19 Aralık 2016

15 Temmuz sonrası İslami STK’lar

Hafta sonu Mardin'deydim. Son zamanlarda düzenlenen en güzel programlardan birine ev sahipliği yapmıştı, Kadim Akademi; 15 Temmuz sonrası süreçte İslami STK'lar…

Başlık çok iddialıydı. Acaba bu konuyu ne kadar konuşabiliriz diye merak ediyordum. 4 bölge şehrinden (Diyarbakır, Mardin, Batman ve Siirt'ten) 23 katılımcı STK başkanıyla düzenlenmişti. Ciddi olarak üzerinde çalışılmış, organizasyon çok düzgün yapılmıştı. Başbakanlık Baş müşaviri Ömer Faruk Korkmaz, Eski Milletvekilleri Mehmet Emin Ekmen ve Abdurrahman Kurt beylerle de desteklenen çalıştay çok verimli geçti.

İslami STK'ların Asli Görevleri: Davet Ve Tebliğde Sürelilik”, “Merkez-Yerel İlişkileri Bağlamında Bölge STK'ları: Güven Ve Birliktelik”, “STK'lar Ve Kürtlerin Temsiliyeti Sorunu: Muhattap Arayışında Bölge STK'ları” başlıkları altında gerçekleşen çalıştayda söz alan tüm katılımcılar düşünceleriyle ciddi katkılar sundular.

15 Temmuz darbe/işgal girişiminin milletin tepkisi üzerine yaşadığı başarısızlığa rağmen ülkemizi toplumsal açıdan sürüklediği psiko-sosyal travma göz ardı edilemeyeceği doğrusundan hareketle, Hiçbir yanıyla bu coğrafyanın dinamiklerine dayanmayan terör örgütü PDY/FETÖ'nün kullandığı dil ve kavramların bu coğrafyanın “ruhu” ndan çalınmış olması, önemli bazı riskleri de beraberinde getirdiği, 15 Temmuz girişimi bir yönüyle Türkiye'yi siyasi, askeri ve ekonomik olarak zayıflatacak açık bir sömürü teşebbüsüyken bir yönüyle de, çok daha etkili ve önemli olarak, toplumsal yapının temel harcını ve bu harcın kavramlarını kirletmeye yönelik bir stratejiyi barındırdığını açıkça ortaya koydu. İşgal girişimi, bir daha teşebbüs edilmesini engelleyecek bir kararlılıkla bertaraf edilmesine rağmen, kirletme çalışmaları için aynı şeyi söylemek mümkün olmadığının, gelinen noktada yaşananların, İslamî STK'ları toplum gözünde muhtemel ve müstakbel suçlular olarak ilan etme eğiliminde olanlara önemli fırsatlar sunmakta olduğunu çarpıcı örneklerle ortaya koydu. Bu girişimlerin, 28 Şubat sonrasında nesil zincirinden bir halkayla ilişkileri oldukça zayıflamış, sonraki süreçte de bu zayıflığı telafi edecek hamleleri yapamamış İslamî STK'ları daha da zayıflatma hedefiyle darbeyi yapan akla hizmet etmekte olduğunun altını bir kere daha çizmiş oldu.

İslamî STK'lar, beslendikleri kaynaklar doğrultusunda , “Emr-i Bi'l-Maruf Nehy-i Ani'l-Münker” vazifesini üstlenmiş sivil yapılanmalar olarak, toplum nezdinde “iyiliğe/doğruluğa davet ve tebliğ” faaliyetlerinin temsilcisidirler. Bu faaliyetlerin devamlılığı ve sürekliliği yaşadığımız coğrafya için ontolojik bir zorunluluktur. Bu çalışmaların hem 15 Temmuz sonrası gelişmelerden etkilenmemesi hem de daha da geliştirilmeye çalışılması, darbe girişiminde bulunan terör örgütü, benzerleri ve onlara bu coğrafyayı ifsad görevini ihale edenlere yönelik en büyük önlem olacaktır, sonucuna varıldı ki bence çalıştayın en önemli sonucu da buydu.

Çalıştay boyunca şu sorulara cevaplar arandı;

* 15 Temmuz sonrası İslamî Stk'lara yönelik kamuoyunda meydana gelen temkinlilik hali için ne gibi çalışmalar yapılabilir?

* İslamî kuruluşlarda davet ve tebliğ hassasiyetinin yeniden oluşturulmasına yönelik girişimler neler olabilir?

* Davet ve tebliğde, bölgeye uygun yöntem ve söylem arayışları…

* Ortaöğretimde ve üniversitelerde davet ve tebliğ ortamları…

* Merkez ve bölge Stk'ları arasındaki ilişki ağı, ortaklık olarak tanımlanabilir mi? Varsa bu ortaklığın, boyutları nelerdir?

* İlişki ağı tek taraflı bir baskınlık üzerine mi kuruludur? Bir başka ifadeyle, merkez yereli kendi stratejilerinin zorunlu uygulayıcıları olarak görme eğiliminde midir?

* Merkez ve çevrenin olayları okuma ve değerlendirme gücü nedir ve birbirinden ne kadar farklıdır? (Özellikle Fetö ve Hendek/Çukur olayları bağlamında değerlendirildiğinde)

* Yerelin etkin olma stratejisi var mıdır?

* Yerelin merkezdeki temsilcileri, yerelin reflekslerini yeterince yansıtabiliyorlar mı? Yoksa merkezin “cazibe ve baskın”lığı karşısında merkezin reflekslerine mi bürünüyorlar?

* Merkezin kurduğu Stk'lar ve bu Stk'lara atadığı yerel temsilciler ile yerelde doğrudan merkezle ilişkili bir ağ oluşturma çabası nasıl değerlendirilebilir?

* Merkez ve yerel ilişkilerinin güven ve samimiyet ölçüleri nelerdir?

* 15 Temmuz'un hemen ardından ülkemizde her kesimden insanın üzerinde uzlaşabileceği güçlü bir Türkiye idealinin, yeni bir milliyetçi dalgaya evrilme ihtimali karşısında nasıl bir tutum sergilenmelidir.

* Bölge Stk'larının sorunun çözümünde temsiliyet ve muhataplık rolleri üzerine tartışmalar…

Şeklindeki sorulara cevaplar arandı. 2 gün boyunca 4 oturumda uzun uzadıya konu istişare edildi. Sonuçları kamuoyu ile paylaşılırsa çok güzel sonuçlara vesile olacağına kesinlikle inandığım bu çalıştay için Kadim Akademi'ye tekrar teşekkür ediyorum. Hepimiz ülke sorunlarının çözümü için daha çok çaba sarf etmeliyiz ki başka bir vatanımız yok…