11 Mart 2017

28 Şubat darbesinin aktörleri (2)

Bugün; bundan 20 yıl önce 28 Şubat 1997 tarihinde   gerçekleşen 28 Şubat Darbesi'nin aktörlerini anlatmaya devam edeceğiz.

 Darbeci generallerin o gün toplumu yıldırmak ve Hükümeti tasfiye etmek için kullandığı en yaygın uygulama her kesimden kişi ve kurumun fişlenerek kara listeye alınmasıydı

 Bir Darbe Savaş taktiği Olarak Fişlemeler:

 Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı'nca hazırlanan ve ‘Genelkurmay Başkanı emriyle' notu düşülerek tüm askeri kurumlara gönderilen raporlar, Başbakanlık'a bağlı olan bakanlıklar, bağlı kuruluşlar ve yüksek yargıdaki görevliler hakkında 'irticacı' avına çıkıldığını gözler önüne seriyordu. “İrticacı gruplarla ilişkileri bulunduğu yönünde haklarında bilgi intikal eden şahıslardan bu konumlarını muhafaza eden” denilerek toplam 2 bin 639 kişi isim ve görev yerleri sıralanarak fişlenmiş. Müspet veya menfi gelişmeler ve kanaat bölümünde de fişleme çizelgesini dolduran personelin fikir ve gözlemlerini aktarması isteniyordu.

 Subayların yanı sıra sivil vatandaşları da fişleyen Batı Çalışma Grubu'nun, Refah-Yol hükümetinin kurulmasından çok önce düğmeye basmıştı. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı (DKK) bünyesinde faaliyet gösteren ve 28 Şubat sürecinde muvazzaf subay ve astsubayların yanı sıra sivil vatandaşları da fişlemeye başlamıştı.

 

  1. Erbakan Hükümeti döneminde hükümetin uygulamalarını engellemek ve ülkede sözde irticai faaliyetlere karşı TSK bünyesinde bir cunta tarafından kurulan Batı Çalışma Grubu'nun Refah-Yol sonrası sadece Ankara'da değil, Türkiye'nin diğer bölgelerinde de tek tek fişlemeler yaptığı ortaya çıktı. Milli Gazete'nin ulaştığı BÇG'nin 3'üncü Ordu Komutanlığı bölgesinde bulunan ve 17 ili kapsayan fişleme listesinde 567 kamu görevlisi tek tek bilgileriyle birlikte fişleme listesine eklenmiş.

 Kaymakamdan, Emniyet Müdürüne, Köy İmamı'ndan Vali Yardımcısı'na, Milli Eğitim İlçe Müdürü'nden Üniversite Öğretim Üyeleri'ne kadar bütün kamu görevlilerinin nerede görev yaptıkları, sıfatları ve niye fişlendikleri listeye bir bir eklenmiş.(Milli Gazete,2012)

 Refah-Yol Hükümeti sonrası MGK kararlarını uygulamak için kurulan ANASOL-D Hükümeti'nde Başbakan Yardımcılığı görevini yürüten DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit'in bile takip edildiği belgelendi. O dönemde Başbakan Yardımcısı olan Bülent Ecevit belgenin 1 numarasında yer alırken 2'inci Din Şurası'na katılan 119 kişi tek tek izlenerek belgeye eklenmiş. Ecevit'in yanı sıra hükümet kanadından DSP'li Devlet Bakanı Hüsamettin Özkan ise listede ikinci sırada yer alıyor.(Milli Gazete, 2012)

 Muhafazakar işadamlarını “yeşil sermaye” olarak dışlayan, kebabçıları  fişleyen Batı Çalışma Grubu (BÇG), 100 işadamını da hedef seçmişti. (Radikal,2012)

