02 Haziran 2023

Aç olan bedenimiz mi yoksa ruhumuz mu? Duygusal açlığın psikolojisi

Modern dünyada, her yıl yaklaşık dokuz yüz milyon ton yiyecek israf edilmektedir. Bu yiyecek miktarı, insan bedenine girmeyen yiyecekler için geçerlidir. Oysaki insan bedenine giren yiyeceklerin bir kısmı da israf ediliyor. Bu noktada her geçen gün dünyada aşırı kilolu insanların sayısının giderek artması, bizim için önemli kanıtlar olarak görülmektedir. İnsanların, fizyolojik olarak değil de duygusal olarak aç olmaları, böyle bir örüntünün ortaya çıkmasının en önemli nedenidir. 

Fiziksel (fizyolojik) ve duygusal açlık nedir? Fizyolojik açıdan açlık, bir kişinin vücudunun enerji ve besin ihtiyacını karşılamak için gıda tüketme gereksinimi anlamına gelir. Fizyolojik açlık, genellikle vücudun belirli bir süre boyunca besin almadığı durumlarda ortaya çıkar. Vücut enerji kaynaklarını tüketirken açlık hissi doğar ve vücut, enerji depolarını kullanarak çalışmaya devam etmek için gıda ihtiyacını sinyallerle bildirir. Fizyolojik açlık, doğal bir fizyolojik süreçtir ve vücutta bir dizi biyokimyasal tepkiyle ilişkilidir. Fizyolojik açlık, vücutta enerji eksikliği hissi, mide gurultusu, zayıflık hissi ve odaklanma sorunları gibi belirtilerle kendini gösterebilir. Bu açlık vücudun enerji dengesini sağlamak için düzenli olarak yemek yeme ihtiyacı hissettiği normal bir süreçtir. Duygusal açlık ise, psikolojik veya duygusal nedenlerden kaynaklanan açlıktır. Duygusal açlık durumunda kişi; stres, kaygı, üzüntü, yalnızlık veya sıkıntı gibi duygusal boşlukları doldurmak için yiyeceklere yönelir. Duygusal açlık, gerçek fizyolojik ihtiyaçlardan bağımsız olarak ortaya çıkabilir ve genellikle belirli yiyeceklere veya yiyecek türlerine yönelik istekleri içerir. Örneğin, bir kişi stresli olduğunda tatlı veya yağlı yiyecekleri yemek isteyebilir. Duygusal açlık, genellikle doyma hissi olmadan devam eder ve sonuç olarak aşırı yeme, kilo alma ve sağlık sorunları gibi sorunlara yol açabilir.

Fiziksel (fizyolojik) ve duygusal açlık birbirinden nasıl ayırt edilir? Öncelikle Fizyolojik açlık durumunda, vücudumuz bize çeşitli işaretler gönderebilir. Bunlar arasında mide gurultuları, baş ağrısı, halsizlik, düşük enerji seviyeleri, baş dönmesi ve konsantrasyon eksikliği gibi belirtiler bulunabilir. Duygusal açlık durumunda ise, genellikle belirli bir türden yiyeceklere karşı belirgin bir arzu hissedilir. İkincisi; duygusal açlık aniden ortaya çıkabilirken, fiziksel açlık genellikle düzenli bir şekilde oluşur. Üçüncüsü; duygusal açlık durumunda genellikle belirli türden yiyecekleri tercih ederiz. Örneğin, tatlı bir şeyler yemek isteme arzusu genellikle duygusal açlığın bir işaretidir. Fiziksel açlık durumunda ise, genellikle açlık hissiyle ilgili belirli bir yiyecek tercihinde bulunmayız ve herhangi bir yiyeceği yemek bizi doyurabilir. Dördüncüsü; fiziksel açlık durumunda yemek yedikten sonra daha hızlı bir şekilde doygunluk hissi hissederiz. Duygusal açlık durumunda ise, genellikle yemek yedikten sonra hala aç hissedebiliriz veya daha fazla yemek yeme isteği duyabiliriz. Beşincisi;  duygusal açlık genellikle belirli duygusal durumlarla ilişkilidir. Stres, sıkıntı, mutsuzluk, yalnızlık veya sıkıntı gibi duygusal durumlar duygusal açlık hissini tetikleyebilir. Fiziksel açlık ise, genellikle düzenli yemek saatlerine veya açlık süresine

