Salam, sosis, sucuk değil zehir bombası

Salam, sosis, sucuk değil zehir bombası
Haber Tarihi : 28 Ekim 2015 07:18:53
Son Güncelleme Tarihi : 00 00 0000 00:00:00

Dünya Sağlık Örgütü’ne bağlı Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı salam, sosis, sucuk, pastırma gibi işlenmiş etlerin kansere yol açtığını açıkladı. Özellikle bağırsak kanserine yol açan işlenmiş et tüketilmemesini dile getiren Dünya Kanser Araştırmaları Fonu ise etten uzak durulması çağrısı yaptı.

Yeni Söz | Özel Haber

İŞLENMİŞ ET KANSER YAPAR

Daily Mail gazetesinin ulaştığı Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı raporuna göre, gördüğü işlemler ve içerdiği katkılar işlenmiş etin kansere neden olduğunu ortaya koydu. Gazete ilgili raporun tüm ayrıntılarının önümüzdeki hafta yayınlanacağını yazdı.

ETİ AZ YİYİN

Eski tabiplere göre çok et yemek vahşiyyete neden olurken bitkisel ağırlıklı beslenmek ise hillimiyeti artırıyor. Batının et tüketimini teşvik etmesinin ana nedeninin hastalıkları artırmak olduğu kaydedildi. Sağlıklı bir hayat için daha az et yenilmesi tavsiye ediliyor.

KANSER TESPİTİ YENİ DEĞİL 

Çok et yemenin ve işlenmiş et tüketmenin kansere yol açtığına dair tespit yeni değil. Bu konuda yapılan yüzlerce araştırma var. Ancak bu gerçeği Dünya Sağlık Örgütü'nün de kabul edecek duruma gelmesi ilgili çevreler açısından büyük önem arz ediyor.

KIRMIZI DA BEYAZ DA SORUNLU

Haberde salam, sosis, sucuk, pastırma gibi işlenmiş etlerin kanser yaptığını tespitinin yanı sıra haftalık 500 gr et yenilmesi vurgusu yapılıyor. Ancak pek çok hekim buna itiraz ediyor. Haftalık 500 gr yemek pek çok hastalığa davetiye çıkarmak olduğu dile getiriliyor. Haftada 2 gün et yemenin yeterli olduğu dile getiriliyor. Tehlike sadece kırmızı et değil, beyaz eti de kapsıyor.

DOĞRU SÖYLEYENİ 9 KÖYDEN KOVMAK

Çok et yemenin özellikle de işlenmiş et yemenin kanser türü hastalıklara yol açtığını pek çok hekim dile getiriyor. Ancak bunlar yerli ve bizden kişiler olduğu için medya ciddiye almıyordu. Batıdan gelen bir araştırma ise tüm medyanın ilgisine mazhar oldu.

TÜRK TABİPLER BİRLİĞİ NE İŞ YAPAR?

Sözde Ermeni soykırımı için Ermenistan'a mektup görmek, sözde barış mitinglerine katılmak, iktidar partisi ile savaşmak, ilaç firmalarının kongrelerine katılmaktan toplum sağlığı ile ilgilenmeye vakit bulmadığı dile getiriliyor.

SORUN NEREDE?

Raf ömrünü uzatmak, lezzetini artırmak, rengi güzelleştirmek ve bağımlılık yapması gibi amaçlarla işlenmiş etlere onlarca çeşit katkı maddesi ekleniyor. Bu katkılar bağımlılığı ve tüketimi artırırken insan ve hayvan sağlığını da bozuyor. Bu nedenle beslenme uzmanları endüstriyel salam, sucuk, sosis gibi işlenmiş etlerden uzak durulmasını öğütlüyor.

BEYAZ ET ZARARSIZ MI?

Zararlı olan beyaz ya da kırmızı et değil, etin işlenmiş olması ve hayvanın nasıl beslendiğidir. Bilimsel çalışmalar meralarda otlamak yerine besi çiftlikleri ve modern kümeslerde kimyasal ve GDO'lu yemlerle beslenen hayvanların etleri de her şartta zararlı olduğunu göstermiş durumda.

DR ÜMİT AKTAŞ: SUCUK DEĞİL ZEHİR BOMBASI

Yeni Söz'e değerlendirmelerde bulunan Dr Ümit Aktaş, “Dünya Sağlık Örgütü'nce ilahi kelam muamelesi görüyor” dedi. Biz söyleyince, üstelik referanslı bilgiler vermemize rağmen ilgi görmüyor diyen Aktaş, Geleneksel usullerle ev yapımı sucukların yenilmesinde sakınca olmadığını söyledi.

Piyasadaki salam, sucuk, sosis türü ürünleri zehir bombası olarak niteleyen Dr Aktaş, dünyada bilimsel yayın pazarının ilaç firmaları yönetiyor. Mesela diyabetle ilgili yapılmış bilimsel çalışmaların yüzde 94'ünün ilaç firmalarınca yapıldığını dile getirdi.

Modern tıbbın bunu göremediğini, görmek istemediğini kaydeden Dr Ümit Aktaş, “biz bu bilime nasıl güveneceğiz?” diye sordu.

DR SUAT ARUSAN: HASTALIKLAR DOKTORLARI RAHATSIZ ETMİYOR

Yeni Söz'e konuşan Dr Suat Arusan “Yıllardır insanlara şarküteri ürünleri yediriyorlar. Sucuk, salam ve sosis gibi endüstriyel yiyeceklerle insanlar zehirleniyor” dedi.