Gazeteci Yazar Aslan Değirmenci'nin kaleme aldığı ‘Belgeleriyle 28 Şubat'ın Çözülen Kodları' adlı kitapta, ‘Genelkurmay Harekat Başkanlığı Psikolojik Harekat Dairesi Faaliyetleri' başlıklı Belgede, “fişleme amacıyla Diyarbakır, Elazığ ve İstanbul'da toplam 150 kadar subay ve astsubaydan oluşan grupların bulunduğu ifade ediliyor. Gruplarda, görevli personelin ise sivil ve sakallı, bıyıklı olarak çalıştığı kaydediliyor. (Star,2012)

 Her meslek sınıfından insanı pervasızca fişleyen darbeci generallerin mağdurlarından biri de Gazeteci Resul Tosun'du. Tosun başından geçenleri şöyle anlatır:1999 yılıydı Adana'da askerlik yapan bir yakınım aradı, bir şeyler söylemeye çalışıyordu ama söyleyemiyordu. Bir müddet sonra izine geldi ve kendisinin Adana'da Teknik Dinleme Servisi'nde görev yaptığını ve benim telefonlarımın dinlendiğini söyledi.(Tosun,2010)

 Bir başka gazeteci, karikatür sanatçısı Salih Memecan da hedef tahtasına oturtulanlardandır. Memecan, yaşadıklarını şöyle anlatır:Hasan Celal Güzel'in gözaltına alınmasını eleştirdiğim bir karikatürümü değiştirmem istendi.  Belli arkadaşlar tarafından dışlandım. (Memecan,2010)

 28 Şubat Darbesi'nin hedefindeki şahıslardan biri de Akit Gazetesi sahibi Mustafa Karahasanoğlu idi. Karahasanoğlu yaşadıklarını şöyle anlatır:"Makamıma gelen iki kişi 'Devlet, bekası için her şeyi göze alır, bu bina çöker, altında adamlarınla beraber kalırsın' dedi. Gazetenin önüne el bombası konuldu. Binamız Kalaşnikof'la tarandı.Oğlum askerliğini yaptığı sırada feci şekilde dövüldü. Dağıtıcılarımız darp edildi, aboneye bırakılan gazeteler çalındı.

 300 tane polisle Akit'e geldiler. Mahkeme kararı ile arama yapıldı. 'Terör örgütünün silahlarının gazetede bulunduğu' suçlaması ile. O zaman Cumhuriyet'ten Hikmet Çetinkaya, 'Terör Örgütünün Merkezi' diye yazı yazdı. Emin Çölaşan da destek verdi bu yazıya. Polis geldi ama elhamdülillah hukuksuzluk olmadığını gördüler. Keskin nişancıları çevredeki binalara dikerek gazeteyi sabah 10.00'dan 16.00'ya kadar aradılar.

 Mustafa Karahasanoğlu, 28 Şubat Darbesi dönemine ilişkin unutamadığı bir anısını da şöyle dile getirdi: "Apartmanın en üst katında oturuyorum. Asansör gece 02.00'dan sonra çalışmaya başlayınca, 'Bunlar beni almaya geliyorlar, kameralar yanlarında olacak' diye aklımdan geçiriyordum. Pijama ile görüntü verip beni aşağılamasınlar diye asansör çalışınca hemen pantolon ve ceketimi giyiyordum. Elbiselerimi giyiyordum ki görüntü alırken Akit'in sahibini pijamalı vaziyette çekmesinler.  (Karahasanoğlu,2012)   

Asker Binbaşı İskender Pala'ya göre yaşananlar; Edebiyat öğretmeni ‘Kıdemli Üsteğmen'i ‘kat tuvaletleri temizliği sorumlusu' olarak atayan (Pala,2010:62) bir zihniyetin ürünüydü.

 Medya:

 Darbenin diğer önemli kurumsal aktörü dönemin medyası ve bu medyanın yöneticileri olan her rütbeden gazeteciydi. Medya, bir  kuvvet komutanlığı gibi darbeci generallerin yanında yer almış, Hükümeti düşürmek için her şeyi fazlasıyla yapmıştı.

