VF kat sol
VF kat sağ

26 Aralık 2018

27 Aralık 1930: Milli Şair Mehmet Âkif Ersoy’un Cenazesine Suçlu Muamelesi Yapılması

Tarihe düşülen kayıtlara göre, dönemin tek parti iktidarının ‘Dahiliye Vekili' Şükrü Kaya, İstanbul valiliğine gönderdiği mesajda cenazeye sahip çıkılmamasını ve tüm resmi zevatın cenazeden uzak durmasını istemişti.

 Gazeteci Ardan Zentürk, bu büyük ayıbı şöyle anlatır:Hafif kar yağışı olan 27 Aralık günü büyük Türk şairi, büyük Müslüman Mehmet Akif Ersoy'un tabutu dört hammalın sırtında Beyazıt Camii'ne getirildi. Burada kılınan öğle namazından sonra tabut, yirmibeş otuz kişiden ibaret cemaatin omuzları üzerinde yola çıkarıldı. Sonunda mezarının başında onüç kişi kaldı. (Zentürk,2009)

 Gazeteci Taha Akyol da Mehmet Akif'in çıplak bir tabut içersinde musallaya getirildiğini nakleder.Çıplak tabut içinde musalla taşına konulan cenazesine devlet değil, üniversite öğrencileri ve halk sahip çıktı.(Akyol,2010)

 Beyazıd Camisindeki cenaze namazına onu seven binlerce genç ve dostları katıldı. Akif'in cenaze namazı için herhangi bir resmi bir tören hazırlanmamıştı. Cenazeye resmi kişilerden ve kuruluşlardan katılan hiç kimse olmadı.

 Mehmet Akif'in Cenaze namazına bir hukuk fakültesi öğrencisi iken katılan Prof. Dr. Sulhi Dönmezer  5 Ocak 1987 de Tercüman gazetesinde  “ Akif'in Cenaze Töreni” başlıklı yazısında o günü şöyle anlatır :Bizler alana geldiğimizde, namaz saatinin yaklaşmış bulunmasına rağmen bir tabuta rastlamadık, hep birlikte bekliyoruz. Birden lokantanın ön kısmını bir cenaze otomobilinin geldiğini gördük, iki kişi üzerine örtü dahi konmamış bir tabutu indirdiler. Yoksul bir fakirin cenazesinin getirildiğini düşünerek bir kısım arkadaşlar yardıma teşebbüs ettiler. Fakat tabutun Mehmet Akife ait bulunduğu anlaşılınca bir anda yüzler genç ağlamaya başladı.

 …Gençler hemen Emin Efendi Lokantasının bayrağını alarak tabutun üstüne örttüler. Sonra merhumun bir kısım arkadaşları gelmeye başladı ama ne vali,ne belediye reisi ve ne de tek partinin zimamdarlarından hiç kimse ortalarda yoktu.” (Aymalı,2012)

 O tarihlerde Milli Türk Talebe Birliğinde görevli bulunan Prof.Dr. Abdülkadir Karahan da cenazeye katılmış ve bir konuşma yapmıştı.

 Taha Akyol da milli şairin cenazesine yapılan büyük devlet ayıbını Mithat Cemal Kuntay'dan nakille  şöyle anlatır:27 Aralık 1930'dayız, Beyazıt Camii'nin musalla taşında bir tabut, üstünde ne bir bayrak var, ne de bir örtü. Cami avlusunda cenazeyi bekleyen şair Mithat Cemal, "Bir fıkara cenazesi olmalı" diye düşünüyor. O anda Emin Efendi lokantasının sahibi Mahir Usta elinde bir bayrakla cenazeye koşuyor. Sonra yüzlerce genç peyda oluyor, çıplak tabutunu üniversitenin büyük bayrağına sarıyorlar.Defnedileceği Edirnekapı Şehitliği'ne kadar omuzlarda taşınıyor.Kör ve sağır yetkililerin görmediği, duymadığı, tınmadığı büyük Âkif'in cenazesi bu şekilde 'millet töreni' ile kaldırılıyor.Ertesi gün gazetelerde, bir iki sütuna, sıradan birkaç haber. Bir süre sonra, "Kimseler yüzüne bakmadı, bitler içinde öldü" türünden yalan ve aşağılayıcı yazılar.(Akyol,2006)

 27 Aralık 1979: Generallerin Cumhurbaşkanına  Uyarı Mektubu Vermeleri

 Cumhurbaşkanına bir uyarı mektubu veren komutanlar 1 Ocak günü de Gazeteci Cüneyt Arcayürek'e “Eğer isteklerimiz yapılmazsa gereğini yaparız” (Özdemir,1995:238)  şeklinde tehdit içeren bir beyanat verirler. Beyanatı veren Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülent Ulusu'dur.

 Başbakan Demirel ve bütün kamuoyu birkaç gün önce Cumhurbaşkanına verilen uyarı mektubundan 2 Ocak 1980 günü Hürriyet'in manşeti vesilesiyle haberdar oldular. 5 Ocak'ta toplanan AP Genel Yönetim Kurulu bildirinin siyasete el koyduğu görüşüne varmıştı.

 Başbakan Demirel, bu uyarı mektubunu hiç üzerine alınmamıştı. Çünkü O'na göre bu mektubun muhatabı O değildi. “Demirel ‘Daha 32 günlük hükümetim. Bana Generaller niçin uyarı mektubu versinler?' diye düşünüyordu.” (Birand,1999:32)

 Halbuki günlük tutan Genelkurmay Başkanı günlüğüne daha ötesini yazmıştı. Orgeneral Evren günlüğünün o günkü bölümüne “Sonunda bu işe müdahale etmek zorunda kalacağız. Müdahaleden başka çıkar yol gözükmüyor”  (Birand,1999:146) diye yazmıştı.

27 Aralık 2002: Ak Partili Üyelerin YAŞ   Kararlarına Şerh Koymaları

Bu tarih Ak Parti'nin derin statüko ile ilk yüzyüze gelmesiydi.Ak Partililer o gün muhataplarına kolay bir lokma olmadıklarını göstermişlerdi. Oramiral Özden Örnek, o günü şöyle anlatıyor: Yüksek Askeri Şura (YAŞ) toplandı. 27 Aralık günü orgeneral ve oramirallerin toplantısı devam etti. Kanaatimce bu toplantı bir tarihi toplantı niteliğinde oldu. Birinci olarak Başbakan ve MSB Vecdi Gönül irtica nedeniyle ordudan atılan subay ve astsubayların listesine imza atmadılar ve şerh koydular. Belli ki planlı gelmişlerdi. Genelkurmay Başkanı önce çok şaşırdı. Sonra kendini toplayıp karar sizin dedi. Bunun üzerine şura üyelerinin bombardımanı başladı ama adamlar kararlıydılar Nuh dediler peygamber demediler. Çok ağır laflar söylendi. “Siz böyle yapmakla irticaya prim verdiğinizi ilan ediyorsunuz”, “Siz imza atmamakla Silahlı Kuvvetler ile olan bütün bağlarınızı koparıyorsunuz”, “Bu yetki bir anayasal haktır, ona karşı geliyorsunuz”, “Bugüne kadar 93 kişi böyle ayrılanlardan, AİHM'e başvurdu ve hepsi kaybetti. Siz şimdi hukuka da karşı geliyorsunuz” gibi sözler söylendi. Ama hiç tınmadılar. Belli ki adamlar Tayyip Erdoğan'dan talimat almışlardı. Sonuçta defteri ve kararları hepimiz imzaladık onlar da şerh koyarak imzaladılar. (Vatan,2011)