18 Mart 2017

28 Şubat darbesinin general aktörleri (3)

Bugün; bundan 20 yıl önce 28 Şubat 1997 tarihinde   gerçekleşen 28 Şubat Darbesi'nin aktörlerini anlatmaya devam edeceğiz.

 28 Şubat Darbesinin General Aktörleri

 28 Şubat Darbesinin en önemli aktörleri, şüphesiz dönemin generalleriydi. Bunların başında Dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı olan Çevik Bir geliyordu.

 Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir:

 Çevik Bir, annesi Selanikli, babası Manastırlı bir aileye mensuptu. Ailesi Balkanlar'dan 1. Dünya Savaşı'ndan sonra Anadolu topraklarına gelip 1918-20 arasında da İzmir Buca'ya yerleşmişti.

 1991'de Korgeneralliğe terfi eden Bir, Somali'de görev yapan Birleşmiş Milletler Barış Gücü komutanı oldu. Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş'in açıklamasına göre Bir, bu görev için Amerikan Savunma Bakanlığı Pentagon tarafından ismen istenmişti. Ocak 1994'te Somali Barış Gücü görevi sona erdiğinde düzenlenen törende konuşan Birleşmiş Milletler genel sekreteri ona madalyasını takarken, “İşte Türkiye'nin müstakbel Genelkurmay Başkanı” sözlerini kullandı. (Mercan,2004:216)

 Atatürk'ten sonra, öngörüleri nedeniyle Jimmy Carter'in ulusal güvenlik danışmanı Zbigniew Brezinski ve barışçı yanı nedeniyle de Bill Clinton'ı idolleri arasında sayan Çevik Bir, 30 Ağustos 1995'te ise 56 yaşında TSK tarihinde en genç orgeneral oldu. Ve Genelkurmay 2. Başkanlığı'na atandı.

 Çillerin siyasi danışmanlarından Şükrü Karaca, Çevik Bir'in darbedeki rolünü kısaca şöyle özetler: 28 Şubat cuntasının önüne atlayarak rol çaldı, oradan devlet başkanlığına sıçrama hevesi vardı. Amerikalılarla, NATO ile İsrail ile arası iyiydi, bu odakların kendisini başkanlığa taşıyacağını zannediyordu. (Karaca,2011)

 Çevik Bir o günlerde Türkiye'nin tek başına yönetimine el koymuştu. Her şeye karışıyor Başbakana, mahkemelere, üniversitelere talimatlar veriyordu.Tansu Çiller'in danışmanı Hüseyin Kocabıyık  Çevik Bir'in zamanın Başbakanı Erbakan'a telefonla nasıl talimat verdiğini şöyle açıklar: Çevik Bir maiyetini toplayıp Başbakan Erbakan'a telefon açtı 'Maaşımızı yükseltin, yoksa bildiri yayınlarız' dedi, maaşlar artırıldı' (Kocabıyık,2010)

 Çevik Bir,  bazen de dönemin İçişleri Bakanı'nı ‘yağlı kazığa oturtmakla' tehdit edecek kadar ileri gidebiliyordu. İç Güvenlikle ilgili olarak yapılan dar kapsamlı bir koordinasyon toplantısında Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Çevik Bir, İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Teoman Ünüsan'a şunları söylüyordu: "O kadına (İçişleri Bakanı Meral Akşener) söyle, ayağını denk alsın. Emniyet istihbaratına sahip olsun, hareketlerine konuşmalarına dikkat etsin. Emniyet istihbaratının neler çevirdiğini biliyoruz. Söyle o kadına, gelirsek onu ve avanesini İçişleri Bakanlığı'nın önünde yağlı kazığa oturturuz..."(Vatan,2003)

Bir, bazen de partilerin aday listelerine karışıyor beğenmediği kişiler milletvekili seçilmesin diye partilerin genel merkezlerine baskı yapıyordu.

 Sultanbeyli Belediyesi Eski Başkanı Ali Nabi Koçak, milletvekili adayı olduğu süreçte askeri müdahale sonucu aday sırasının değiştiğini ve bu yüzden milletvekili olamadığını şöyle anlatır: “Bu konuda elimde resmi evrak var. Çevik Bir imzasıyla, partimizin genel merkezine ‘Ali Nabi Koçak Parlamentoya alınmasın.' şeklinde yazı yazılmıştı. (Koçak,2012)

 Bir'in yargı sistemine etkisi de hissediliyordu. Kim Çevik Bir'den şikâyette bulunmuşsa mahkeme onu değil şikâyet edenleri yargılıyordu. Pek çok örneğini bulmak mümkündü.