 28 Şubat Darbesindeki medya desteğini bir kitapla ortaya koyan Taceddin Ural, özetle şu tesbiti yapar: "Bu tür haberler devam ederken bir kulis bilgisine ulaştım. Kaynağım; Güneri Civaoğlu, Ergun Babahan, Ertuğrul Özkök, Mehmet Yakup Yılmaz, Tufan Türenç, Uğur Dündar gibi isimlerin Genelkurmay'a çağrıldıklarını, 'Bu tip pozitif haberlerden vazgeçin. Çok yakında düğmeye basacağız. Bu hükümet gidecek' diye kendilerine direktif verildiğini anlattı.

 Birkaç yerden daha bu bilgiyi doğrulattım. O zaman çalıştığım gazete, isimleri tam teyit ettirmedeki zorluğum nedeniyle bunları ayıklayarak, 'Gazete yöneticileri Genelkurmay'da' başlığıyla haberi büyütmeden kullandı. Ertesi gün Başbakanlığa gittiğimde söz konusu yöneticilerin gazetelerinden bazı meslektaşlarım yanıma gelerek, 'Haberin doğru, bizimkiler dün buradaydılar' demişlerdi. Gerçekten de, o haberden sadece bir hafta on gün sonra medyadaki hava hükümet aleyhine döndü, malum haberler sökün etti, ardından da zaten meşhur MGK toplandı." (Ural,2012)

 Bir Darbe Komutanlığı olarak Sendikalar ya da 5'li Çete

 28 Şubat sürecinin başaktörleri arasında ‘5'li Çete'yi saymak hiç de yanlış olmaz. İş dünyasının önemli kuruluşları; Türkiye İşverenler Sendikası Konfederasyonu (TİSK), Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu (TESK), Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK- İŞ) ve Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) 5'li Çete'nin üyeleri olarak sayılıyordu.

 28 Şubat Darbesinin Sivil Aktörleri

 28 Şubat Darbesi'nin kurumsal aktörleri olduğu kadar şahsi kimlikleriyle önemli roller almış aktörleri de mevcuttu. Bunların başında dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel geliyordu.

 Şimdi bu aktörlere ve oynadıkları rollere kısaca göz atalım:

 Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel

 Em. Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi'ye göre “28 Şubat Süreci Demirel'in Cumhurbaşkanlığı ile başlamıştı.”

 Nitekim Dönemin İsrail Cumhurbaşkanı Weizman İsrail'in Sesi radyosuna şu açıklamayı yapmıştı: “Süleyman Demirel'i çok iyi tanıyorum ve Ordu'nun da kenarda bekleyeceğini sanmıyorum. Şu anda korku üzerine değerlendirme yapmanın bir anlamı yok” diyordu. (Güner,1996) 

 Demirel, Dönemin Refah Partisi Milletvekili Merve Kabakçı için başörtüsüyle Meclis'te yemin etme girişiminde bulunduğu için ‘ajan provokatör' yakıştırması yapmıştı.Tankların yürüdüğü haberi Ankara'da olağanüstü bir fırtına estirmişti. Haberi duyan Cumhurbaşkanı Demirel, olup biteni birinci ağızdan öğrenebilmek için hemen Genelkurmay Başkanı Karadayı'yı arayınca Karadayı "Sincan'da olup bitene sessiz kalamazdık Sayın Cumhurbaşkanım" diyor Karadayı Cumhurbaşkanı'na ve devam ediyor: "Çok rahatsız ve kaygılıyız. Gün geçtikçe azıtıyorlar. Her gün yeni bir gelişme oluyor. Bu böyle devam edemez..." demiş Demirel de "Böyle devam etmeyecek" diye cevap vermişti.(Vatan,2003)

