30 Ekim 2015

1 Kasım

Tüm zalimler birleşip safları sıklaştırırken; ABD PKK/YPG'yle açık açık, DAEŞ'le gizli gizli ittifaklar kurarken; İran ve Rusya, Suriye'de soykırıma varan katliamlara son hız devam ederken; Avrupa'nın “yüksek medeniyetleri” Suriyeli ve savaş mağduru mültecilere kapılarını kapatmışken; İran ve İsrail Eritre gibi yerlerde ortaklaşa iş çevirirken; büyük güçler salyaları akarak Afrika seyirtirken; darbeci Mısır hükümeti tünelleri kapatarak Gazze'nin can damarlarını keserken; İsrail yine alçakça Filistin'e çullanmışken;  kukla yönetimler iktidarlarının devamı için halklarına zulmedip ülkelerini kan gölüne çevirirlerken; çocuk-kadın-yaşlı demeden can alınırken; savaşlar ülkeden ülkeye sıçrarken; Rusya, ABD, İran gibi türlü ülkeler memleketimizi çevrelerken…

Terör dağlardan şehirlere inerek sokaklarda kol gezmeye başlamışken; gencecik askerler vatan için toprağa cansız düşerlerken; Kürt kardeşin dinsizleştirilmeye ve bu memleketten koparılmaya çalışılırken; birileri ülke istikrarsızlığa gömülsün diye gece gündüz çalışırken; 1990'ların ve dahi 12 Eylül'ün özlemiyle yaşayanlar onlara alkış tutarlarken; bir asırlık Türk Kemalistleri, Kürt Kemalistlerine destek ve oy verirken, alkış tutarken; eşkıya yol kesip adres sormaya başlamışken; “milliyetçiyim” diyenler milletini düşünmekten uzak şekilde her teklife “hayır” derken…

“Cici” çocuk gittiği yerlerde domatesle değil, döktüğü kanla menemen yaparken…

Son bir asırda Müslümanlara yapmadıkları eziyeti bırakmayanlar ellerini ovuştururken; onların son temsilcisi ve kökü dışarıda terör örgütünün sözcüleri Hz. Peygamber (s.a.v)'e hakaret içerikli afişleri billboardlarına utanıp sıkılmadan asarlarken; din düşmanlığını gizleyemeyenler bir şekilde bunu bizzat kendileri ifşa ederlerken; namazla alay ederlerken, Müslümanları hakir görürlerken…

Uzun yıllar boyunca etnik kökenini söyleyemeyenler, kendilerini ifade etme özgürlüğü sunan bir cumhurbaşkanına “diktatör” iftirası atarlarken; sahip oldukları büyük medya organlarıyla hakikati 180 derece çarpıtırlarken ve bizlere yalan bir dünyayı kurgulayıp, kendi imajlarını bize “gerçek” diye satmaya çalışırlarken; başta HDP olmak üzere seküler siyasi hareketler eşcinselliği ve toplumsal cinsiyet bazlı fikirleri meşrulaştırmaya çalışırlarken; PKK, DAEŞ, Rusya ve Esed birleşip vatan müdafaasındaki Suriyeli muhaliflere/mücahidlere kalleşçe saldırırlarken…

Başta güneydeki sevdikleri ülke olan İsrail olmak üzere dünya düzeninin tüm büyükleri adına faaliyet gösteren paralel devlet yapılanmaları hain planlarını uygulamaya koymuşken; ‘cemaat' olarak sırf istikrar bozulsun diye MHP'den HDP'ye kadar geniş bir skalada oy verirlerken; siyasete bu saçma dâhil oluş şekilleri sebebiyle HDP bir Türkî cumhuriyet olan Kazakistan'da dahi birinci parti olarak çıkarken; ümmet coğrafyasında cihad eden vatan evlatlarını bir lahza olsun düşünmemiş olan paralel yapılanma PKK ile işbirliği yapmışken ve artık terör örgütünün ağzıyla konuşmaya başlamışken…

Hilton ihalesini alamadığı için yalan fabrikasına dönüşen medya grupları memleketin aleyhine olan herkesle iş tutarlarken; İngiliz, Alman ve Amerikalı gazeteler (sanki bu ülkeyi çok seviyorlarmış gibi) belli siyasi partileri işaret ederlerken; düğmeye basılmışken, saldırı başlamışken; bu güzel ülkeye kast edilmişken…

Kısacası tüm zalimler birleşip safları sıklaştırırken…

1 Kasım seçiminin hala düşünebilenler için bir anlamı var. Bütün olup bitenlerin tam ortasında, artık son kale olduğunu söylemekten imtina edemeyeceğimiz Türkiye de istikrarını, huzurunu, gücünü kaybederse, olan her şeyden önce, gözünü buraya dikmiş, dualarından bu ülkeyi ve yönetimini çıkarmayan mazlum ve mağdurlara olacak. 1 Kasım seçimlerinin ne demek olduğuna bir de bu gözle bakalım. Allah, Türkiye'yi ve Müslümanları muhafaza buyursun. O (c.c.) tuzak kuranların en hayırlısıdır.