14 May 2019

29 Mayıs Bilim Günü

Son zamanlarda yaşamakta olduğumuz ekonomik krizin en kalıcı çözümü nedir? Elbette kaliteli üretim ve daha çok ihracat. Ancak bu şekilde dünya ile rekabet eder ve halkın refah seviyesini arttırabiliriz. Bunun için mutlaka yüksek teknolojiye ihtiyaç var. Teknolojinin gelişmesi ise muhakkak ki sağlam bir bilim altyapısına bağlıdır.

Türkiye, son yıllarda bilim ve teknolojiye daha fazla yatırım yapmaya başladı. Bu konuda ciddi gayretler sarfediliyor. Ancak hala bu alanda kat edilmesi gereken uzun ince bir yol var. Zira sonu olmayan bir yarış söz konusu.

Bunun bir kampanyaya dönüşmesi ve sürdürülebilir hale gelmesi için bilimin sürekli olarak toplum gündeminde olması gerekiyor. Bundan dolayı, senede bir günün ülke çapında “Bilim Günü” olarak ilan edilmesi isabetli olur. Bilim-Teknoloji Çalışma Grubu olarak bu konuda bir girişimde bulunuyoruz. Yirmiye yakın gönüllü sivil toplum kuruluşunun da desteği ile ülkenin geleceği için bir kampanya başlatıyoruz. Bunun için en uygun günün 29 Mayıs olduğuna karar verdik. Neden mi?

İstanbul'un fethi dolayısıyla bizim tarihimizde 29 Mayıs çok önemli ve anlamlı bir gündür. Ayrıca Fatih Sultan Mehmet, bilim ve teknolojiye en fazla önem veren devlet adamlarımızın başında gelmektedir. Her devlette olduğu gibi, Osmanlı da bilime ve bilgiye dayalı bir yönetim sürdürdüğü zamanlar güçlenmiş; aksi durumlarda ise çağın gerisinde kalmıştır. 

Fetihten sonra İstanbul'da kurulan ve Fatih külliyesi içinde yer alan Sahn-ı Seman Medresesi, eğitim kurumları arasında en üst düzeyde eğitim veren bir kurumdu. Burada Kur‘an, hadis, kelam, fıkıh, tefsir gibi dini bilimler yanında; fizik, kimya, matematik ve astronomi gibi pozitif bilimlerden dersler verilmiştir. Sahn-ı Seman Medresesi şu anki İstanbul Üniversitesi'nin temelini oluşturuyordu.

Sahn-ı Seman Medresesi'nin yanı sıra Ayasofya, Zeyrek ve Eyüp camilerinde de medreseler açılmıştı.  O dönemde Fatih, birçok yerde medreseler açmış ve dünyaca ünlü bilim adamlarını sarayına davet etmiştir. Fatih döneminde Ali Kuşçu, Sinan Paşa ve Ahmet Paşa gibi birçok bilim adamı yetişmiş ve bunlar devlet yönetiminde de söz sahibi olmuşlardır.

Dönemin bilim insanları medreselerde ders verebilmek için adeta yarışmışlar. Hatta yazdıkları eserleri Sultan Mehmet'e sunmak istemişlerdir. Âlimleri sarayında kabul etmeyi, onlarla tartışmayı, sohbet etmeyi seven Fatih, sık sık âlimleri toplayarak belli konular üzerinde tartışmalar ve fikir yürütmeleri yaptırmıştır. Kendisi de bu tartışmaları yakından takip etmiştir. Böylece hem rekabet ortamı oluşturmuş hem de yeni fikirlerin de üretilmesine zemin hazırlamıştır.

Ateşli silahlar bilimine de ilgi duyan ve bizzat çalışmalar yapan Fatih, İstanbul kuşatmasında kullandığı şahi toplarının çiziminde Türk mühendisler ile birlikte bizzat kendisi bulunmuştur. Şahi topunun dökümünde daha önce Bizans'tan sınır dışı edilen Macar Urban ve Cenevizli Donar Usta da bulunmuştur. Edirne'de deneme atışları yaptıran Fatih, bu topu İstanbul kuşatmasında kullanmıştır.

91.5 cm'lik namluya sahip topun 680 kilogram ağırlığındaki güllesinin menzili ise 1200 metredir. İstanbul'un fethinden sonra, 1464 yılında Çanakkale Boğazı'nın savunmasında da kullanılan şahi topları, 1807'de İngiliz donanmasına büyük hasar vermiştir.

Osmanlı Devleti 600 yıl ayakta kaldıysa elbette bunun altında bilime ve insana verilen değer var. Nitekim bundan uzaklaştığı zaman da gerilemeye ve dağılmaya başladı.

29 Mayıs'ta saat 15'te Pera Palas önünde yapacağımız basın açıklamasında buluşmak dileğiyle..