24 Temmuz 2017

15 Temmuz Şehitleri Çeşmesi

 

ces2

İnsanlık tarihinin kadîm dünyanın merkezi Anadolu'ya binlerce yıldır süren kutlu yürüyüşü; Mezopotamya'nın Kalbi, Avrasya'nın ortası, dünyanın merkezi Anadolu'nun, Malazgirt Savaşıyla başlayan, İstanbul'un fethiyle taçlanan, Çanakkale Savaşıyla perçinlenen İslamlaşma ve milletimize ait olma süreciyle devam etmektedir.

Bu sürecin en başında, Kabil ile Habil arasındaki ilk çatışmadan itibaren Kabil tarafında bulunan, şeytani, küreselci, paganist, globalci akıl ise bu yürüyüşe karşı çıkmaktadır. Bu şeytani akıl, bırakın İslam'ı tüm dünyayı ve eşrefi mahlûkat olan insanlığı yok etmeye çalışmaktadır.

Bu kutlu yürüyüşümüzün yıllardır devam eden bir fetret döneminden sonra uyanmaya, kalkınmaya, silkinmeye çalıştığımız bir zaman diliminde, 15 Temmuz 2016'da bir Cuma akşamı, milletimize hain bir saldırı gerçekleştirdiler. Bu saldırıda kurşunlarıyla kanımızı akıttılar ve canımızı aldılar.

Ama bu ve benzeri saldırılara dünyada karşı koyabilecek tek millet olan Türk milletinin karşı koyuşunu hesap etmediler. Dolayısıyla milletimiz göklerden gelen bir rahmet sağanağıyla kanını dökerek, canını vererek, cenneti hak ederek, bedel ödeyerek ve şehit olarak dünyada benzeri olmayan bir mücadele örneği verdi.

Bu karşı koyuş bizim kadîm dünyayla ilişkimizi, yeni bir çağa, yeni bir döneme yeni bir dünya bakışına çevirdiğimiz sırada çok şey ifade etmektedir.

Milletimiz o gece tamamıyla sivil ve silahsız bir şekilde mücadele ederek adeta devletini yeniden kurdu ve yöneticilerine teslim etti.

Bu yüzden batının en doğusu, doğunun en batısı olan İstanbul'da, boğazın doğu kıyısında yeni bir söz söylemek, 15 Temmuzu gelecek zamanlara taşımak ve belgelemek adına;

Şehitlerimizin dökülen kanlarını,

Gökten gelen rahmeti,

Gözyaşlarını,

O geceki dehşeti anlatan mihrabı ve ateşi,

Şehitlerimizin cennete giriş kapısını,

Şehitlerimizi vuran kurşunları,

Geleceğe ektiğimiz tohumu,

İfade eden tüm sembollerin bir arada toplandığı bir Anıt form ortaya konmuştur.

Bunu yaparken tıpkı ecdadımızın yaptığı gibi, bir şeyi lazım olduğu için yapmak ve lazım olanı da en güzel ve faydalı şekilde yapmak adına bu Anıt forma bir fonksiyon vererek, bir çeşme olarak da tasarlanmıştır.

İstanbul, Üsküdar, Çengelköy'e yerleştirilmiştir.

Musluğundan normal günlerde su, özel günlerde şerbet akacaktır.

Anıtsal kütle, doğal mermerden, tek parça, geleneksel teknikle işlenmiş, ham hali 110 ton ve bitmiş hali 35 tondur.

Altında 7 tonluk tek parça mermer kaide vardır.

Kaide altında 72 adet 420 kilogramlık Marmara mermeri blok, paslanmaz kenetler ve geleneksel teknikle yerleştirilmiştir.

En altta sağlam zeminden temel kotuna kadar toplam 55 m³, hidrolik kireç, kireç kaymağı, tuğla tozu, küfeki tozu ve mıcır ile oluşturulmuş horasan harcı blokaj yapılmıştır.

Tüm mermer işçiliği Ömer Sürmen kardeşimin Çekmeköy'deki mermer tesisinde Kastamonu'lu Ünal Öveç kardeşim tarafından büyük bir özveri ile gerçekleştirilmiştir.

Kitabe yazıları Hattat Hasan Çelebi tarafından yazılmıştır.

Bir tarafında “Cennet kılıçların gölgesi altındadır” Hadis-i Şerifi,

Diğer tarafında “Orada kendilerine, katkısı zencefil olan içecekle dolu bir kâseden içirilir. Orada bir pınar ki ona selsebil adı verilir” İnsan Suresi 17-18. Ayetleri mevcuttur.

Musluğu; ortağı Memiş Akdemir'i 15 Temmuz'da sokağa çağıran Perşembe Pazarı'ndaki Dikran Avanus tarafından ilk numune olarak yapılmıştır.

Doğal malzemesi, geometrik formunun dinamik yapısı, formun yere oturuş biçimiyle sabit hali, temelinin horasan harcı ve kâgir detaylarla yapılmış olmasından dolayı, eğer birisi bunu fiilen yıkmazsa malzeme, tasarım, form ve imalat detaylarıyla zamanla, olaylarla, doğa şartlarıyla birlikte binlerce yıl yaşayacaktır inşaallah.

15 Temmuz 2016 akşamı hain darbeyi anlar anlamaz gece saat 11 de abdest alıp evdekilerle helalleşip mücadele etmek için sokağa çıkmış ve 25 gün boyunca arkadaşlarımla nöbet tutmuştum.

Bu mücadelenin ve nöbetlerin aklımızda ve gönlümüzde bıraktığı izler tarif edilemez ancak ecrini, feyzini ve bereketini Allah'ım nasip etsin inşaallah.

Geleneksel bilgi, kadîm dünya ve yitik bilgiye ulaşma çabalarımızın sonucunda kader bize bilinenin ve alışılmışın ötesinde büyülükteki bir mermer kütleyi tamamıyla geleneksel yöntemlerle işleyerek geleceğe güçlü bir çağrı yapma imkânı verdi.

Buradan da anlaşılacağı üzere insanlığın umudu teknolojide değil tekniğin kullanılmasındadır.

Azıcık bir gayretle bile kadîm dünya bize sırlarını açıyor ve bereketini gösteriyor.

Atamız Adem'in oğlu Habil'in yolundan gidenler ve onların sırrına erenlerden olmak dileğiyle…

https://twitter.com/Mimarserkanakin