 Yeniden Doğuş Partisi Genel Başkanı Hasan Celal Güzel, Çevik Bir ve BÇG hakkında Ankara DGM Başsavcılığı'na ve Başbakanlığa suç duyurusunda bulunmuş, kendisi hapis yatmaktan kurtulamamıştı. Başbakan Erdoğan da “Ben cezaevine o talimatlarla girdim.” diyecekti,

 Çevik Bir, Refah Partisi'nin kapatılması için Anayasa Mahkemesi'ne yazı yazıp adeta talimat vermişti.Aynı yazıları diğer mahkemelere de göndermişti.

 Malkoç bu olayı şöyle anlatır: Genelkurmay Başkanlığı'ndan Anayasa Mahkemesi'ne gönderilen bir dosya vardı. Çevik Bir imzalı yazıydı. Genelkurmay'da Refah'la ilgili dosya tutuyorlar. Yazıda Refah'ın kapatılmasına dair deliller ve ne kadar tehlikeli bir parti olduğuna dair cümleler vardı. (Malkoç,2012)

 Çevik Bir'in 28 Şubat'ın hemen ardından Haziran ayında Genelkurmay Karargahı'nda organize ettiği “İrtica brifingleri”ne katılan emekli Yargıtay Hukuk Dairesi üyesi Ekrem Serim, o günleri şöyle anlattı: Brifingin amacı Anayasa Mahkemesi'ndeki Refah Partisi'ni kapatma davası ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde hakkında 312. maddeden açılan davalardı. (Serim,2011)

 Çevik Bir'in hışmından Yüksek Öğretim Kurumu da nasibini almıştı. Dönemin şahitlerinden Bülent Arınç bu olayı şöyle anlatır: “YÖK katsayı uygulamıyor. Ama bu süreçte imam hatip liselerini tehlike olarak gören bir zihniyet başka bir şey yapmak istiyor. Telefon açılıyor Çevik Bir tarafından. İsmini de veriyorum. YÖK Başkanı Kemal Gürüz'e... ‘Bunlar üniversiteye girmeyecekler.' Olur mu, olmaz mı? ‘Ben emrediyorum olacak'... Yönetmelik, kanun yok. Telefonla balans ayarı yapıyorlar.”(Arınç,2011)

 Gazeteci yazar Derya Sazak ise Çevik Birin kendi yayınlarına nasıl müdahale ettiğini şöyle anlatır: Clinton döneminin ABD Dışişleri Bakanı Albright ‘ın Washington'da basına bir açıklaması oldu. “ Ankara'yı biz bu demokratik süreçten çıkılmaması konusunda uyardık, anayasa dışına çıkmayın “ diye .Biz bunu haber yapmıştık. Çevik Bir “ Oraya da mı iki general gönderelim. (Birand ve Yıldız,2012:225)

 Çillerin Danışmanlarından Şükrü Karaca, Çevik Bir'e ait ilginç bir iddiayı  da  şöyle anlatır: "Enver Ören Bey, Çevik Bir ile askeri liseden sınıf arkadaşları. Söylentiye göre Enver Bey, Çevik Bir'e gitmiş. "Bu yapılan şeyler toplumda kaosa yol açar, kan dökülebilir' şeklinde ikazlarda bulununca, Çevik Bir demiş ki "3 milyon insan ölse ne olur?"(Karaca,2011)

 Deniz kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya:

 Bir başka önemli aktör, Dönemin Deniz Kuvvetleri komutanı Güven Erkaya idi.

Erbakan'ın Başbakanlığı sırasında Askeri Şûra üyelerine verdiği yemekte ısrarla rakı içeceğini belirten Erkaya, Başbakan  Erbakan'ı “Senin ağzından hiç Türk kelimesi duymuyoruz.” sözleriyle itham etmişti. (Birand ve Yıldız,2012:210)

 Deniz Kuvvetleri komutanı Güven Erkaya , MGK toplantısından 4 gün önce gazetelere verdiği “ irtica PKK'dan daha tehlikeli demeciyle bir anlamda toplantının gündemini ilan etmişti. (Birand ve Yıldız,2012:204)

 Yaklaşık 9 saat süren  o tarihi toplantıda saatler saatleri kovaladıkça , durumun ciddiyeti daha iyi anlaşıldı. Güven Erkaya Başbakan Erbakan'a döndü  ve “ Bu listede yazılanların tümünün uygulanmasını istiyoruz “ dedi. Hazırlanan bildiri tavsiye niteliğinde değildi. Siyasi iktidara adeta talimat veriliyordu.

