12 Eylül Darbesinin Retrospektif gerçekliği
12 Eylül askeri darbesinin üzerinden 41 yıl geçti. Türkiye yakın tarihinin en önemli ve kırılgan dönüm noktalarından biri. Özellikle Retrospektif bir değerlendirme yapıldığında içinde yaşadığımız politik ve ekonomik atmosferde 12 Eylül ün izlerinin halen büyük ölçüde Lokal de olsa görüldüğünü söyleyebiliriz.
Hedef 12 Eylül öncesinin Türkiye’sini
tamamen ortadan kaldırmak veya Politikleşmiş,
mobilize olmuş kitleleri pasifize etmek olsa da darbeci kadroların asıl
hedefi Yaşamın tüm alanlarına müdahale ederek yeni bir toplum mühendisliği
projesini hayata geçirmekti.
Dolayısıyla 1980 sonbaharında darbeyi
gerçekleştiren kadro, darbe şartlarının olgunlaşmasını bekleyecekti hatta
beklemekten öte olgunlaştıracaktı.
Darbenin dış bağlantıları ise yine
hazırlık dönemi konusunda net fikir verecekti.
Her seferinde farklı gerekçelere
dayandırılan darbelerin çoğunluğunun ortak yanı ABD desteği ile
gerçekleştirilmiş olmalarıdır.
Afganistan ve İran'da sorun yaşayan
ABD ve NATO'nun Türkiye'yi de kaybetmekten korktuğu ve darbeye her türlü
desteği verdiği biliniyor. Dönemin ABD Başkanı Carter'a Ankara'daki Amerikan
diplomatik kaynaklarından geçilen "Bizim çocuklar başardı" cümlesi
Kenan Evren ve arkadaşlarından böyle bir darbenin dört gözle beklendiğinin bir
kanıtı niteliğindeydi.
Öyleki,12 Eylül rejimi yalnızca
siyaseti ve ekonomiyi tanzim etme ile sınırlı kalmayacak, entelektüel alanı da
kuşatacaktı.
Darbeciler, Türkiye’nin kültür
yaşamına müdahale etmeyi toplum mühendisliği projelerinin asli bir parçası
olarak görecek ve anti-entelektüelizmi ile hem sağın hem de solun düşün ve
kültür alanlarındaki hegemonyasını kırmayı hedef alacaktı.
12 Eylül’e uyandığımızda ülke
tarihinin en kanlı askeri darbesi gerçekleştirildi. Darbeyi gerçekleştiren generaller
tarafından 12 Eylül 1980 ile 6 Aralık 1983 tarihleri arasında yapılan
uygulamalar demokrasi ve insan hakları açısından kara bir lekedir.
Gerçi 12 Eylül Darbesi'nin bu ülkenin
ruhunda ve vicdanlarında nasıl derin yaralar açtığını rakamlarla anlatmak
mümkün değildir. Bu verilerle Darbe mantığının doğru anlaşılması ve Türkiye’nin
yarınları için demokrasi, insan hakları, özgürlükler ve tabii ki adalet
açısından büyük önem taşımaktadır.
12 Eylül sabahından hemen sonra;
• 650
bin kişi gözaltına alındı ve 90 güne varan gözaltı sürelerinde ağır işkence
gördü,
• 1
milyon 683 bin kişi, etnik kökenine veya düşüncesine göre fişlendi,
• Açılan
210 bin davada 230 bin kişi Sıkıyönetim Mahkemeleri’nde yargılandı,
• 7
bin kişi için idam cezası istendi, 517 kişiye idam cezası verildi,
• 124
kişinin idam cezası Askeri Yargıtay tarafından onaylandı,
• Haklarında
idam cezası verilenlerden 50’si asıldı
• İdamları
istenen 259 kişinin dosyası Meclis’e gönderildi,
• 500
kişi Türk Ceza Kanunu’nun 141, 142 ve 163. maddelerinden yargılandı,
• 404
kişi “örgüt üyesi olmak” suçlamalarından yargılandı,
• 388
bin kişiye pasaport verilmedi,
• 30
bin kişi “sakıncalı” olduğu için işten atıldı,
• 525
kamu görevlisi hakkında soruşturma açıldı,
• 14
bin kişi vatandaşlıktan çıkarıldı,
• 30
bin kişi “mülteci” olarak yurtdışına gitti,
• 366
kişi “kuşkulu bir şekilde” öldü,
• Cezaevlerinde
toplam 299 kişi yaşamını yitirdi,
• 171
kişinin “işkenceden öldüğü” belgelendi,
• 144
kişi kuşkulu bir şekilde öldü,
• 14
kişi açlık grevinde öldü,
• 16
kişi “kaçarken” vuruldu,
• 95
kişi “çatışmada” öldü,
• 73
kişiye “doğal ölüm raporu” verildi,
• 43
kişinin “intihar ettiği” bildirildi,
• 937
film “sakıncalı” bulunduğu için yasaklandı,
• 23
bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu,
• Siyasi
partiler ve sendikalar kapatıldı, çok sayıda siyasetçi gerekçesiz gözaltında
tutuldu ve tutuklandı. Cunta generalleri dünyanın en zengin askerleri listesine
girdi.
• 3
bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hâkimin işine
son verildi,
• 400
gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi,
• Gazetecilere
3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi,
• 31
gazeteci cezaevine girdi,
• 300
gazeteci saldırıya uğradı,
• 3
gazeteci silahla öldürüldü,
• Gazeteler
300 gün yayın yapamadı,
• 13
büyük gazete için 303 dava açıldı,
• 39
ton gazete ve dergi imha edildi,
• Yüzbinlerce
yayına el konuldu ve imha edildi.
Dikkat çekici detay, Bu suçlardan
önemli bir kısmı insanlığa karşı işlenmiş suçlar kategorisindedir.
Demokrasinin, insan haklarının hiçe
sayıldığı 12 Eylül, demokrasimizin kara bir lekesi olarak tarihe geçti.
12 Eylül darbesini gerçekleştirenler,
devletin Restorasyonu olarak güvenlik kavramını merkeze alarak, derin Nato’nun militarist
yorumlarına sahip çıkan bir dönüşüm operasyonuna giriştiler.
Buradaki hedef, toplumun kendi iç
dinamikleriyle gerçekleşecek demokratikleşme arzusuna set çekmek ve militarist
bir bakışla modernleşme sürecinin tüm aktörlerini yok etmek, yok edemediklerini
dönüştürmek sureti ile 28 Şubat ve 15 Temmuzda da deneyecekleri gibi ülkenin
geleceğini bir yerlere ipotek etmekti.
Vesselam.