Hekimlere çok önemli sorumluluklar düştüğünü kaydeden Arusan, Tıp fakültelerinde beslenme dersi müfredatının olmamasını da eleştirdi. Pek çok doktorun beslenme ile ilgili bilgilerin yetersiz olduğunu söyleyen Dr Suat Arusan, “Tıp fakültelerinde beslenme dersi olmayacak da matbaacılık bölümünde mi beslenme dersi olacak” diye sordu.

“Şarküteri ürünleri çocuklara sabahları kahvaltıda yediren anne ve babalara çok önemli görevler düşüyor” diyen Arusan, Herkesin kendisin ve ailesinin sağlığına ihtimam göstermesi gerektiğini dile getirdi. Arusan sözlerini şöyle sürdürdü: Çocukların beslenme konusunda bilgili ve bilinçli yetiştirilmesi için, ilkokullara beslenme dersi konulmalıdır. Bugünün çocukları neyin faydalı neyin zararlı olduğunu bilemez durumda.” 

Tıp fakültesinde beslenme dersinin olmaması doktorları rahatsız etmediğini kaydeden Arusan, “YÖK bu konuda çalışma başlatmalı ve tıp fakültelerine beslenme dersi koymalı. Aksi taktirde kanserli sayısının artışını sürekli konuşacağız” dedi.

PROF DR CANAN KARATAY: ELEKTRO ŞOK VE KANA DİKKAT

Yeni Söz'e değerlendirmeler bulunan Prof Dr Canan Karatay hoca ise şunları söylüyor: “Sosis, salam ve sucuk gibi işlenmiş kırmızı et ürünlerin kanserojen olduğu zaten biliniyordu, bunu ben yıllardır söylüyorum kitaplarımda da yazdım. 2011 yılında yayınlanan Karatay Diyeti kitabımda ‘Et' bölümünde detaylı olarak anlattım.

Dünya Sağlık Örgütü'nün orijinal raporu şu an elimde, bu gündeme düşen araştırmaların sonucu Avrupa, ABD ve Avustralya'da yapılan taramalardan elde edilmiş. Bu ülkelerde hayvanlar kanı akıtılmadan elektrik şok ile öldürülüyor. Ayrıca bu ülkelerde daha ziyade yapay büyüme hormonuyla ve suni yem ile beslenmiş, hastalanmamaları için antibiyotik gibi ilaçlar verilmiş domuz ve sığır gibi büyük baş hayvanların etleri tüketiliyor.

Bizde ise ağırlık olarak dana ve sığır gibi büyükbaş hayvanlar, serbest gezinen kuzu, koyun, oğlak, keçi gibi küçükbaş hayvanlar, İslami usulde kesilerek tüketilir. İslami usul kesimde bildiğiniz gibi hayvanlar öldürülmez, kanı akıtılarak kesilir ki bu aynı zamanda sağlıklı bir yöntemdir.

Etin elde edildiği hayvanın yetiştirilmesi, kesilmesi, hazırlanması, pişirilmesi ve yenmesi aşamaları sağlık açısından çok önemlidir.

Hazırlanması sırasında etler herhangi bir soslu işlemden ya da fabrikasyon işlemden geçmemeli, pişirirken çok yüksek ısıya maruz bırakılmamalı, kızartılmamalı, yakılmamalı ki trans yağlar meydana gelmesin. Çünkü kanserojen olan trans yağlar ve ete eklenen tatlandırıcı, koruyucu, renklendirici kimyasal maddelerdir.  

Ayrıca etler yenirken de yanında salata veya sebze ile tüketilmeli, fabrikasyon ketçap, mayonez gibi soslar kullanılmalıdır. Çünkü bunlar da trans yağ içerir, kanserojendir.   

Biz Türk halkı olarak sığır, dana gibi büyük baş hayvanların etlerini tüketiriz ama geleneksel olarak kuru fasulye gibi bakliyat yemeklerinde, pırasa gibi yemeklerinde kıymasını, kuşbaşını kullarınız. Yağ olarak tereyağı veya zeytinyağı kullarız. Bu şekilde dengeli tüketmiş oluruz.

Kebabı yanında sebzesi ile yeriz yine dengeli tüketmiş oluruz. Izgara yaparız yanına salata, soğan, biber ile yine sağlıklı tüketmiş oluruz. Pastırma da kurutulmuş geleneksel bir ürünümüzdür, sucuk da ev usulü olursa sağlıklıdır, aynı şekilde kavurma da... Bunlar doğal yöntemlerle üretilirse sağlıklı tüketilebilir.

Hayvanı sağlıklı olarak açık meralarda doğal yemle beslersek, kanını akıtarak kesersek ve hazırlama/pişirme aşamasından geleneksel doğal yöntemlerimizi uygularsak sağlıklı bir şekilde tüketmiş oluruz.

Netice olarak her kırmızı et değildir. Fabrikasyon işlem görmüş, kimyasal katkılarla şekillendirilmiş tüm etler zararlıdır, kanserojendir. Ancak doğal beslenmiş ve kanı akıtılarak kesilmiş, doğal yöntemlerle hazırlanmış et ürünleri sağlımız için olmazsa olmazdır.

Doğal bir etten vücudumuzun temel ihtiyacı olan komple  protein, yağ, mineraller, B vitaminleri, demir, çinko, omega-3, esansiyel yağ asitleri gibi sağlığımız olmazsa olmaz maddeler alınmaktadır.”