 Dönemin şahitleri de Demirel'in darbede de nasıl görev aldığını ayrıntıları ile anlatırlar. Fehmi Koru  şu ayrıntıyı nakleder: O dönemde Demirel çok belirgin bir rol oynuyordu. Tek tek telefon ederek milletvekillerinin partilerinden istifa etmelerini ve böylece hükümetin düşmesini Süleyman Demirel sağladı. (Birand ve Yıldız,2012:236)

 28 Şubat soruşturması için savcılara Süleyman Demirel ve dönemin gazetecilerini hatırlatan Tansu Çiller'in danışmanı gazeteci-yazar Memduh Bayraktaroğlu, dönemin Cumhurbaşkanı Demirel için “Hem medyaya hem de askerlere en güçlü destek ondan geldi… Demirel'in yerinde Abdullah Gül olsaydı askerler o kadar cesaretli olamazlardı” demişti. (Bayraktaroğlu,2012)

 Devlet eski Bakanı Salim Ensarioğlu da bu anlamda şu hatırasını nakleder: Demirel Cumhurbaşkanı, ben bakandım. Köşk'te buluştuk. 'Ben bunları yapmazsam, asker idare etmezsem 13 Haziran'da ihtilal olacak' dedi. Refahyol iktidarının Devlet Bakanı Salim Ensarioğlu, 28 Şubat post-modern darbe sürecinde askerlerin, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e 13 Haziran'ı darbe tarihi olarak verdikleri ileri sürdü.”(Ensarioğlu,2011)

 Demirel son olarak tarihi rolünü ustaca oynamış ve “Siyasal çoğunluk sayısal çoğunluktan önemlidir.”(habervaktim,2010) Diyerek Hükümeti kurma görevini sayısal çoğunluğu olan Tansu Çiller'e değil de Mesut Yılmaz'a vermişti.

 Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller:

 Hükümet kurulmadan önce Erbakan hakkında en ağır sözleri söyleyen isim Tansu Çiller'di. "Bunlara asla iktidarı vermemek lazım" diyordu. Siyasi dengeler onu zorlayınca koalisyonu kurmak zorunda kaldı. Ortak olduğu zamanlarda bile Çiller gazetecilere "Hiç endişe etmeyin DYP bu hükümette laikliğin teminatıdır" diyordu.

 Çillerin danışmanlarından Hüseyin Kocabıyık bu anlamda şu olayı nakleder: 'Çiller 28 Şubat'ta Demirel'e 'Laiklik nerede tehlikede' diye mektup yazdı, Demirel 'Ben laiklik tehlikede demiyorum' diye cevap verdi'.(Kocabıyık,2010 )

 Sincan'da tankların yürümesi üzerine Dönemin DYP'li bakanları Ekinci, Ercan ve Güven, Çiller'in Erbakan'a yaptığı öneriyi şöyle anlattılar: “28 Şubat, hükümeti devirmeye yönelik bir hareketti. Sayın Erbakan da Sayın Çiller de bunu gördüler. Sayın Çiller, Erbakan'a gitti. Yaptığı ilk öneri şudur: 28 Şubat hükümete, demokrasiye bir dayatmadır. Komutanları hemen emekliye sevk edelim ve seçime gidelim. Karadayı'yı da Çevik Bir'i de kuvvet komutanlarını de emekli edelim.Arkasından da seçime giderek 28 Şubat'ı boşa çıkaralım. Ama rahmetli Erbakan, Çiller'in bu önerisine karşı şu karşılığı verdi: Cumhurbaşkanı emeklilik işlemini onaylamaz. O zaman gerginlik daha da artar. Generaller daha da gerilir. Ayrıca bu Meclis'ten seçim kararı da çıkaramayabiliriz.”(Milliyet,2012)

 Salim Ensarioğlu da  Çillerin Darbe günlerinde dik bir duruş sergilediği kanaatindedir: Tansu Çiller'in bir iki defa sabah saat 06.00'dabeni arayarak kendisine istifa etmesi için haber gönderildiğini ve baskı kurulduğunu Çiller'in bunu kabul etmediğini dile getirir. (Ensarioğlu,2012)

 ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz

 Mesut Yılmaz o günlerde generalleri arkasına alarak kendisine bir iktidar inşa etme politikası izlemişti. Önce bunun için Çiller üzerinde bir plan kurmuş bu plan işlemeyince bu kez Refahyol iktidarının yıkılması için çalışmaya başlamıştı.

