Aç olan bedenimiz mi yoksa ruhumuz mu? Duygusal açlığın psikolojisi
Modern dünyada, her yıl yaklaşık dokuz yüz milyon ton yiyecek israf edilmektedir. Bu yiyecek miktarı, insan bedenine girmeyen yiyecekler için geçerlidir. Oysaki insan bedenine giren yiyeceklerin bir kısmı da israf ediliyor. Bu noktada her geçen gün dünyada aşırı kilolu insanların sayısının giderek artması, bizim için önemli kanıtlar olarak görülmektedir. İnsanların, fizyolojik olarak değil de duygusal olarak aç olmaları, böyle bir örüntünün ortaya çıkmasının en önemli nedenidir.
Fiziksel
(fizyolojik) ve duygusal açlık nedir? Fizyolojik açıdan açlık, bir
kişinin vücudunun enerji ve besin ihtiyacını karşılamak için gıda tüketme
gereksinimi anlamına gelir. Fizyolojik açlık, genellikle vücudun belirli bir
süre boyunca besin almadığı durumlarda ortaya çıkar. Vücut enerji kaynaklarını
tüketirken açlık hissi doğar ve vücut, enerji depolarını kullanarak çalışmaya
devam etmek için gıda ihtiyacını sinyallerle bildirir. Fizyolojik açlık, doğal
bir fizyolojik süreçtir ve vücutta bir dizi biyokimyasal tepkiyle ilişkilidir.
Fizyolojik açlık, vücutta enerji eksikliği hissi, mide gurultusu, zayıflık
hissi ve odaklanma sorunları gibi belirtilerle kendini gösterebilir. Bu açlık
vücudun enerji dengesini sağlamak için düzenli olarak yemek yeme ihtiyacı
hissettiği normal bir süreçtir. Duygusal
açlık ise, psikolojik veya duygusal nedenlerden kaynaklanan açlıktır.
Duygusal açlık durumunda kişi; stres, kaygı, üzüntü, yalnızlık veya sıkıntı
gibi duygusal boşlukları doldurmak için yiyeceklere yönelir. Duygusal açlık,
gerçek fizyolojik ihtiyaçlardan bağımsız olarak ortaya çıkabilir ve genellikle
belirli yiyeceklere veya yiyecek türlerine yönelik istekleri içerir. Örneğin,
bir kişi stresli olduğunda tatlı veya yağlı yiyecekleri yemek isteyebilir.
Duygusal açlık, genellikle doyma hissi olmadan devam eder ve sonuç olarak aşırı
yeme, kilo alma ve sağlık sorunları gibi sorunlara yol açabilir.
Fiziksel
(fizyolojik) ve duygusal açlık birbirinden nasıl ayırt edilir? Öncelikle Fizyolojik
açlık durumunda, vücudumuz bize çeşitli işaretler gönderebilir. Bunlar arasında
mide gurultuları, baş ağrısı, halsizlik, düşük enerji seviyeleri, baş dönmesi
ve konsantrasyon eksikliği gibi belirtiler bulunabilir. Duygusal açlık
durumunda ise, genellikle belirli bir türden yiyeceklere karşı belirgin bir
arzu hissedilir. İkincisi; duygusal
açlık aniden ortaya çıkabilirken, fiziksel açlık genellikle düzenli bir şekilde
oluşur. Üçüncüsü; duygusal açlık
durumunda genellikle belirli türden yiyecekleri tercih ederiz. Örneğin, tatlı
bir şeyler yemek isteme arzusu genellikle duygusal açlığın bir işaretidir.
Fiziksel açlık durumunda ise, genellikle açlık hissiyle ilgili belirli bir yiyecek
tercihinde bulunmayız ve herhangi bir yiyeceği yemek bizi doyurabilir. Dördüncüsü; fiziksel açlık durumunda
yemek yedikten sonra daha hızlı bir şekilde doygunluk hissi hissederiz.
Duygusal açlık durumunda ise, genellikle yemek yedikten sonra hala aç
hissedebiliriz veya daha fazla yemek yeme isteği duyabiliriz. Beşincisi; duygusal açlık genellikle belirli duygusal
durumlarla ilişkilidir. Stres, sıkıntı, mutsuzluk, yalnızlık veya sıkıntı gibi
duygusal durumlar duygusal açlık hissini tetikleyebilir. Fiziksel açlık ise,
genellikle düzenli yemek saatlerine veya açlık süresine
Duygusal
açlığın nedenleri nelerdir? Öncelikle; stresli bir durumla karşılaştığımızda
veya stresli bir dönemden geçtiğimizde duygusal açlık hissi ortaya çıkabilir.