Duygusal açlığın nedenleri nelerdir? Öncelikle; stresli bir durumla karşılaştığımızda veya stresli bir dönemden geçtiğimizde duygusal açlık hissi ortaya çıkabilir. Stres, beyinde kortizol hormonunun salınımını artırarak iştahı etkileyebilir ve duygusal yeme davranışını tetikleyebilir. İkincisi; duygusal açlık, içsel bir boşluk veya tatminsizlik hissiyle ilişkilidir. Kişinin duygusal ihtiyaçları (sevgi, kabul, dikkat, destek gibi) karşılanmadığında veya duygusal olarak tatmin edilmediğinde, yiyecek arzusu ortaya çıkabilir. Üçüncüsü; depresyon, kaygı, yalnızlık, öfke veya üzüntü gibi duygusal zorluklar, duygusal açlığın nedenleri olabilir. Bu duygusal durumlar, kişinin içsel dengesini bozabilir ve yiyeceği duygusal bir destek veya teselli kaynağı olarak kullanma eğilimini artırabilir. Dördüncüsü; bazı bireyler, özellikle çocukluk döneminde, yiyecekleri ödül veya teselli olarak kullanma alışkanlığı geliştirebilirler. Bu alışkanlık yetişkinlikte de devam edebilir ve duygusal açlığı tetikleyebilir. Beşincisi; belirli yiyeceklerin veya yiyecek türlerinin duygusal bağlantıları olabilir. Örneğin, çocukluğunuzda annemizin bizi sevdiğini hissettiğimizde bize tatlılar vermesi gibi bir bağlantı gelişebilir. Bu bağlantılar, ilerleyen yaşlarda duygusal açlığı tetikleyebilir. Altıncısı; sosyal etkiler ve ortam da duygusal açlığı etkileyebilir. Örneğin, arkadaşlarımızla birlikte olduğumuzda veya bir kutlama veya toplantı gibi sosyal etkinliklerde yiyeceklerin bol olduğu bir ortamda duygusal açlık hissi ortaya çıkabilir. Yedincisi; yalnızlık hissi, insanların kendilerini boş hissetmelerine ve duygusal bir bağlantıya ihtiyaç duymalarına neden olabilir. Yiyecekler, bir tür duygusal destek veya şirket sağlama ihtiyacını karşılamaya çalışabilir. Sekizincisi; sıkıntı hissi, can sıkıntısı ve monotonluk gibi durumlarda ortaya çıkabilir. Yiyecekler, sıkıntıyı gidermek veya zaman geçirmek için bir uğraş olabilir. Dokuzuncusu; öfke, sinir ve düşmanlık gibi duygusal tepkiler, bazen yiyeceğe yönelmeye yol açabilir. Yiyecekler, duygusal gerilimi hafifletmek veya bir tür çıkış noktası sağlamak için kullanılabilir. Onuncusu, kendine değer vermeme, düşük özgüven ve olumsuz beden imajı ile ilişkilidir. Yiyecekler, geçici bir tatmin ve kendine değer hissi sağlama amacıyla kullanılabilir. On birincisi; duygusal yeme, kişinin duygusal sınırları belirleyemediği veya kendini ifade edemediği durumlarda ortaya çıkabilir. Yiyecekler, bir tür kontrol hissi sağlama ve duygusal sınırları ifade etme aracı olarak kullanılabilir.

Duygusal açlık ne gibi sorunlara neden olur? Öncelikle; duygusal açlık yüksek kalorili, işlenmiş ve sağlıksız yiyeceklere yönelmeye neden olur. Bu, dengeli bir beslenme planını aksatabilir ve obezite, kilo alımı ve beslenme bozuklukları gibi sağlık sorunlarına yol açabilir. İkincisi; duygusal açlık durumunda, yiyecek arzusu genellikle güçlüdür ve birey bu arzuyu bastırmakta zorlanabilir. Bu, kontrolsüz yeme epizodlarına yol açabilir, aşırı yeme ataklarına veya duygusal yeme davranışlarına neden olabilir. Üçüncüsü; yiyecekleri duygusal bir teselli veya rahatlama kaynağı olarak kullanma eğilimi, duygusal bağımlılığa yol açabilir. Bireyler, duygusal açlık hissini gidermek için sürekli olarak yiyeceğe yönelebilir ve bu, sağlıklı duygusal bir denge oluşturmayı ve başa çıkma becerilerini geliştirmeyi engelleyebilir. Dördüncüsü; duygusal açlık ve kontrolsüz yeme davranışları arasında bir kısır döngü olabilir. Kişi, yiyeceğe başvurarak duygusal rahatlama sağlamaya çalışır, ancak bu geçici bir çözüm olduğu için duygusal dalgalanmalar artabilir. Bu durum, duygusal denge ve psikolojik iyi oluş üzerinde olumsuz etkiler oluşturabilir. Beşincisi; duygusal açlık ve kontrolsüz yeme davranışları, kişinin kendine güvensizlik ve özgüven sorunları yaşamasına neden olabilir. Yeme alışkanlıklarının kontrol edilememesi ve kilo veya beden görünümüyle ilgili olumsuz düşünceler, kişinin kendini kötü hissetmesine ve özgüvenini zedelenmesine yol açabilir. Altıncısı; yiyecekleri duygusal tatmin için kullanma alışkanlığı, kişinin başka sağlıklı başa çıkma yöntemleri geliştirmesini engelleyebilir. Bu durum, duygusal ihtiyaçların yiyecek dışında başka yollarla karşılanmasını engeller ve kişinin duygusal iyi oluşunu olumsuz yönde etkiler.

