ABD ve Nato'nun Afganistan stratejisi (1)
ABD,Petrol ve enerji eksenli yüz yıllık bir geçmişe dayalı Ortadoğu, Afganistan ve Orta Asya merkezli politikasına İsrail'in var olma, enerji koridorlarının güvenliği ve doğu Akdeniz jeopolitiği de eklenince, Küresel stratejisini bu yönde yeniden dizayn etme ihtiyacı his etmiştir.
Varoluşu, kapitalist
ve materyalist felsefeye dayandığından ABD,
inandığı bu felsefenin inanç ilkeleri gereği petrolü, enerjiyi, refah aracı
olan ekonomi ve parayı kutsal sayan bir bakış açısıyla politikalar üretiyor. bu politikalar için evrensel etik ve insani değer yargılarının hiç bir
anlamı yoktur.
ABD için Suriye, Afrika, Afganistan veya dünyanın herhangi bir
yerinde insan hakları ihlallerinin, yapılan soykırımların, bebeklerin ve çocukların ölmesi veya öldürülmesinin pek bir kıymeti
harbiyesi yoktur.
Ne zamanki bu ölümler ve yıkımları kendi projeleri için bir araç
olarak kullanma ihtiyacı his ederse o zaman Demokrasi, insan hakları, özgürlük
vs. kavramların arkasına sığınarak hatta ve hatta gerekirse daha çok kan
dökerek, cinayetler işleyerek hakimiyetini tesis etmeye çalışır.
Bugün Amerika ve
Batının Ortadoğu, Asya, Afganistan ve bölge üzerinde uygulama alanına
soktukları projeler 100 yıllık bir hedefi ortaya koymaktadır. bu projeler açıkça ilgili ülkelerin yüzüne çarpılmaktadır.
Hatta o kadar ileri gidilmektedir ki Graham Fuller in başkanlığını
yaptığı CIA ya ve Pentagon a fikir babalığı yapan Rand
Corporation gibi düşünce kuruluşları, Örneğin parçalanmış ve yeniden bölünmüş Türkiye ve Ortadoğu haritaları
dağıtıp Dünyaya yaymaktadırlar.
Hedef 100 yıldır
aynıdır. Amerika’nın kendisini
tek dünya devleti olarak görmesi, dünya üzerindeki tüm enerji havzalarını ele geçirmek istemesi. Bunun
içinde, tüm petrol coğrafyaları biçimlendirilmeli, stratejik noktalardaki mevcut kukla devletler korunmalı ve
her türlü zemin ve alt yapı hazırlanmalıdır.
Türkiye ile ilişkileri bu bakış açısıyla ortada olan Amerika için biz orta Amerika da yada Afrika da bir devlet olmuş olsaydık
basit bir CIA darbesi ile işimiz bitirilirdi belki.
Fakat; bu coğrafyalarda yaşamış ve hüküm sürmüş üç büyük
imparatorluktan birinin alt yapısı ile kurulmuş Türkiye, binlerce yıllık devlet geleneğinden geliyor. Ordusu
ve ekonomisi ile bölgedeki en büyük ve hiperaktiv toplumlardan biridir.
Bunca darbe, oyun, savaş ve çatışma bölgesi içinde Türkiye Kişilikli politikası ile geleceği inşa etmektedir.
Geçmişte olduğu gibi bugünde,Türkiye bölgesel ve tarihten gelen
coğrafi ve jeopolitik konumu gereği istese de istemese de Orta Asya
ve Ortadoğu da yazıp çizilen tüm küresel projelerin odak noktasında oluyor.
ABD Doğu Akdeniz Politikalarının Türkiye olmadan Güvenli Olamayacağını
Anladığı gibi Afganistan bataklığının da Ancak Türkiye ile bir istikrar
kazanacağından emin olmasının yanında her ne derin stratejik amaçla bu kararı
almış olsa da Türkiye'nin Afganistan coğrafyasında varlığını Orta Asya da yeni
bir sürecin başlama noktası olarak görmek gerekir.
Coğrafi ve jeopolitik
konumundan dolayı ABD ve güdümündeki Nato’nun Türkiye'yi asla göz ardı
etmeyeceği muhakkak.
Burada önemli olan,Küresel
mekanizmayı algılamak,Tarihin akış yönünü
iyi tespit etmek ve ona göre pozisyon alabilmektir.
Türkiye'nin uluslararası arenada konuşlandığı yeni konumu ve
enerji bölgelerindeki Jeo-stratejik, jeo politik ve jeo ekonomik pozisyonu, Emperyal dünya için Asla bir kenara bırakılacak bir konu, bir alan
değildir.
Türkiye'nin Doğu
Akdeniz ve Ortadoğu dan başlamak üzere Bu
süreci sorgulayıcı ve yazılıp çizilen projeleri bozma girişimi Emperyal tarihi
açısından bir milattır.
Orta Asya ve Ortadoğu
da binlerce yıllık Kadim bir tarih, kültür ve sağduyu karşısında bazı şeylerin
rahat değişmeyeceğini anlamak için ABD’nin 250 yıllık tarihi yetmiyor ne
yazık ki.
Vesselam.