 24 Mayıs 1997'de Çiller'le ANAP lideri Mesut Yılmaz  hükümet kurma görüşmesi için bir araya gelmişti. Yılmaz, o görüşmede, her zamanki klasik yaklaşımıyla elini omuzlarına götürüp askerleri işaret ederek Çiller'e "Askerler bizim bir araya gelmemizi istiyor. "demişti. (Övür,2012)

 Refah-Yol Hükümeti'nin 8 Temmuz 1996 tarihinde TBMM'deki güven oylamadan önce yaşananları Büyük Birlik Partisi (BBP)'nin kurucularından Remzi Çayır şöyle nakleder: Anavatan Partisi Milletvekili Eyüp Aşık, Genel Başkanımız Muhsin Yazıcıoğlu'nun yanına gelerek  Mesut Yılmaz'ın '‘Hükümete destek vermeyin Meclis açık kalsın' şeklindeki darbe imasını iletti. (Çayır,2012)

 28 Şubat sürecinde Refah Partisi Milletvekili olan Mehmet Bekaroğlu, vekil transferlerinin Meclis'te kurulan 'ikna odalarında' gerçekleştirildiğini, bu oyunda ANAP'ın nasıl kullanıldığını şöyle anlatır: "Anavatan Partisi Genel Başkanı Mesut Yılmaz özel bir ekip kurdu. Bu ekip bayram seyran demeden milletvekillerini belli yerlerde ziyaret ediyorlardı. Bu iş için bazı oteller de kullanıldı. 28 Şubat zihniyeti, başı örtülü kızları ikna etmek için nasıl üniversitelerde ikna odaları kurduysa, bunun Meclis'teki uzantıları da Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında 'ikna odaları' kurmuştu." (Bekaroğlu,2012)

 Bir yandan Hükümeti devirmeye çalışan Mesut Yılmaz, bir yandan da dönemin kudretli generali Çevik Bir'in emir eri gibi hareket ediyordu. Mesut Yılmaz'ın yurtdışına giderken telefonda Çevik Bir'e 'Emirleriniz var mı' diye tekmil verdiği gazetelere haber olarak çıkıyordu.(Yeni Şafak,2012)

 Can Ataklı bu olayı şöyle anlatır: "Partinin genel başkanı önce Paris'e gidiyor. Mesut Yılmaz, Çevik Bir'i arayarak 'Paşam bir darbe ihtimali var mı, ben kalayım mı' diye soruyor. 'Merak etmeyin' cevabını alınca gidiyor." (Ataklı,1997)

 DYP'li Bakan Yalım Erez

 Dönemin bir başka önemli siyasi aktörü DYP'li Bakan Yalım Erez'di.Yalım Erez, 28 Şubat bildirisinden sonra kurulmasına katkı verdiği hükümetin yıkılması için harekete geçmişti.Süleyman Demirel'in yönlendirmeleriyle hareket eden Yalım Erez, "Bu hükümet, ülkedeki gerginliğe çözüm getiremez.Vakit geçirmeden geniş tabanlı yeni bir hükümet kurulmalıdır" diyerek hükümetten ayrılmayı önerdi. Erez, DYP'den istifa eden ilk bakanlar arasında yer aldı.