Stres, beyinde kortizol hormonunun salınımını artırarak iştahı etkileyebilir ve
duygusal yeme davranışını tetikleyebilir. İkincisi;
duygusal açlık, içsel bir boşluk veya tatminsizlik hissiyle ilişkilidir.
Kişinin duygusal ihtiyaçları (sevgi, kabul, dikkat, destek gibi) karşılanmadığında
veya duygusal olarak tatmin edilmediğinde, yiyecek arzusu ortaya çıkabilir. Üçüncüsü; depresyon, kaygı, yalnızlık,
öfke veya üzüntü gibi duygusal zorluklar, duygusal açlığın nedenleri olabilir.
Bu duygusal durumlar, kişinin içsel dengesini bozabilir ve yiyeceği duygusal
bir destek veya teselli kaynağı olarak kullanma eğilimini artırabilir. Dördüncüsü; bazı bireyler, özellikle
çocukluk döneminde, yiyecekleri ödül veya teselli olarak kullanma alışkanlığı
geliştirebilirler. Bu alışkanlık yetişkinlikte de devam edebilir ve duygusal
açlığı tetikleyebilir. Beşincisi; belirli
yiyeceklerin veya yiyecek türlerinin duygusal bağlantıları olabilir. Örneğin,
çocukluğunuzda annemizin bizi sevdiğini hissettiğimizde bize tatlılar vermesi
gibi bir bağlantı gelişebilir. Bu bağlantılar, ilerleyen yaşlarda duygusal
açlığı tetikleyebilir. Altıncısı; sosyal
etkiler ve ortam da duygusal açlığı etkileyebilir. Örneğin, arkadaşlarımızla birlikte
olduğumuzda veya bir kutlama veya toplantı gibi sosyal etkinliklerde
yiyeceklerin bol olduğu bir ortamda duygusal açlık hissi ortaya çıkabilir. Yedincisi; yalnızlık hissi, insanların
kendilerini boş hissetmelerine ve duygusal bir bağlantıya ihtiyaç duymalarına
neden olabilir. Yiyecekler, bir tür duygusal destek veya şirket sağlama ihtiyacını
karşılamaya çalışabilir. Sekizincisi; sıkıntı
hissi, can sıkıntısı ve monotonluk gibi durumlarda ortaya çıkabilir.
Yiyecekler, sıkıntıyı gidermek veya zaman geçirmek için bir uğraş olabilir. Dokuzuncusu; öfke, sinir ve düşmanlık
gibi duygusal tepkiler, bazen yiyeceğe yönelmeye yol açabilir. Yiyecekler,
duygusal gerilimi hafifletmek veya bir tür çıkış noktası sağlamak için
kullanılabilir. Onuncusu, kendine
değer vermeme, düşük özgüven ve olumsuz beden imajı ile ilişkilidir.
Yiyecekler, geçici bir tatmin ve kendine değer hissi sağlama amacıyla
kullanılabilir. On birincisi;
duygusal yeme, kişinin duygusal sınırları belirleyemediği veya kendini ifade
edemediği durumlarda ortaya çıkabilir. Yiyecekler, bir tür kontrol hissi
sağlama ve duygusal sınırları ifade etme aracı olarak kullanılabilir.
Duygusal
açlık ne gibi sorunlara neden olur? Öncelikle; duygusal
açlık yüksek kalorili, işlenmiş ve sağlıksız yiyeceklere yönelmeye neden olur.
