25 Ağustos 2016

15 Temmuz Darbe Girişiminin Düşündürdükleri

15 Temmuz darbe teşebbüsü bize neler öğretti? Bu hadisenin öğrettikleri herhalde hem siyasetçiler hem de biz halk için paha biçilmez değerde. "Cemaat" - yoksa The Cemaat mi demeliydim - adı altında bir istihbarat örgütlenmesinin dış güçlerle birlikte hareket ederek devletin bütün kurumlarına sızdığını, adeta bir ahtapot gibi her yeri sardığını darbe teşebbüsüyle tam olarak öğrenmiş olduk. Bu öyle bir örgüt ki, hem kendisini son derece şeffaf ve hayır için hareket ediyormuş gibi okullarıyla, Türkçe olimpiyatlarıyla, medyasıyla açıktan açığa ifade etti hem de gizli gündemiyle heryeri gizlice kontrolü altına alıp, herkesi fişledi, içte ve dışta kirli ilişkiler kurdu. O kadar satılmış ki, örgütün lideri Gülen, son videolarında gördüğümüz üzere Haçlıları öve öve bitiremiyor. Diyecek söz yok!

Darbe teşebbüsü gösterdi ki, bir nesil hatta birkaç nesil heba olmuş. Altın nesil dedikleri bu mudur? Toplumun alt kesimlerinden gelen yoksul ailelerin parlak çocuklarının zihinleri iğdiş edilmiş, örgütün hizmetine sokulmuş ve talimatla hareket eder hale gelmişler. Bursuyla okudukları örgüte geri kalan bütün hayatlarını borçlu saymışlar. Bunların arasında generallerden, pilotlardan, akademisyenlere, doktorlardan öğretmenlere ve mühendislere kadar pek çok meslek erbabını sayabiliriz. Türkiye'nin eğitilmiş insan zayiatı bugün çok büyüktür. Tutuklananların yanına kaçanları da ekleyin, devletin bu insanlara eğitimli iş gücü olarak yatırım yaptığı milyonlar havaya uçmuştur. Kaçanlar Batı'da Türkiye'ye karşı oluşturacakları yeni diasporalarda, kirli güçlere hizmet etmeye devam edecektir. Amerika'da Gülen'in kurdurttuğu yeni okullarda şimdiden hizmet etmeye başladılar bile.

Darbe teşebbüsünün elbette çok hayırlı bir tarafı var ve bu hayır da örgütün lideri tarafından darbenin gelecekte değil şimdi yapılmasına karar verilmesinden çıkıyor. Bu darbeyi şimdi yapmamış olsalar, belki de bir asır sürebilecek olan gelecek despotizmi  beş seneye kalmaz ülke çapında kuracak güce ulaşacaklardı. Allahtan Cumhurbaşkanı'mız Tayyip Erdoğan'a çattılar, Allahtan onunla kıyasıya kavgaya tutuştular. Bükemedikleri bileği, dış destekle birlikte darbeye kalkışarak bükmeye çalıştılar ve neticede Allah'ın izniyle muvaffak olamadılar.

Bu yapının ordudaki, polisteki, yargıdaki, akademideki, ekonomik alandaki ve medyadaki varlığını ve diğer bütün uzantılarını koğuşturmak kesinlikle gerekli. Fakat bu yapılırken kimin kimi koğuşturduğu, koğuşturmaların adil bir şekilde yapılıp yapılmadığı büyük önem taşıyor. Fetönün en büyük arzusu sayın Feyzioğlu'nun belirttiği gibi darbe soruşturmalarının Balyoz soruşturmalarındaki gibi masum insanları da hedef alması ve suçsuz insanların yargılamaya dahil edilmesidir. İş ne kadar sulanırsa darbe planlayıcıları o kadar kolay bu meseleden sıyrılma imkanı bulacaklardır. Devlet dikkatli olmalıdır. Kurunun yanında yaş yanamaz. İktidar masum insanların haykırışlarına kesinlikle kulağını kapatmamamalı gerekirse yeni soruşturmalar için liyakate sahip başka kişileri görevlendirmelidir. Açıkçası Balyoz hadisesinde sonradan suçsuz olduğu anlaşılan askerlerin ya da vatandaşların talepleri yeteri kadar dikkate alınmadı ve bedelini milletçe ödüyoruz.

Hakim Albay Ahmet Zeki Üçok geçenlerde bir TV programında soruşturmalar yapılırken dikkat edilmesi gereken önemli bir hususu dile getirdi. Üçok, savcılar tutuklu askerleri soruştururken, tutuklanan asker Ordu'nun hangi bölümünden veya hangi kuvvetten geliyorsa savcılar oranın nizamını bilen bir subaydan ya da Ordu mensubundan yardım alarak soruşturmayı yaparlarsa tutuklunun doğruyu söyleyip söylemediğinin daha kolay ayırt edilebileceğini ifade etti. Küçük bir şeymiş gibi görünen bu tespit aslında son derece yerİnde bir tespit ve bir çok insanın hayatını, geleceğini ilgilendiriyor. Yine avukat ve savunma meselesi önem taşıyor. Fetö üyelerini avukatların savunmak istemediği ya da rahatça savunamadığı iddia ediliyor. Her suçlunun kendini muhakkak savunma hakkı vardır. Bu gibi şeyler kesinlikle dikkate alınmalı.

Diğer bir sorun da işinden olan insanların ailelerinin ne olacağı, devletin onları nasıl kazanabileceği sorunu. Seksenbin insan işinden olduğunda bunları aileleriyle birlikte yaklaşık ikiyüzbin kişi olarak sayabiliriz ve bu ikiyüzbin kişi ne olacak? Kriminalleşmemeleri için ne yapılabilir ? Daha fazla insanın yer altına inmemesi, yeni örgütlenmelere gitmemesi için ne gibi tedbirler alınabilir düşünülmeli ve konuşulmalı. Nereden baksak Türkiye büyük bir zararda. İnsan kaynağı olarak zararda. Geleceğini kurma bakımından zararda. Bu zararı telafi etmek için el birliğiyle düşünüp hareket etmeli.