19 Mart 2018

19 Mart'ta aslında ne oldu?

19 Mart 1971: 12 Mart Darbesine Dayatmayla Destek Sağlanması

 

Dönemin Cumhurbaşkanı eski general Cevdet Sunay 19 Mart'ta parti liderlerine bir mektup, yayınlanarak '12 Mart Darbe kabinesini bir şart ileri sürmeden destekleme' çağrısı yaptı.

 

Hükümeti kurmak üzere Nihat Erim'e destek veren bir başka şahıs da 27 Mayıs Darbecilerinden Yüzbaşı Orhan Kabibay'dı. “O günlerde CHP milletvekili olan Kabibay, 12 Mart hükümetine aktif bir şekilde destek veriyor, hatta hükümet adına bildiriler kaleme alıyordu.” (Altuğ,1973:24-25)

 

Darbe Hükümetini destekleyen bir başka kişi CHP Genel Başkanı İsmet İnönü idi. CHP'li İ. Hakkı Birler o günleri şöyle anlatıyor:

 

Paşa, 24 saat içinde fikrini değiştirmişti, ne de olsa eski bir askerdi yumuşatmak zor olmamıştı herhalde. Çevrede bir süre, CHP'nin asker kökenli üyelerinden Sadi Koçaş'ın kurduğu bağlantılar ve MİT'in dört saatlik brifinginin bu değişimde etkili olduğu konuşuldu. (Birler,2010:210:211)

Muhtıracı komutanların ilk icraatı, 11 Mart'ta bir darbe yapmayı planladıkları iddia edilen dört general ve bir amiral ile sekiz albayı tasfiye etmek, bir grup genç subayın görev yerlerini de değiştirmek oldu. Demirel'in imzasıyla emekliye sevk edilenler arasında Genelkurmay Merkez Daire Başkanı Tümgeneral Şükrü Köseoğlu, Kara Kuvvetleri Plan Prensipler Başkanı Tümgeneral Celil Gürkan, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Teknik Başkanı Tuğamiral Vedii Bilget gibi kilit noktalardaki isimler de vardı,

İ.Hakkı Birler'den dinlemeye devam edelim: Askerlerin, CHP'den istifa etmesi şartıyla başbakanlığına sıcak baktıkları Nihat Erim, 19 Mart akşamı izin istemek için Pembe Köşk'e çıktı. Hayal kırıklığı içindeki Paşa, Erim'e “Bunlara güvenilmez, yapayalnız ortada kalırsın” dedi. Ama hepimiz biliyorduk ki, Erim, Paşa'yı nezaketen ziyaret etmişti, izin falan istediği yoktu. Zaten ertesi günkü gazetelerde de, Erim'in başbakanlığa atandığı yazıyordu. Erim'in bağlantılarının herkes farkındaydı ama yılların CHP'lisi Erim'i, tarafsız başbakan olarak görmek yine de hepimize tuhaf geldi.(Birler,2010:210:211)