 Oramiral Erkaya, emekliliğinden sonra Başbakan Mesut Yılmaz'ın Boğazlar'dan sorumlu başdanışmanı oldu. Kanser hastalığına yakalandığından tedavisini rahatlıkla sürdürebilmesi için Ocak 1998'de kendisine büyükelçi unvanı verildi. Erkaya aynı dönemde işadamı Korkmaz Yiğit'e de çeşitli konularda danışmanlık yaptı. Türkbank ihalesini kazanan işadamı Korkmaz Yiğit'in Alaattin Çakıcı'yla ilişkisi ortaya çıktı.

 Genelkurmay Genel Sekreteri Erol Özkasnak

 Bir başka önemli aktör Erol Özkasnak idi. Özkasnak, Hulki Cevizoğlu'nun Cevizkabuğu programında " Bu darbedir, postmodern bir darbedir'.28 Şubat, günün koşullarına uygun bir yöntemde gerçekleştirildi. O günün dünya ve ülke koşullarında 12 Mart ve 12 Eylül gibi klasik bir müdahale yapılamazdı" (Kanal 6,2001) diyerek Darbenin sahipliği ile ilgili en net açıklamalardan birini yapmıştı.

 Özkasnak daha sonra enteresan bir şey daha söyledi."Biz aslında 28 Şubat'ı 11 Ocak'ta Demirel'i Genelkurmay Başkanlığı'na çağırarak başlattık. (Yeni Şafak,2012)

 Erbakan'ın MGK toplantısıyla ilgili olarak uyum içindeyiz açıklamasına , Genelkurmay Genel Sekreteri Tümgeneral Erol Özkasnak'ın  “Ordu Atatürk'e inananlarla uyum içindedir yanıtını vermesi ilgi çekiciydi. Her türlü irtica Türkiye için büyük tehlikedir ve irtica ile mutlaka mücadele edilecektir.”(Birand ve Yıldız,2012:215) şeklinde cevap vermişti.

 Dönemin mağdurlarından Mehmet Ali Birand yaşadıklarını şöyle anlatıyor: Erol Özkasnak, Mehmet Emin Karamehmet'i Ankara'ya çağırıyor ve kendisini ayakta bekletiyor. Bir yandan da telefonda Teoman Koman ile konuşuyor. 'Karaahmet mi Karamehmet mi onu çağırdım geldi. Ve şu an tebliğ ettiriyorum kendisine paşam, merak etmeyin' diyor. Ve sonra benim çıkarılmam için tebligatı Erol Özkasnak yapıyor Karamehmet'e. Özkasnak Paşa Erol Aksoy'u arayıp tehdit etti ve o da yayından kaldırıldı. (Habertürk,2011)

 Zafer Mutlu da bu anlamda şu bilgiyi nakleder:  Telefon almadık mı Genelkurmay'dan , tabii aldık. Ben aldım , Genelkurmay ikinci başkanı Erol Özkasnak' tan aldım. Üç dört defa aldım. Bana telefonda Cengiz Çandar'ı Mehmet Altan'ı Gülay Göktürk'ü Ali Bayramoğlu'nu atmamı çok net bir şekilde telkin etti. (Birand ve Yıldız,2012:233)

 Özkasnak, medya mensuplarından  kimini tankla kimini süngüyle açıkça tehdit ediyordu:1999'da Etimesgut'taki Zırhlı Tümen Komutanlığı'na atanan Özkasnak ile gazeteci yazar Hasan Cemal arasında ilginç bir diyalog geçti.

Genelkurmay Karargâhı'ndaki resepsiyonda Özkasnak, Hasan Cemal'in kulağına eğilerek "Özlemişsinizdir belki, arada sırada uğrayın da size tank sesi dinleteyim" dedi.

 Erol Özkasnak, Mehmet Altan için de“Onu süngüye oturtup Güneydoğu'da dolaştırırım” demişti. (Düzel,2010)

 Özkasnak, 28 Şubat'tan önce dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan'ın danışmanı İlnur Çevik'i Karargah'a çağırarak Erbakan hakkında televizyon programlarında olumsuz açıklamalar yapmasını istedi. "Erbakan'ın istifasını istiyoruz. Yeni hükümet kurulacak. İstifa etmezse, işin sonu darbeye gider. Biz kararlıyız, gerekirse süngü bile kullanırız" dedi. (Çevik,2012)

 Genelkurmay Harekât Başkanı Çetin Doğan:

