Putin kendi mezarını kazıyor

Putin kendi mezarını kazıyor
Haber Tarihi : 01 Kasım 2015 05:00:21
Son Güncelleme Tarihi : 00 00 0000 00:00:00

Suriye’de ters bir adım atan Putin’in gitmesini beklemek, onu kovmaktan daha akıllıca bir adım olacaktır. Putin bir satranç ustası değildir.

Rusya'nın Suriye'de attığı her adımda durum daha da kötüleşiyor gibi görünüyor. Eleştirmenler Obama'nın dış politikasının başarısız olduğunu öne sürerek, onu ‘ABD liderliğini' tekrar savunmaya ve Moskova'yı cezalandırmaya çağırıyor. Fakat bu durum bir işe yarayacak mı?

Aslında siyasi yelpazede ABD'nin Suriye politikalarında daha fazla sert gücü öne süren eleştiriler ve yaklaşımlar var. Bazıları vekil savaşlarından bahsederken, bazıları da yeni bir Soğuk Savaş'a ve ABD'nin itibarını tekrar kazanması için çağrılar yapıyor.

Öncelikle Putin'in Suriye'ye yaptığı müdahalenin bir takım amaçları ile başlayalım. Birincisi İŞİD ile mücadele. Bu aslında çok saçma bir iddia. Her ne kadar bazı Rus hava saldırıları İŞİD bölgesinde yapılsa da, asıl hava saldırılarının muhalifler üzerinde yoğunlaştığı biliniyor. Putin'in BM Genel Kurulu'ndaki konuşmasındaki “Söz konusu olan sadece Esad'ın iktidarda kalma hakkı değil, aynı zamanda Esad, İŞİD probleminin çözümünde anahtardır.” İfadelerini kullanmıştır. Kısacası Putin, ABD ve dünyanın geri kalanının aksine Esad'ın bir çözüm olduğunu iddia etmektedir. Bu yüzden muhalifler üzerinde hava saldırılarının düzenlenmesi Putin'in ters mantığıyla tutarlı politikalardır.

Rusya'nın motivasyonuysa basittir: Esad'ı korumak. Putin son 15 yıldır müttefikleri olan Irak, Libya, Sırbistan ve Ukrayna'ya karşı müdahaleleri öfkeyle izlemişti. Ve bugün Putin müttefiklerini dış müdahalelerden korumayı en temel politika olarak benimsemiş durumda. Ve zaten Rusya'nın Suriye'deki çatışmalarda askeri rolü yeni değil.  Rusya çatışmaların başından itibaren Esad'ın tek müttefiki ve en önemli silah tedarikçisi olmuştu. Rus askeri personelin Suriye'deki varlığı da bir gerçekti.

Bu şekilde bakıldığında Putin'in hamlesinin güven ve gücü değil, korku ve zayıflığı yansıttığı anlaşılmaktadır. Çünkü Putin bölgedeki tek müttefiki olan Suriye'yi korumak zorunda olduğunu hissediyor ve bu şekilde bölgedeki tek askeri karakolu olan Tartus'un varlığını devam ettirmeye çalışıyor.

Rusya'nın Esad'ı destekleme girişimi orada uzun bir süre bulunma zorunluluğunu da beraberinde getirdi. Bu anlamda Putin bazı taktik savaşlarının keyfini çıkarabilir ama yenilgiler ve hatalar -İran'a düşen füze gibi- yaşanması muhtemeldir. Ayrıca Rusya Suriye'deki konumunu korumak için ayıracağı kaynaklar ve yüksek maliyetleri de beraberinde getirecektir.

Putin'in bu müdahaleyle aslında bir taşla iki kuş vurmak istiyor. Zira iç politikada yaşanan gerilimler, Ukrayna'daki durum ve ekonomik kargaşa gibi mevcut gündemin ana maddeleri Suriye müdahalesi sonrası unutuldu. Bu kısa vadede işe yarayacakmış gibi görünüyor ama Suriye'deki kayıplar arttıkça, tıpkı Ukrayna'da olduğu gibi Rus halkının müdahaleye bakışı olumsuz olacaktır.

Ve son olarak Putin'in bu çabalarının Rusya'nın jeostratejik önemi korumak için olduğu görüşü hakim. Rusya'nın bölgede temel bir oyuncu olarak kalmasını sağlamak istediği bir gerçek. Ancak bazı iddialar Putin'in daha büyük çıkarların peşinde olduğu ve ABD'nin oluşturduğu boşlukları doldurma politikaları izlediği yönünde.

Putin'in İran-Hizbullah ve Esad ile açık ittifakı, Rusya'yı bölgede izole ediyor. Özellikle Suudi Arabistan ve Türkiye gibi ülkelerin muhalifleri desteklemek için muazzam kaynaklar aktartmaya başlamasından sonra Putin kendisini dünyada daha da izole edilmiş buldu. Tüm bunları göz önünde bulundurduğumuzda Putin'in Suriye'deki müdahalesinin Ortadoğu'daki Rus konumunu nasıl etkileyeceğini görmek zor. Ancak bu müdahalenin Rusya'yı radikal Sünni grupların açık hedefi haline getireceği de açıktır.

Tam bu noktada ABD'nin ne yapması gerekir? Birincisi Rusya'yı kınamaya ve izolasyona devam etmelidir. Ve yeni ekonomik yaptırımları dâhil etmelidir. İkincisi ılımlı Suriye muhalefetine desteğini arttırmalıdır. Her ne kadar eğit-donat programı başarısız olmuş olsa da muhaliflere bu destek farklı yollarla sağlanabilir. Üçüncüsü ABD ve Avrupalı ortakları, Türkiye gibi NATO birliğini ve müttefiklerinin kolektif taahhüdünü koruması gerekir. Mesela Putin'in Türkiye'nin hava sahasını ihlal etmesi, bir krizi kışkırtarak ‘transatlantik ittifakını' düşürmeyi amaçlaması olarak yorumlanıyor. Dördüncüsüyse, ABD ve müttefikleri İŞİD ile mücadeleyi arttırmalı ve Rusya'nın bölgedeki varlığını arttırmasının, geri çekilmelerine neden olmadığını dünyaya göstermeli.

Rusya'nın Suriye'deki varlığının artması, Suriye'deki durumları daha da kötüleştirirken, ABD bir dizi refleksif tepkiyi önlemesi ve bunun yerine stratejik adımlar atması gerekiyor. Birçok dış politika uzmanı Putin'le mücadeleye odaklanmışken, bizlerin tıpkı Ukrayna'da olduğu gibi Putin'in hedeflerinin ulaşılamaz olduğunu, kendini bilinmeyen ve pahalıya mâl olacak bir çıkmaza sürüklediğini hatırlamamız gerekiyor.

Putin büyük bir stratejist değildir. Aynı zamanda Putin satranç değil, dama oynamaktadır. Bu noktada olumlu olarak görülebilecek tek şey, Putin'in kendini gereğinden fazla bataklığa gömmüş olmasıdır. Zamanla Rusya'nın bu bataklıktaki külfetleri arttığında, barış yapmak zorunda kalması ve belki Esad üzerindeki etkisini Esad'ın gitmesi yönünde kullanması muhtemeldir. Bu anlamda Obama'nın sabrı çok değerli olabilir. Çünkü burada meselenin çözümü Obama'nın Putin gibi davranmamasından geçiyor. (Hazinadar Hasan Hız Dünya Bülteni için tercüme etti.)