22 Aralık 2018

23 Aralık 1876:Birinci Meşrutiyet’in İlan Edilmesi

1.Meşrutiyetin ilanı Osmanlı'daki ıslahat teşebbüslerinden biriydi.1. Meşrutiyet Mithat Paşa ve arkadaşlarının çabaları ve yeni padişah 2. Abdülhamid'in önceden verdiği söze sadık kalarak 23 Aralık 1876'da Kanun- i Esasi'yi ilan ettirmesi ile yürürlüğe girmişti. 1. Meşrutiyet ülke idaresinin tek bir kişinin inisiyatifinden çıkarılarak idare edilenlerin de vekiller aracılığıyla yönetime katılması arzulanan ilk açılımdı.

 Hukuk tãrihimizde ilk anayasa olarak kabul edilen 1876 tarihli Kanun-i Esasi,aynı zamanda meşrutiyetin de hukukî teminatı sayılmaktaydı.

 Mezkûr anayasa, Server Paşa'nın başkanlığında 16 mülkiye memuru, 10 ilmiye mensubu, 2 ferik rütbeli asker ve 3 Hıristiyan müsteşardan müteşekkil bir heyet tarafından Fransız Anayasası ve 1831 Belçika Anayasası örnek alınarak hazırlanmıştı.

 Aynı yıl yapılan seçimlerle siyãsî tãrihimizde ilk defa bir meclis teşekkül ettirildi. O devirde henüz ülkemizde siyãsî parti yoktu. Milletvekilleri seçim bölgelerinden aldıkları oylara göre seçilip, İstanbul'a geldiler.

 Bu şartlar altında ilk Osmanlı Meclisi 20 Mart 1877'de Dolmabahçe Sarayı'nda merasimle açıldı. Meclis-i Mebusan, milletvekilleri ve Ayan (Senato)'dan müteşekkildi. Her 50 bin erkek nüfus 1 milletvekili çıkarıyordu. Ayan azaları padişahça tayin edilmiş, Mebuslar ise halk tarafından seçilmişti. Meclis-i Mebusan, 130 mebustan oluşuyordu.

 Birinci Meşrutiyet'in ardından oluşturulan Osmanlı Parlamentosu'nda ana dili Türkçe olan milletvekili sayısı % 50'yi ancak buluyordu. Mecliste Rum, Bulgar, Romen, Ermeni, Yahudi, Sırp gibi gayrimüslim milletvekilleri olduğu gibi, Kürt, Laz, Çerkez vs. Müslüman fakat Türk olmayan milletvekilleri de vardı.

 Meclis'e ilk dönem sadece 119, ikinci dönem 113 mebus katıldı. Mebuslar doğrudan değil; vilayetler, sancaklar ve kazalardaki müslim ve gayrimüslim yerel elitlerden oluşan idare meclisleri tarafından seçildi. Mebusların "seçimi" halkın sürece ilgisiz kaldığı bir atmosferde gerçekleşti. Çünkü doğrudan seçim yapılmıyordu ve birçok mebus düpedüz mahalli idareciler tarafından seçiliyordu. (Karpat,2007:140)

 23 Aralık 1930: Menemen Olayının Tertiplenilmesi

 23 Aralık 1930'da Manisa'nın Menemen ilçesinde büyük oyunun küçük parçası olan altı vatandaş ‘Hilafet istiyoruz' şeklinde bir gösteriye kalkışmışlar, gösteriye adlî kuvvetler müdahale edince, çıkan arbede Kubilay isimli asteğmenin ölümüyle neticelenmiştir.

 Resmi tarihe göre,   23 Aralık 1930  Pazar günü İzmir'in Menemen ilçesinde Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay ile Hasan ve Şevki isimlerini taşıyan iki bekçi ‘mürteciler tarafından şehit edilir', Kubilay'ın başı ‘kör bir testere' ile kesilir ve yeşil bir bayrağın tepesine bağlanarak sokak sokak dolaştırılır, hatta Kubilay'ın kanı mürteciler tarafından ‘avuç avuç içilir'.

 İlk Kubilay'ı anma toplantısı 2 Ocak 1931'de düzenlenmiştir ve o gün bu gündür nutuklar neredeyse kelimesi kelimesine aynıdır: Onlar Cumhuriyet uğruna canlarını verdiler, laiklik ve aydınlanmamızın önünü açmak için kanlarını akıttılar vs. vs...

 Serbest Fırka'nın belediye başkanlığını kazandığı yirmi civarındaki merkezden biri olan ve İçişleri Bakanı Şükrü Kaya'nın esasen hedefinde olan ilçe bu tertip için pilot ilçe seçilmişti.