Bu, dengeli bir beslenme planını aksatabilir ve obezite, kilo alımı ve beslenme
bozuklukları gibi sağlık sorunlarına yol açabilir. İkincisi; duygusal açlık durumunda, yiyecek arzusu genellikle
güçlüdür ve birey bu arzuyu bastırmakta zorlanabilir. Bu, kontrolsüz yeme
epizodlarına yol açabilir, aşırı yeme ataklarına veya duygusal yeme
davranışlarına neden olabilir. Üçüncüsü;
yiyecekleri duygusal bir teselli veya rahatlama kaynağı olarak kullanma
eğilimi, duygusal bağımlılığa yol açabilir. Bireyler, duygusal açlık hissini
gidermek için sürekli olarak yiyeceğe yönelebilir ve bu, sağlıklı duygusal bir denge
oluşturmayı ve başa çıkma becerilerini geliştirmeyi engelleyebilir. Dördüncüsü; duygusal açlık ve
kontrolsüz yeme davranışları arasında bir kısır döngü olabilir. Kişi, yiyeceğe
başvurarak duygusal rahatlama sağlamaya çalışır, ancak bu geçici bir çözüm
olduğu için duygusal dalgalanmalar artabilir. Bu durum, duygusal denge ve
psikolojik iyi oluş üzerinde olumsuz etkiler oluşturabilir. Beşincisi; duygusal açlık ve kontrolsüz
yeme davranışları, kişinin kendine güvensizlik ve özgüven sorunları yaşamasına
neden olabilir. Yeme alışkanlıklarının kontrol edilememesi ve kilo veya beden
görünümüyle ilgili olumsuz düşünceler, kişinin kendini kötü hissetmesine ve
özgüvenini zedelenmesine yol açabilir. Altıncısı;
yiyecekleri duygusal tatmin için kullanma alışkanlığı, kişinin başka
sağlıklı başa çıkma yöntemleri geliştirmesini engelleyebilir. Bu durum,
duygusal ihtiyaçların yiyecek dışında başka yollarla karşılanmasını engeller ve
kişinin duygusal iyi oluşunu olumsuz yönde etkiler.
Duygusal
yeme davranışını önlemek ve yönetmek için neler yapılmalıdır? Birincisi; duygusal yeme davranışının farkında
olmak önemlidir. Duygusal yemek isteği geldiğinde durup düşünmek ve bu isteğin
gerçek açlıkla ilişkili olup olmadığını değerlendirmek gerekir. Duygusal açlık
belirtilerini tanımak ve fark etmek, bu davranışı kontrol etme konusunda önemlidir.
İkincisi; duygusal açlık, genellikle
başka duygusal ihtiyaçların giderilememesiyle ilişkilidir. Duygusal yemek yeme isteği
geldiğinde, gerçek ihtiyacımızın ne olduğunu düşünmemiz gerekir. Örneğin,
sevgi, kabul, dikkat, rahatlama veya stresle başa çıkma ihtiyacı olabilir. Bu
ihtiyaçları fark etmek, alternatif ve daha sağlıklı yollarla bu ihtiyaçları
karşılamayı öğrenmemize yardımcı olabilir. Üçüncüsü;
duygusal yeme yerine, başka sağlıklı başa çıkma yöntemleri geliştirmek
önemlidir. Bu yöntemler, stresi azaltmak, duygusal dengeyi sağlamak ve olumsuz
duygularla başa çıkmak için kullanılabilir. Egzersiz yapmak, ibadet yapma,
derin nefes alma, günlük tutma, hobi edinme veya destek gruplarına katılma gibi
yöntemler deneyebiliriz. Dördüncüsü; sağlıklı
ve dengeli bir beslenme düzeni oluşturmak, duygusal yeme davranışını kontrol
etmeye yardımcı olabilir. Yeterli ve dengeli bir şekilde beslenmek, kan
şekerini dengede tutar, enerji seviyelerini dengelemeye yardımcı olur ve
duygusal dalgalanmaları azaltabilir. Beşincisi;
duygusal yemeyle mücadele etmek için bir destek sistemine sahip olmak
önemlidir. Ailemiz, arkadaşlarımız veya bir destek grubu gibi güvenilir
insanlarla konuşmak ve duygusal destek aramak bize yardımcı olabilir.
Profesyonel bir psikoterapist veya psikolojik danışmanla çalışmak da faydalı
olabilir. Altıncısı; duygusal açlığı
önlemek için düzenli olarak öz bakım uygulamaları yapmak gerekir. Yedincisi; bizi duygusal yeme
davranışına iten tetikleyicileri tanımak önemlidir. Bu tetikleyiciler, belirli
duygusal durumlar, ortamlar, sosyal etkinlikler veya bazı yiyecekler olabilir.
