınavı bu yıl da açacağız."

Oldum, oldum diye geziyorlar

Yazıcıoğlu, önceden devlet ve belediye konservatuvarı olmak üzere iki konservatuvar olduğunu kaydederek, "Çok titizlenerek mezun ederlerdi. Çünkü hocalar Müşfik Kenter, Yıldız Kenter, Çetin İpekkaya ve Şükran Güngör gibi isimlerdi. Şimdi bunlar artık özel okullarda ne yazık ki. Kapasitesi çok yüksek değil eğitmenlerin. Böyle olunca da bu kadar çok mezun vermenin anlamı yok. O gençleri mezun ederek havaya sokmak, Türk tiyatrosuna zarar veriyor. Olmadan, 'oldum' diye ortaya çıkmamaları lazım" diye konuştu.

Oyunculuk ve tiyatro ‘Ağızlara' düştü!

Erhan Yazıcıoğlu: "Oyunculuk hayatın içinde olmaktır. Televizyon bu kadar önem kazandığından beri herkeste bir oyunculuk havası arttı. Kim ne kadar samimi, kim oynuyor, kim oynamıyor? Artık o kadar kuşku uyandıran bir konu oldu ki, bu televizyondaki bir tipi mi oynuyor, samimi mi, değil mi? Bunlar hep bir kaygı uyandırdı. Siyasilerin ağzında 'bana oyun oynama, bana oyunculuk yapma, tiyatro mu burası, sahne mi burası?' gibi oyunculuğu ve tiyatroyu aşağılayan söylemler oldu. Bu neyi gösteriyor? Herkes bir yerde bir şekilde oynuyor" dedi.

Dünya meslek kabul ediyor

Yazıcıoğlu, oyunculuğun sanat değil meslek, sanatın üreticilik isteyen bir konu olduğunun altını çizerek, oyunculuğun tüm dünyada meslek olarak kabul edildiğini, bir kişiye sanatçı demek için az çok üretilerinin olması gerektiğini ve tiyatronun sanat, oyunculuğun ise meslek olduğunu belirtti.

Diziler uyuşturma mekanizması

Televizyon dizilerinin, bilgilendirme ve eğitim aracı olmadığını, bir sosyallik olarak kabul edilebileceğini söyleyen Yazıcıoğlu, dizilerin hayattan alınma birkaç konu taşıdığını, çok fazla bir getirisinin de bulunmadığını ve bir uyuşturma mekanizması şeklinde kullanıldığını ifade etti.

Yeteneklerini ortaya koyuyorlardı. Ya şimdi...

Önceden bu kadar özel konservatuvar ile özel tiyatro okullarının olmadığına değinen Yazıcıoğlu, insanların bir şekilde yeteneklerini ortaya döktüklerini ve yıllarca şehir tiyatrosunda figüranlik yapıp keşfedilmeyi beklediklerini ve keşfedilenlerin hepsinin şu an ayakta olduğunu aktardı. Konservatuvarların kalifiye mezunlar vermesi gerektiğine işaret eden Yazıcıoğlu, bu şekilde yetişenleri devlet ve şehir tiyatrolarının alabileceğini kaydederek, "Bugün öyle bir ortam yok. O kadar çok mezun var ki 'olmadan' geliyorlar” diye konuştu.