 Çetin Doğan, 28 Şubat Süreci'nin başladığı 1997'de, Korgeneral rütbesiyle Genelkurmay Harekât başkanıydı. Erbakan başkanlığındaki Refahyol hükümetinin sonunu getiren ünlü Genelkurmay brifinglerinin mimarı Çetin Doğan'dı. Brifingde, "İrtica tehdidine karşı gerekirse silah kullanırız" diyen kişi oydu. Bu yüzden Doğan'ın Orgeneralliğe yükselmesini Hürriyet, "Refahyol'u çökerten paşa Orgeneral oldu" başlığıyla ayrı bir haber olarak duyurdu, Hürriyet gazetesinin 30 Nisan tarihinde "Şok brifing" manşetiyle verdiği bu olay, Erbakan döneminin sonunu getiren psikolojik çöküşün en önemli adımlarından biriydi.

 Giden komutanlardan özellikle Orgeneral Çetin Doğan son yılların en dikkat çeken isimlerinden biriydi. 1997'de başlayan 28 Şubat Süreci'nden itibaren hep ön plandaki komutanlardan biri oldu. Genelkurmay Karargâhında verilen brifinglerde, “Gerekirse silah kullanacağız” diyen oydu.Batı Çalışma Grubu'nun başındaki kişi olarak Doğan, 28 Şubat Süreci'nde Güven Erkaya, Çevik Bir ve Doğu Aktulga'dan sonraki en etkili dördüncü komutan pozisyonundaydı. (Mercan,2004:311)

 Hüseyin Kocabıyık da Çetin Doğan'ın rolünü şöyle anlatır: Birçok andıçın altında Çetin Doğan imzası vardır. O andıçların hepsi anayasa suçudur. O andıçları gördüm tabi. Örnekleri de var bende. 28 şubatın'ın her aşamasında ben Çetin Doğan'ı gördüm. Ama Çetin Doğan hiç konuşulmadı. Oysa Çetin Doğan her şeyin arkasında olan insandı.(Kocabıyık,2010)

 Çetin Doğan fişlemelerde de aktif bir şekilde görev yapıyordu.16 Nisan 1997'de Genelkurmay Başkanlığı'ndan tüm kuvvet komutanlıklarına gönderilen “kişiye özel-gizli” ibareli Korgeneral Çetin Doğan imzalı yazıda şöyle denildi: “Garnizon Komutanlıklarınca  öncelikle Cuma ve bayram namazları olmak üzere gayri muayyen zamanlarda verilen hutbe ve vaazların personel görevlendirmek suretiyle takibinin ve tespit edilen hususların yer ve zaman belirtilerek rapor edilmesinin laiklik aleyhtarı tutum ve davranışları önlemeye yönelik çalışmalar için faydalı olacağı değerlendirilmektedir.” Çetin Doğan'ın “Genelkurmay Başkanı emriyle” ibaresini eklediği yazının sonunda, “konunun Garnizon Komutanlıklarınca bizzat takip ve kontrol edilmesi ve daha ast makamlarla sivil makamlar arasında yazışma yapılmaması” uyarısı yapılıyor.(Değirmenci,2012)

 Yapılan palan göre Kıvrıkoğlu'nun görev süresi uzatılırken, emekliye sevk edilen Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hilmi Özkök'ün yerine, 1. Ordu Komutanı Orgeneral Çetin Doğan getirilecekti. Ancak bu plan tutmadı.

 Erzurum Bölge Komutanı Tuğgeneral Osman Özbek:

 Dönemin Erzurum Bölge Komutanı Tuğgeneral Osman Özbek, Başbakan Erbakan ve Suudi Kralına ettiği küfür ile  bir anda 28 Şubat Darbesi'nin yükselen değerleri arasına girmeyi başarmıştı.

 Adam olan adam gidip o krala misafir olmaz. Ben bunu kabul etmiyorum. Başbakan değil bilmem ne bakanı olursa olsun... Ulan pe... (Cumhuriyet,1997)

 Özbek fişleme çalışmaların ad aktif bir şekilde katılıyordu. Tuğgeneral Osman Özbek imzalı bir diğer belge de, “ivedi” olarak 1997 Nisan ayında faksla gönderilen bir talimat yazısında bu çalışma kendini gösterir. Gazeteci Aslan Değirmenci bu fişlemeyi şöyle anlatır: “Evlenme Cüzdanı ve Sağlık Fişlerine Yapıştırılan Fotoğraflar” konulu talimatta bölge komutanlığında görevli bazı subay , astsubay ve özellikle uzman jandarma çavuşların evlenme cüzdanlarına yapıştırılan eş fotoğraflarının tesettürlü olduğunun tespit edildiği ifade edildi. (Değirmenci,2012)

