14 Haziran 2017

10 bin 657…

 

Milli Savunma Bakanı Işık açıkladı ‘İki yılda 10 bin 657 terörist etkisiz hale getirildi' diye.

10 bin 657… Gün başına 15 kişi neredeyse.

Yıllarca '30 yılda 40 bin canımıza mal oldu, artık çözülmeli' denilen terör meselesine resmi rakamlara göre iki yılda bir bu kadar sayı daha eklendi.

Toplama eklenecek onca şehit güvenlik görevlisi ve siviller de var daha.

Oysa daha birkaç yıl önce hepimizin illallah ettiği teröre ‘nokta' koyacağı umulan bir sürecin barışçıl rüzgarları esiyordu üzerimizde.

Çözümle birlikte en nihayetinde terörün biteceğine dair ümitlerimiz artmıştı.

Yılların baskıcı, zapturaptça devlet yerini çözüm için çabalayan bir devlete bırakmıştı sonunda.

Lakin devletin bu değişimini PKK'sı da HDP'si de sivil örgütleri de içten-dıştan destekleyicileri de yanlış okudu. Tabii ki hainlikleri 15 Temmuz'da zirve yapan FETÖ'cü hainlerin büyük çaba ve destekleriyle.

Şimdi daha iyi anlaşılıyor ki Kandil'in temsilciliğine soyunan HDP'li vekillerin kabadayılıklarının da…

Çözüm sürecinde aşikara yollara hendekler kazıp, bombalar yerleştirilmesine, evlere açıktan cephaneler istiflenmesine göz yumulmasının da...

Çatışmaların şehirlere taşınmasına neden olacak öz yönetim teranelerinin ayyuka çıkmasının da…

Aylarca ‘uygun şartlar olduğunda halk ayaklanacak' görüşünün bölgede dillendirilmesinin de…

7 Haziran seçimlerinde HDP'nin başarılı çıkmasının da…

En nihayetinde PKK'nın açtığı hendek ve barikatlara güvenip Devrimci Halk Savaşı başlatmasının da ardında onlar vardı.

FETÖ'nün verdiği yanlış istihbaratları ve pompaladığı suni güveni hiç sorgulamadan durduk yere çözüm çabalarını sonlandırıp terörü şehir merkezlerine taşıdı PKK.

Sonrasını biliyoruz. Şehirlerin orta yerine kazılan patlayıcı dolu hendekler ve barikatlar günlerce süren çatışmalara yataklık etti.

Fakat kendilerine arka çıkacağı söylenen Kürt halkı çözüm beklerken evlerinin, işyerlerinin, camilerinin, okullarının yeniden tarumar edilmesine isyan edip, haklı olarak şehirlerden kaçtı. Bu PKK'nın beklemediği en büyük darbe oldu.

İkinci büyük darbe, devletle girdiği savaşta tarihinde görmediği bir mücadele ile karşılaşmasıydı. Böylece geride 10 bin 657 ölü, yüzlerce yaralı, yıkılıp yerle bir edilen sokaklar, mahalleler, şehirler bırakan kanlı bir stratejinin adeta altında kaldı.

Hiç kuşkunuz olmasın ki Bakan Işık'ın açıkladığı 10 bin 657 ölümün günahı en çok Kandil'i, HDP'yi ve sivil siyasi oluşumları yıllarca yalanlarıyla, takiyeleriyle üst aklın Ortadoğu'daki planlarının kukla ve maşalarına dönüştüren FETÖ'cü alçakların omuzlarında.

İkinci günahkâr, 30 yıllık savaşın acılarından zerre ders almayan, FETÖ'nün yalanlarıyla çözüm masasını deviren, Kürt halkının kendileriyle birlikte ayaklanacağını düşünüp yeni bir kanlı savaşı başlatan PKK tabii ki.

Üçüncü günahkâr kesim, şiddetin şehirlere taşındığı tarihin, Kürt siyasetinin, politik olarak en güçlü olduğu 7 Haziran seçimlerinin hemen sonrası olmasından dolayı HDP'li vekiller ve yöneticileri.

HDP, PKK'ya uçurulan ‘HDP'nin yüksek oy aldığı yerlerde, seçmenlerin tamamının ayaklanma politikasına arka çıkacak' jurnalinin doğru olmadığı konusunda hiç çaba harcamadı.

Aksine FETÖ'nün pompaladığı yapay güveninin albenisine kapılıp, vekilleri aracılığıyla PKK'nın bu işi bu kez çözeceğine inandıklarını sergileyen pervasız açıklamalar yaptılar.

Çözüm süreci yaşanırken belediyeleri aracılığıyla yolların kazılmasının, bombalar döşenmesinin bu ülkeye ihanet olduğunu dillendiremediler.

Biteceği sanılan çatışmaların şehirlere taşınmasına neden olan, öz yönetim saçmalıklarını savunup, PKK'nın sahiplenmesine aracılık ettiler.

FETÖ'nün gazıyla 7 Haziran seçim sonuçlarını hendek ve barikat politikasına destek olarak yorumlayan raporların Kandil'e gönderilmesine ses etmediler.

Kürtlerde ‘legal siyasette ve merkezde bize imkân verilmiyor, öz yönetim şart' algısını artırmak için siyasi ve hukuki olarak da kendilerine siyasi bir soykırımın yapıldığını iddia edip durdular.

Kendilerine sunulan tarihi fırsatı unutup PYD'nin, YPG'nin, Rojava'nın albenisine kapıldılar. Dışarıdan gelen yapay umutlara kapılıp, dertlerine çare olmayacak oluşumlara destekler verdiler.  

Dördüncü günahkârlar grup, başta CHP olmak üzere kendini muhalefetten sanan ve her kirli devletin ve organizasyonun gazına gelen verimsiz cenahın alayı. En basitinden insan haklarını terörist haklarıyla karıştıran bir çabanın gönüllü kuklaları oldukları için onlar da günahkâr olmayı hakkediyorlar çünkü.

Sonuç ortada.

On bir ayın sultanı Ramazan'ı yaşadığımız şu mübarek ayda öğreniyoruz ki topluca Kürt halkının 10 bin 657 çocuğunun daha kanına girmişler.

Allah'ın rahmet ve bağış kapılarının açıldığı bir ayı yaşarken bile onca acıdan ders almamalarının belgesi olarak 10 bin 657 rakamını her birinin boynuna asmak gerekiyor.

Allah katında çok daha değerli kılınacak duaların, ibadetlerin ve iyiliklerin yerine kederlerin, acıların, feryatların, bedduaların semaya yükselmesine de neden oldular çünkü.

Çoluğumuzdan çocuğumuzdan uzak topuna 10 bin 657 kez lanet gitsin…