 Devrin ABD Ankara Büyükelçisi'nin kayıtları olaya projektör tutan çarpıcı tespitlerden müteşekkildir. Grew, ‘Bir takım uyuşturucu kullanmış şahısların önlerine çıkan Kubilay isimli şahsı öldürerek İnkılaplara karşı nutuk attıklarını; hükümet yanlısı gazetelerin Kubilay'ın başının kesilip kanının içildiğini uydurduklarını, İsmet Paşa hükümetinin bu hãdiseyi devrimleri yerleştirmek için kullandığını' Yeni Türkiye isimli eserinde zikretmektedir.

 Nitekim yakın zaman önce yayınlanan Genelkurmay Arşiv belgelerinde de hãdisenin faillerinin “Bir esrarkeş kahvesinde daimi surette toplânan şahıslar olduğu, bunlardan Mehmet isimli olanın kendisini mehdi ilan ettiği” (Milliyet:2007) belirtilmektedir.

 Rejim tarafından hedef nokta seçilen merkezlerden biri de devrin tasavvuf ulemasından “Şeyh Esad Erbili ve onun etrafındaki vasıflı sevgi halesiydi. Bu hâlenin içinde ‘Mahmut Muhtar Paşa gibi devlet adamları,  milletvekilleri, eski büyükelçiler, emekli profesörler  mevcuttu.(Wett,1993:226)

 Şeyh Esad Erbili Menemen olayında ise bir numaralı suçlu olarak gösterilir. 23 Aralık 1930'da tutuklanır, Menemen'e sevk edilir. İdam talebiyle yargılanır fakat o sırada yaşı 90'ı geçtiği için yürümekte bile zorlanıyordur. Cezası müebbede çevrilir. Oğlu Ali Efendi ise idam edilir. Üremi tedavisi için Menemen'e askerî hastaneye gönderilir. Tedavisi devam ederken 4 Mart gecesinde damar içi enjeksiyon ile zehirlendiği söylenir. Cenazesi ailesine verilmez.

 23 Aralık 1957: Binbaşı Samet Kuşcu'nun Ordu İçindeki Darbe Faaliyetini İhbar Etmesi

 Binbaşı Samet Kuşcu ordu içindeki darbe faaliyetini ihbar etti. 9 subay tutuklandı. Yargılamayı yapan İstanbul 1. Ordu Komutanlığı Mahkemesi'nin Başkanı Cemal Tural'dı. İhbarı yapan Kuşçu'ya ‘isyan tahrikçiliği'nden 2 sene hapis ve ordudan atılma cezası verildi. İhbar edilen komutanlar ise serbest bırakıldı.

 27 Mayıs darbesinden sonra darbe girişimi ile suçlanan subaylardan emekli Albay Cemal Yıldırım, Kurucu Meclis üyesi ve senatör; Albay Naci Taşkın MİT yöneticisi; Faruk Gürler de 12 Mart Muhtırası'ndan sonra Genelkurmay Başkanı oldu. İhbarcının ceza aldığı, darbe hazırlığı yapanların serbest kaldığı bu sözde mahkemeden sonra darbe girişimleri hız kazandı ve meyvesini verdi.

 23 Aralık 1998: Demirel'in Yalım Erez'i Hükümeti Kurmakla Görevlendirilmesi

 55. Hükümet'in düşürülmesinden bu yana geçen 43 günden sonra yeniden başa dönüldü. Cumhurbaşkanı Demirel,hükümetin istifasının ardından TBMM'de temsil edilen siyasi partilerin liderleriyle görüştü. Bu görüşmelerde Çiller dışındaki diğer genel başkanlar, görevlendirmede inisiyatifi Cumhurbaşkanı'na bıraktılar. Çiller ise doğrudan görevin kendisine verilmesini talep etti.

 Demirel, 23 Aralık'ta Sanayi ve Ticaret Bakanı, Muğla Bağımsız Milletvekili Yalım Erez'i hükümeti kurmakla görevlendirdi.Erez'e görev verilmesine mevcut hükümet ortakları olumlu yaklaştı. DYP, bu görevlendirmeye sert tepki göstererek, bir anlamda Cumhurbaşkanı'na karşı da savaş açtı.

 Rekor güvenoyu alacak bir hükümet kurmak için yola çıkan Erez, ilk olarak TBMM Başkanı Hikmet Çetin'i, ardından da bazı bakanlarla bürokratları ziyaret etti.

 Erez'in görevlendirmesine sert tepki gösteren Çiller, bu tavrını ikili görüşmede de sürdürdü. Çiller, 12 dakikalık görüşmede Erez'in, görevlendirme şeklini eleştirdi ve kendisinden görevi iade etmesini istedi.

 Bağımsız bir milletvekilinin liderliğinde hükümet kurulması formülünü ilk olarak ortaya atan ve sonuna kadar bunda ısrar eden CHP, Erez kapısını çaldığında yeni koşullar gündeme getirdi. Bakanlık dağılımında eşit pay isteyen CHP'ye, ANAP ve DSP'den tepki geldi. Erez, yılbaşı tatili boyunca da gayriresmi olarak temaslarını sürdürdü ancak bir sonuç alamadan görevi iade etmek zorunda kaldı.