 Eski bir subay ve MİT Çalışanı olan Özkan Tunaboylu, Osman Özbek ile ilgili hiç bilinmeyen bir olayı şöyle anlatır: “Osman Özbek'in teğmenliğini bilirim Antep'te. Daha sonra Erzurum'da dövmekle bir er rahmetli oluyor. Tabii onu eğitim yerinde kaymış düşmüş gibi şeyi var. (Tunaboylu,2010)

 Jandarma Genel Komutanı Teoman Koman

 Dönemin Jandarma Genel Komutanı Teoman Koman adeta  çekirdekten yetişme bir darbeciydi.Teoman Koman henüz Üsteğmenken, 27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonra, Yassıada'da yargılanan dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Rüştü Erdelhun aleyhine tanıklık yapan kişilerden biri oldu. (Mercan,2004:225)

 GATA Görevlisi Tuğgeneral Yalçın Işımer

 Tuğgeneral Yalçın Işımer de 30 Eylül 1999 tarihinde yaptığı konuşmayla tarihe geçmişti.Işımer'in bu olaylı konuşması şöyleydi: “Çanakkale Şehitleri' şiirinde Mehmet Akif, Çanakkale'de çarpışan Mehmetçikler için 'Bedr'in aslanları ancak bu kadar şanlı idi' diyor. Bedir' Savaşı'nda, 500 kişiyle çarpışan 250 bedevi Arap ile dünya uluslarına karşı destanlar yazan Mehmetçik'i bir tutuyor da 'Bu kadar şanlı idi' diyor. Onun düşünce evreni Bedir Savaşı'nın ötesine gidememiş. Kur'an'ı Türkçeye çevirmedi, Atatürk'ün ricasını yerine getirmedi diye onu aziz kılanlar şimdilerde Mehmet Akif Üniversitesi kurma çabasındalar. O üniversiteden çıkan kafalar bilinmelidir ki el-Ezher- kafalı adamlar olacaklar. Arap milliyetçiliğinin adamı olacaklar. Arap'ın adamı olacaklar... Biz bu adamlara 'Adam sen de' demeyeceğiz, bu adamları belleyeceğiz.Atatürk'e ve Türk Silahlı Kuvvetlerimiz'e dil uzatanları bir şekilde belleyeceğiz.(Yeni Şafak,1999)

 Darbeciler 27 Mayıs'tan beri sürdürdükleri gelenekle her defasında dış odakların maşası ve taşeronu olarak Türkiye'yi geri bırakma konusunda bir dinamo görevi gördüler. Türkiye'nin yaklaşık 50 yıllık geleceğini hoyratça çaldılar.

 28 Şubat Darbe Döneminde tarihe geçen bir iddialı sözü de General Hüseyin Kıvrıkoğlu sarfetmişti. Kıvrıkoğlu, “Bu süreç bin yıl devam edecek” demişti. 10 yıl bile sürmeyen bu darbe günlerinden geriye ülke tarihinden çalınmış bir zaman dilimi kaldı. Binlerce mağdur ve mazlum hesap sormak üzere Mahkeme-i Kübra'yı bekliyor.

 HAFTAYA: CUMHURBAŞKANLIĞININ GENERAL CEMAL GÜRSEL'DEN GENERAL CEVDET SUNAY'A GEÇİŞİ

 

                                                         KAYNAKLAR

 

Arınç Bülent,(2011),Yeni Şafak Gazetesi,7.6.2011

Birand Mehmet Ali, Reyhan Yıldız,(2012),Son Darbe 28 Şubat, İstanbul: Doğan Kitap

Cumhuriyet,(1997), 19.4.1997

Çevik İlnur,(2012),Sabah,20.4.2012

Değirmenci Aslan, (2012),Sabah,24.2.2012

Düzel Neşe,(2010)Taraf, 15.3.2010

Habertürk,28.2.2011

Kanal 6, 13.1.2001

Karaca Şükrü, (2011),Star,28.2.2011

Karaca Şükrü, (2011),Milliyet,3.3.2011

Kocabıyık Hüseyin, (2010),TRT Haber,29.12.2010

Koçak Ali Nabi,(2012),Milli Gazete,21.4.2012

Malkoç Şeref,(2012), Aksiyon,27.2.2012

Mercan Faruk, (2004),Apolet Kılıç ve İktidar, İstanbul: Doğan Kitap

Serim Ekrem,(2011),Star,28.2.2011

Tunaboylu Özkan, Aksiyon, Sayı: 822,06.9.2010  

Vatan,7.9.2003

Yeni Şafak,28.9.1999

Yeni Şafak,26.2.2012