13 Ocak 2018

13 Ocak'ta aslında ne oldu?

13   Ocak 1942: 1941 yılının 17 Aralık günü halkın yegâne tüketim ve ihtiyaç maddelerinden olan ekmeğin ülke genelinde karne ile dağıtılacağı ilan edilmiş, Ocak ayından itibaren aile reislerine ekmek karneleri dağıtılmaya başlanmıştı.13 Ocak 1942 günü Türkiye'de ekmek karnesi uygulamasına başlanmıştı.

Dönemin şahitlerinden Prof. Dr. Orhan Okay yaşadıklarını şöyle anlatır: “Kişi başına bir günlük sarfiyat yarım ekmekle sınırlandırılmıştı. Ağır işçi sayılanlara tam ekmek yiyebilme izni veriliyordu.” (Okay,2003:98)    

Tarihçi yazar Kadir Mısıroğlu da dönemin şahitlerinden biridir. Mısıroğlu, yaşadıklarına hatıralarında şöyle yer verir: “Karnesi olanlara pul gibi küçük kuponlar verilmişti. Kuponlar çocuk, işçi ve ağır işçi olmak üzere üç gruptu.” (Mısıroğlu,1998:29)    

Karne ile dağıtılan ekmeğin gramı ve rengi de yaşanan zaman içerisinde değişikliğe uğramış, “Ekmek iyice küçülmüş ve kararmıştı.” (Okay,2003:97)    

Mihri Belli, kuponla satılan ekmeğin ekmek kalitesinden çok uzak olduğunu anlatır: “Kuponla satılan adam başına 300 gr ekmek çamurdan yoğrulmuş gibiydi. Yiyenin midesine oturuyordu. Bir süre sonra o da azaltıldı.” (Belli,1989:211)    

Çeşitli vesilelerle ülke için geziler yapan bürokratlar dahi “ilçe merkezlerinde ekmek bulamıyorlardı.” (Kayra,1995:100)    

Dönemin Bakanlarından Hilmi Uran bu gerçeği şöyle itiraf eder: Şeker yoktu. Patiska, iplik vesaire yoktu ve en güç tahammül edilebileni olarak ekmeklere büyük miktarda bakla karıştırılıyor ve kaskatı yenilemez bir hale getirilerek o da halka vesika ile veriliyordu. (Uran,2007:73)

Cemal Cebeci'nin naklettiğine göre; ekmek çoğu zaman hediye olarak götürülen bir gıda haline gelmişti. II. Cihan Harbi'nin yıllarca devam etmesi sebebiyle, ekmek şeker,kaput bezi, gaz yağı gibi bir kısım asli ihtiyaç maddeleri karneye tabi idi. Askere Amerika'dan gelen unlardan yapılan ekmek veriliyordu. Kestane unundan yapıldığı söylenen bu beyaz ekmeklerden, günlük ihtiyacımızı karşıladıktan sonra arta kalanları İstanbul'daki yakınlarımıza hediye olarak götürüyorduk. Çok makbul bir hediyeydi. (Cebeci,2014:47)  

Tunçay, bu durumu şöyle ifade eder: “Annem ekmek dilimlerini güneşte kurutup bozulmasın diye saklardı. Şeker ve  ekmek karneyle satılıyordu.(Tunçay, 2009)

Serhan Tayşi de halkın yaşadığı yokluğa başka açılardan dikkat çeker: Babamın nüfus kağıdında ‘Halk Partisi' kaşesi vardı. İnönü zamanında o kaşe olmadan ekmek almak mümkün değildi. (Tayşi-Kılınç,2009:121)

 

HAZIRLAYAN: HÜSEYİN YAĞMUR