17 Aralık 2018

18 Aralık 1914: 1.Dünya Savaşında Sarıkamış Cephesi’nde Büyük Bozgunun Yaşanması

Harbiye Nazırı Enver Paşa, Alman askeri konvoyundan bir torpido ile 1914 yılı Aralık ayının ilk günlerinde İstanbul'dan Trabzon'a geldi. Enver Paşa, Rusya'ya karşı 3 ncü Türk Ordusu ile birlikte (IX. IX. ve XI. kolordular), Erzurum havalisinden iki gönüllüler kolordusunu ve bir jandarma tümenini İran sınırına yığdı. Ayrıca Mezopotamya birlikleri de (36 ncı ve 37 nci tümenler )Musul üzerinden 3 ncü Orduya katıldılar.

Enver Paşa Aralık ayı başında ilk etapta, Kars Kalesinin Ruslardan geri alınmasında başarılı bir saldırıyı da gerçekleştirmiş olan ordu komutanını görevden uzaklaştırdı ve Genelkurmay başkanı olarak 3 ncü Ordunun yönetimini, General Bronsart von Sehellendorf ile birlikte bizzat kendi üzerine aldı.Kara Kilise Köprüsü ekseninden, ağırlık merkezi Kars istikameti olmak üzere Ruslara cepheden saldırmayı kararlaştırdı.

Enver Paşa, ordu kumandanı Hasan İzzet Paşanın, bu mevsimde harekat yapılamayacağı, taarruzun bahara bırakılması tavsiyesine karşılık, onu vazifesinden azletti ve taarruza karar verdi. Üçüncü Ordu Komutanlığı vazifesini de üzerine alan Enver Paşa, 18 Aralık 1914 tarihinde, kıtalara, taarruz emrini verdi.

 Enver Paşa'nın bizzat katıldığı IX. ve X kolordunun kenardan kuzeye yürüyüşü Artvin'in güneyindeki yüksek dağlarda fırtına ve kötü hava şartlarına saplanıp kaldı. Bu derin karda ilerleyebilmek için palto ve çantalarını komutanlarının talimatıyla Erzurum'da bırakmış olan piyadelerden oluşan IX. kolordu son erine kadar mahvoldu. Kolordu kurmayı ve üç tümenin kurmay heyeti esir düştü. ( Leverkuehn,1998:19-20-21)

 Sarıkamış Harekâtı'nın tam bir faciaya dönüşmesi, Allahüekber Dağları üzerinden 26 Aralık 1914 gecesi verilen taarruz emri sonucu oldu. Taarruza iştirak eden birliklerin büyük bir kısmı, özellikle Arabistan'dan geri çekilen ve Güneydoğu Anadolu'dan sevk edilenler, sıcak iklime alışık olup, teçhizatları yönünden kış şartlarına hazırlıksızdı.

 Kafkasya ordusunun operasyonları 19 Aralıkta başladığında birlikler ne tam olarak toplanmıştı, ne de yeterli malzeme ve donanım vardı. 10 Ocak'a kadarki on dört gün içinde herhangi bir çatışmaya da girmeksizin, neredeyse tamamen soğuğun kurbanı olarak (sıfırın altında sürekli 20- 25 derece) ve açlıktan, yüz bin kişilik güçlü ordunun, tahminen 80 bini Kars yolunun yarısında yok oldu. Ulaşılabilen son nokta Sarıkamış oldu ve savaş bu yüzden Sarıkamış Harekâtı adını aldı.

 18 Aralık 1942: CHP İktidarı Tarafından Varlık Vergisi Cezalarının Uygulanması

 Neresinden bakılırsa bakılsın Varlık Vergisi bir ırkçı cinnet uygulaması olarak  tarihe geçti. Yetmiş yaşında felçli bir Yahudi ile 65 yaşında özürlü bir Yahudi'nin sürgüne gönderilmesi, cinnetin boyutlarını gösteren manidar bir uygulamaydı.Konuyla ilgili inceleme yapan araştırmacılar kanunun uygulanışında ırkçı karakterin ağır bastığı yönünde ittifak ederler.

 Dönemin CHP'li Bakanlarından Hilmi Uran, bu vakıayı Hatıralarında şöyle itiraf eder:Vergi, Büyük Millet Meclisi'nden çıkan bir kanunla tahsil edilmiş ve kanunun tatbiki şekli de o vakit hepimizin gözü önünde cereyan etmiş olduğu için eser tamamıyla Halk Partisi'nindir.(Uran,2007:316)

 Kanunun varlığı kadar kanunun uygulanış tarzı yerli yabancı bir çok insanın adalet duygusunu derinden yaralamıştı.

 (…)Aşkale'ye  1942'nin Aralık ayında gitti Babam. Bir yıl olmuş neredeyse.1943'ün Aralık ayındayız. Yine bir kış günü.Biz evdeyiz akşam olmuş, hava gittikçe kararıyor. Her odada ampul de yakmıyoruz zaten. Annem diyor ki "Elektriği ödeyemiyorum”.Çoğu zaman karanlıkta oturuyoruz. Daha ucuz diye bazen mum yanıyor yere oturup ders çalışıyoruz.  Kapı çalmış,çocuklardan biri koşup açmış farkında değilim.Evin oturma odasına bir dilenci giriyor. Beyaz saçlı ihtiyar bir Adam. Zayıf, avurtları çökmüş ... Kıyafet felaket.. Pantolonu asker pantolonu, üzerinde ince bir şey var.Yanında bir de dilenci torbası…Sonunda adam konuşmaya başlıyor. O konuşmaya başlayınca sesinden anlıyoruz ki bu adam benim babam. Bir yıl önce saçları simsiyahtı.Şimdi bembeyaz olmuş. Aşkale'de saçları tam siyahtan, beyaza dönüşmüş, biraz da dökülmüş. Şaşkınız öylece dona kaldık. Uzun uzun bakışmanın ardından kucaklaştık nihayet. Babam fena kokuyordu, çünkü dört günlük bir yolculuktan geliyordu. Giderken yaptıkları gibi yine vagonlara doldurmuşlardı. Babam bir yılda ihtiyarlamış,41 yaşında yaşlı bir adam olmuştu. (Alaton-Gündem, 2012:42-43)

 Prof. Dr. Osman Akandere'ye göre; “Kanunun uygulanış tarzı ne hak, ne hukuk ne sosyal adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak derecede keyfi ve totaliter bir yaklaşımdı.” (Akandere,1998:205)

 Bernard Lewis'in naklettiğine göre; “Kanun'un mimarlarından İstanbul Defterdarı Faik Ökte, İktisat Fakültesi'ndeki hocası tarafından aranarak, ‘Oğlum, siz toptan deli mi oldunuz?' ifadesiyle suçlanmıştı.” (Lewis,2000:171)

 18 Aralık 2002: Darbeci Generaller Tarafından Hükümeti Devirmek İçin SUGA  Darbe Planının Yapılması

 Bir Tuğamiral adına imzaya açılan bir belgede, 3 Kasım 2002'de seçimi kazanan AK Parti'nin 18 Aralık'ta güvenoyu almasından 2 gün sonra Genelkurmay'da bir toplantı yapıldığı ve Hükümeti devirmek için SUGA planının konuşulduğu anlaşılıyordu.