Tetikleyicileri tanımak ve bunlarla nasıl başa çıkacağımızı öğrenmek, duygusal
yeme davranışını kontrol etmemize yardımcı olabilir. Sekizincisi; duygusal yeme davranışıyla mücadele ederken kendimize
empati göstermek önemlidir. Kendimizi suçlamadan, eleştirmeden ve kendimizle utanç
duymadan, kendimizi anlamaya çalışmalıyız. Kendimize nazik olmalı ve hata yapmanın
normal olduğunu hatırlamalıyız. Kendimize destek ve şefkat göstermek, duygusal
yeme döngüsünü kırmada yardımcı olabilir. Dokuzuncusu;
duygusal yeme davranışını kontrol etmek için kendimize hedefler
belirlemeliyiz. Bu hedefler; sağlıklı beslenme, duygusal ihtiyaçları başka
yollarla karşılama, duygusal dengeyi sağlama veya duygusal yeme davranışının
sıklığını azaltma gibi olabilir. Hedeflerimizi belirlemek ve adımlar atmak,
motivasyonumuzu artırır ve ilerlemeyi takip etmemizi sağlar. Onuncusu; duygusal yeme davranışını
yönetmede zorluk yaşıyorsak, bir profesyonel sağlık uzmanına başvurmak faydalı
olabilir. Diyetisyenler, dâhiliye
doktorları bize uygun stratejileri ve destekleri sunabilirler ve bu konuda bize
rehberlik edebilirler.
Din ve maneviyat açısından da duygusal yeme davranışı ele alınabilir.
Öncelikle; insan, ihtiyaçları sonsuz
olan ve yaşamını tehdit eden sayısız faktörler bulunan bir varlıktır. Bu
yönüyle insan olumlu ya da olumsuz olarak etkiye açık bir varlıktır. Özellikle
olumsuz olaylardan etkilenen insanlar, sonsuz ilim ve kudret sahibi bir
yaratıcı olmadıkları gerçeği ile yüzleşirler. Bu durumla başa çıkmak için
yiyeceklere yönelebilirler. Oysaki evet ihtiyaçlarımız sonsuz ve düşmanlarımız
sayısız olabilir. Ancak sonsuz ilim ve kudret sahibine sığınarak; acizlikten ve
yoksunluktan kurtularak bir dayanak noktası bulabiliriz. Bu konuda, Allah’ı
hiçbir varlığın aciz bırakmadığını Hud Suresi 33. ayette: “Dedi ki: "Eğer dilerse, onu size Allah getirir ve siz (O'nu)
aciz bırakacak değilsiniz." şeklinde açıklanmaktadır. İkincisi, dünyadaki varlığımızın ve
davranışlarımızın anlamını mülkün gerçek sahibi yaratıcı açısından da
değerlendirmemiz gerekir. Bu noktada, mülkün gerçek sahibi Allah’tır. Bu konuda
İsra Suresi 6.ayette: “Sonra onlara
karşı size tekrar 'güç ve kuvvet verdik', size mallar ve çocuklarla yardım
ettik ve topluluk olarak sizi sayıca çok kıldık.” şeklinde ifade edilerek
mülkün sahibinin kendisi olduğunu Allah bize örneklerle göstermektedir. Bu
bağlamda, bize emanet olarak verilen bedenimizin, dünyanın ve evrenin kullanım
kılavuzuna bakmak gerekir. Bu konuda Allah, yiyeceklerin telafi ediciler
olmaması gerektiğini tam tersine yiyeceklerin şükretmenin, Allah’ı Rezzak
ismiyle tanımanın birer aracı olduğunu belirtmektedir. Bu konuda Nahl Suresi
114. ayette: “Allah’ın size verdiği
helâl ve güzel rızıktan yiyip için ve eğer yalnız Allah’a kulluk ediyorsanız
O’nun nimetine de şükredin.” şeklinde ifade edilmektedir. Üçüncüsü, insanların sorunlarını
gerçekçi bir şekilde çözmeleri ve duygusal yeme ile israf yapılmaması gerektiği
belirtilmektedir. Örneğin bu konuda A’râf Suresi 31. ayette: “Ey Âdemoğulları! Namaz kıldığınız, ibadet
ettiğiniz her yerde temiz ve güzel elbiselerinizi giyin. Yiyin, için fakat
israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez.” şeklinde ifade
edilmektedir. Bu noktada duygusal yeme davranışımızın, arkasındaki nedenleri
bulup bu konuda kendimizi düzenlememiz gerekir.
