20 Ekim 2018

21 Ekim Protokolü

21 Ekim 1961:21Ekim Protokolü'nün Generaller Tarafından Siyasi Partilere Dayatılması

27 Mayıs İhtilâli'nden sonra, Silâhlı Kuvvetler' de bir cunta kurulmuştu. Bu cunta, 10 general ve 28 albaydan oluşuyordu. Bunlar, daha önce kendi aralarında seçim sabahı iktidara kim gelirse gelsin, devleti hiçbir partiye teslim etmeyeceklerine dair karar almışlardı. Bu protokolün adı “21 Ekim Protokolü” idi.

Protokole imza atanlar arasında Faruk Gürler, Faruk Güventürk, Refik Tulga, Namık Kemal Ersun, Suat Aktulga, Recai Baturalp, Vecihi Akın, Emin Aytekin, Fikret Köknar, Bedrettin Demirel gibi Genelkurmay Başkanlığı'na ve Ordu Komutanlığı'na kadar yükselen Paşalar da vardı. Bu cunta mensupları, daha sonra kendi arasında anlaşmazlığa düşmüştü.(Akdoğan, 2011: 198:199 )

Seçim sonuçları Silahlı Kuvvetler Birliği içindeki şahinleri yeniden harekete geçmeye sevk etmişti. Albay Talat Aydemir ve arkadaşları seçim sonuçlarının ‘milli iradeyi tam olarak yansıtmadığını' iddia ediyorlar, seçim sonuçlarının tanınmaması gerektiği şeklinde ulu orta açıklamalar yapıyorlardı. Cuntacılar, bu doğrultuda Türk Siyasi Hayatına ‘21 Ekim Protokolü' olarak geçen bir bildiri yayınladılar. Protokol, seçim sonuçlarının tanınmadığını, bütün siyasi partilerin faaliyetten men edileceğini, bu duruma göz yuman Milli Birlik Komitesi'nin de gerekirse fesh edileceğini ilan ediyordu.

Durumun vehametini gören Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay, 23 Ekim'de dört kuvvet komutanının da içinde bulunduğu 24 general ile olağanüstü görüştü. Ardından 24 Ekim'de parti liderleri Çankaya Köşkü'nde darbe lideri Orgeneral Cemal Gürsel başkanlığında bir araya getirildi.

Meşhur toplantının katılımcılarından General Muhsin Batur'a göre toplantının en önemli gündemi ‘Meclis'in açılmasına müsaade edilmeli mi, edilmemeli mi?' konusuydu.

21 Ekim Protokolü'nün uygulanabileceğinin tehdidi altında parti liderleri ‘Cemal Gürsel'in Cumhurbaşkanı, İnönü'nün ise Başbakan olması' şeklinde silah zoruyla ikna edildi.

21 Ekim 2007: Cumhurbaşkanı'nın Halk Tarafından Seçilmesini İçeren Halkoylamasının Yapılması

TBMM'de yaşanan Cumhurbaşkanlığı seçimi krizi, Türkiye'yi referanduma götürdü. 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in görev süresi, 16 Mayıs 2007'de dolacaktı. Öncesinde yapılan Cumhuriyet mitingleri ile iktidardaki AK Parti'nin Cumhurbaşkanı çıkarmasına engel olundu. 27 Nisan 2007'de yapılan ilk tur oylamada, AK Parti'nin adayı Abdullah Gül 357 oy aldı. Aynı gün Genelkurmay Başkanlığı e-muhtıra yayınladı.

AK Parti'nin Cumhurbaşkanı çıkarmasını istemeyen CHP, Anayasa Mahkemesi'ne gitti. Mahkeme, oylamayı iptal etti. Bunun üzerine AK Parti, erken seçim kararı aldı, 22 Temmuz 2007'de seçim yapıldı. Barajı geçen MHP'nin Cumhurbaşkanlığı seçimine katılacağını açıklamasıyla, Meclis'teki 367 krizi sona erdi.

Ağustos'ta yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminde Abdullah Gül, Türkiye'nin 11'nci Cumhurbaşkanı oldu. AK Parti'nin Cumhurbaşkanı'nın halk tarafından seçilmesini öngören Anayasa değişikliği teklifi, 21 Ekim 2007'de halka gitti. Referandumda, halkın yüzde 68.9'u “evet” dedi.

Referandumda MHP, DSP ve CHP,SP ‘hayırcı' cephede yer almıştı. Referandum günü Dağlıca Karakolu'na PKK'lı teröristler baskın yapıp 12 askeri şehit edip 16 askeri de yaralamışlardı.