 önemin Hak-İş Sendikası Başkanı Salim Uslu, o günlerde Yalım Erez'in nasıl bir rol oynadığını şöyle anlatır: Sendika başkanları Hilton Oteli'nin 9. katında ikna odası kurmuş, bu toplantıyı   Yalım Erez organize etmişti. (Uslu,2012)

 DYP'yi bölen Hüsamettin Cindoruk'un DTP'sine katılmayan Erez, yeni hükümet için çalışmalarını sürdürdü. DYP'nin parçalanmasında aktif rol alan Erez, 'Yeni hükümet tamam' şeklinde açıklamalar yaparak, hükümetin üzerindeki istifa baskılarının artmasına imkan sağladı. REFAHYOL'un istifasının ardından yine Mesut Yılmaz'ın başbakanlığında kurulan hükümette, Erez, bağımsız milletvekili olmasına rağmen bakanlık koltuğunu korumaya devam etti.

 Dönemin TOBB Başkanı Fuat Miras: Miras, sonraki yıllarda Darbecilere verdiği desteği şöyle itiraf eder: Askerlerin müdahalesine iki gün kalmıştı... Biz bütün Türkiye'de üretimi durduracaktık. Hayat felç olacak, elektrik, su kesilecekti. Hükümet mecburen çekilecekti. (Miras,2001)

 Yalçın Küçük /Ergün Poyraz

 Bazı kişiler de Refah Partisi'nin kapatılması için gerekli bilgi toplama faaliyeti yapıyorlardı. Yalçın Küçük bunun için kitap yazarken, Ergun Poyraz da kapatılmayı sağlayacak kasetler topluyordu.

 Dönemin Şahitlerinden Şeref Malkoç bunu şöyle anlatır: Yalçın Küçük'ün kitabında ne yazıyorsa Refah Partisi'ni kapatma davasında iddianameye kondu. Küçük'ün Refah'la ilgili yazılarını başsavcılığın iddianamesinde gördük. Ergün Poyraz'a da Refah Partisi ile ilgili konuşma kasetlerini hazırlıyorlar, Poyraz'a veriyorlar, o da getirip dönemin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş'a veriyor. (Malkoç,2012)

 HAFTAYA: 28 ŞUBAT DARBESİ'NİN  GENERAL AKTÖRLERİ (2)

                                                     KAYNAKLAR

 Ataklı Can,(1997),Sabah,5.3.1997

Bayraktaroğlu Memduh,(2012),Yeni Akit,6.3.2012

Bekaroğlu Mehmet, (2012), Yeni Şafak,28.02.2012    

Birand Mehmet Ali, Reyhan Yıldız,(2012),Son Darbe 28 Şubat, İstanbul: Doğan Kitap

Çayır Remzi,(2012),Cihan Haber Ajansı,27.02.2012

Ensarioğlu Salim,(2011),Sabah,28.2.2011

Ensarioğlu Salim,(2012) Cihan Haber Ajansı,27.02.2012

Güner Ahmet,(1996),Stratejik İttifak, Sayı: 76,s.72, 18.05.1996 

Habervaktim,28.2.2010

Karahasanoğlu Mustafa,(2012),Cihan, 19.04.2012   

Kocabıyık Hüseyin, (2010),Haber 7, 18.2.2010

Malkoç Şeref,(2012), Aksiyon,27.2.2012

Memecan  Salih, (2010),Vakit, 7.1.2010

Milli Gazete,27.4.2012

Milliyet,19.04.2012

Miras Fuat,(2001),Zaman, 4.6.2001

Övür Mahmut,(2012), Sabah, 20.4.2012

Pala İskender,(2010),İki Darbe Arasında, İstanbul: Kapı Yay

Radikal,28.02.2012

Star, 24.2.2012

Tosun Resul,(2010),Yeni Şafak,1.9.2010

Uslu Salim,(2012),Yeni Şafak, 27.4.2012

Ural Taceddin, (2012),Yeni Akit, 16.4.2012

Vatan,7.9.2003

Yeni Şafak,16.2.2012

Yeni Şafak,24.4.2012