Dördüncüsü; ilahi dinler,
insanların idlerini (nefislerini) kontrol etmeyi ve açgözlülüğün, şehvetin ve
dürtülerin esiri olmamayı öğütler. Duygusal yeme de açgözlülüğün bir şeklidir
ve idin (nefsin) kontrolünü kaybetme durumunu yansıtabilir. İnsanın
sınırsızlığı ve aşırılığı Yusuf Suresi 53. ayette: “ Yine de ben nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis, rabbimin acıyıp
koruması dışında, aşırı bir şekilde kötülüğü emreder; şüphesiz rabbim çok
bağışlayan, pek esirgeyendir.” şeklinde ifade edilmektedir. Bu noktada,
dürtüsel bir şekilde yiyeceklere yönelmeyi kontrol etmenin önemi üzerinde
durularak, bu konuda idin eğitilmesi gerektiği belirtilmektedir. Beşincisi; ilahi dinler, insanların
bedenlerini sağlıklı tutmalarını teşvik eder. Duygusal yemek ise, sağlıksız
beslenme alışkanlıklarına ve obeziteye yol açabilir. İlahi dinler, bedenin bir
emanet olduğunu ve ona iyi bakılması gerektiğini öğretir. Bu konuda Bakara
Suresi 195. ayette: “Allah yolunda
harcama yapın; kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. İyilik edin,
kuşkusuz Allah iyilik edenleri sever.” şeklinde ifade edilerek üstü kapalı
bir şekilde insanların duygusal yemeden uzak durarak sağlıklarını korumaları
gerektiği bildirilmektedir. Altıncısı, ilahi
dinler, insanların sadece bedensel ihtiyaçlarına değil, aynı zamanda ruhsal
ihtiyaçlarına da önem verir. Duygusal yeme, insanların duygusal boşluklarını
doldurmaya çalıştığı bir davranış olabilir. İlahi dinler, insanların gerçek
anlamı ve huzuru ruhsal bağlantılarla bulabileceklerini öğretir. Bu noktada
gerçek sahibimiz ve velimiz yaratıcımızdır. Allah bu konuda, Bakara Suresi 257.
ayette: “Allah, iman edenlerin velisidir;
onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlerin velileri ise sahte
tanrılardır; onları aydınlıktan çıkarıp karanlıklara sokarlar. İşte bunlar
ateşliklerdir, bunlar orada devamlı kalıcıdırlar.” şeklinde ifade ederek,
sebeplerin sahibi olduğunu; insanların bütün arzularını dengeli ve sağlıklı bir
şekilde doyuracağını; mutlak adaleti sağlayarak insanları mağduriyetten
kurtaracağını belirtmektedir. Bu noktada insanların birer sebepler olduklarını
düşünmek ve onları ilahlaştırmamak gerekir. Yaşanılan hayal kırıklıklarında bu
gerçekten yola çıkarak insanlara ve olumsuz deneyimlere takılmadan farklılaşmak
gerekir. Bunun için affedici olmak çok önemlidir. Bu konuda Âl-i İmran Suresi
159. ayette: “Allah’ın rahmeti sayesinde
onlara karşı yumuşak oldun. Şayet kaba, katı kalpli biri olsaydın etrafından
dağılır giderlerdi. Onları affet, onlar için bağışlanma dile, işlerinde onlarla
istişare et. (Bir konuda) karar verdiğin zaman Allah’a tevekkül et. (Ve onu
uygula. Çünkü) Allah, tevekkül edenleri sever” şeklinde ifade edilmektedir.
Ayrıca yaşanılan sıkıntılarda; ibadetler ve dua aracılığı ile Allah’a
sığınmanın önemli bir başa çıkma yöntemi olduğu Âl-i İmran Suresi 148. ayette: “(Dualarına karşılık) Allah, onlara dünya
sevabını ve ahiret sevabının en güzelini verdi. Allah, muhsinleri/kulluğunu en
güzel şekilde yapmaya çalışanları sever.” şeklinde ifade edilmektedir.
Sonuç olarak; insan ile hayvan arasındaki en önemli fark, insanın
anlam oluşturabilen bir varlık olmasıdır. İnsan,
deneyimlerine anlam katabildiği gibi ihtiyaçlarına ve ihtiyaçlarını karşılama
yollarına da anlam katabilir. Bu noktada; “yemek için yaşamak” yerine “yaşamak
ve şükretmek için yemek” felsefesi ile hareket edip yaşamak gerekir.
Böylece yeme davranışımıza sınır koymakla kalmayıp sahip olduklarımızı ihtiyaç
sahipleri ile paylaşıp sorunlarımıza gerçekçi çözümler bulabiliriz. Hayatımız
için olduğu gibi yiyecekleri de israf etmeden sorunlarımızı gerçekçi bir
şekilde çözüp mutlu bir yaşam sürdürmemizi dilerim.