Duygusal yeme davranışını önlemek ve yönetmek için neler yapılmalıdır? Birincisi;  duygusal yeme davranışının farkında olmak önemlidir. Duygusal yemek isteği geldiğinde durup düşünmek ve bu isteğin gerçek açlıkla ilişkili olup olmadığını değerlendirmek gerekir. Duygusal açlık belirtilerini tanımak ve fark etmek, bu davranışı kontrol etme konusunda önemlidir. İkincisi; duygusal açlık, genellikle başka duygusal ihtiyaçların giderilememesiyle ilişkilidir. Duygusal yemek yeme isteği geldiğinde, gerçek ihtiyacımızın ne olduğunu düşünmemiz gerekir. Örneğin, sevgi, kabul, dikkat, rahatlama veya stresle başa çıkma ihtiyacı olabilir. Bu ihtiyaçları fark etmek, alternatif ve daha sağlıklı yollarla bu ihtiyaçları karşılamayı öğrenmemize yardımcı olabilir. Üçüncüsü; duygusal yeme yerine, başka sağlıklı başa çıkma yöntemleri geliştirmek önemlidir. Bu yöntemler, stresi azaltmak, duygusal dengeyi sağlamak ve olumsuz duygularla başa çıkmak için kullanılabilir. Egzersiz yapmak, ibadet yapma, derin nefes alma, günlük tutma, hobi edinme veya destek gruplarına katılma gibi yöntemler deneyebiliriz. Dördüncüsü; sağlıklı ve dengeli bir beslenme düzeni oluşturmak, duygusal yeme davranışını kontrol etmeye yardımcı olabilir. Yeterli ve dengeli bir şekilde beslenmek, kan şekerini dengede tutar, enerji seviyelerini dengelemeye yardımcı olur ve duygusal dalgalanmaları azaltabilir. Beşincisi; duygusal yemeyle mücadele etmek için bir destek sistemine sahip olmak önemlidir. Ailemiz, arkadaşlarımız veya bir destek grubu gibi güvenilir insanlarla konuşmak ve duygusal destek aramak bize yardımcı olabilir. Profesyonel bir psikoterapist veya psikolojik danışmanla çalışmak da faydalı olabilir. Altıncısı; duygusal açlığı önlemek için düzenli olarak öz bakım uygulamaları yapmak gerekir. Yedincisi; bizi duygusal yeme davranışına iten tetikleyicileri tanımak önemlidir. Bu tetikleyiciler, belirli duygusal durumlar, ortamlar, sosyal etkinlikler veya bazı yiyecekler olabilir. Tetikleyicileri tanımak ve bunlarla nasıl başa çıkacağımızı öğrenmek, duygusal yeme davranışını kontrol etmemize yardımcı olabilir. Sekizincisi; duygusal yeme davranışıyla mücadele ederken kendimize empati göstermek önemlidir. Kendimizi suçlamadan, eleştirmeden ve kendimizle utanç duymadan, kendimizi anlamaya çalışmalıyız. Kendimize nazik olmalı ve hata yapmanın normal olduğunu hatırlamalıyız. Kendimize destek ve şefkat göstermek, duygusal yeme döngüsünü kırmada yardımcı olabilir. Dokuzuncusu; duygusal yeme davranışını kontrol etmek için kendimize hedefler belirlemeliyiz. Bu hedefler; sağlıklı beslenme, duygusal ihtiyaçları başka yollarla karşılama, duygusal dengeyi sağlama veya duygusal yeme davranışının sıklığını azaltma gibi olabilir. Hedeflerimizi belirlemek ve adımlar atmak, motivasyonumuzu artırır ve ilerlemeyi takip etmemizi sağlar. Onuncusu; duygusal yeme davranışını yönetmede zorluk yaşıyorsak, bir profesyonel sağlık uzmanına başvurmak faydalı olabilir. Diyetisyenler,  dâhiliye doktorları bize uygun stratejileri ve destekleri sunabilirler ve bu konuda bize rehberlik edebilirler.

Din ve maneviyat açısından da duygusal yeme davranışı ele alınabilir. Öncelikle; insan, ihtiyaçları sonsuz olan ve yaşamını tehdit eden sayısız faktörler bulunan bir varlıktır. Bu yönüyle insan olumlu ya da olumsuz olarak etkiye açık bir varlıktır. Özellikle olumsuz olaylardan etkilenen insanlar, sonsuz ilim ve kudret sahibi bir yaratıcı olmadıkları gerçeği ile yüzleşirler. Bu durumla başa çıkmak için yiyeceklere yönelebilirler. Oysaki evet ihtiyaçlarımız sonsuz ve düşmanlarımız sayısız olabilir. Ancak sonsuz ilim ve kudret sahibine sığınarak; acizlikten ve yoksunluktan kurtularak bir dayanak noktası bulabiliriz. Bu konuda, Allah’ı hiçbir varlığın aciz bırakmadığını Hud Suresi 33. ayette: “Dedi ki: "Eğer dilerse, onu size Allah getirir ve siz (O'nu) aciz bırakacak değilsiniz." şeklinde açıklanmaktadır. İkincisi, dünyadaki varlığımızın ve davranışlarımızın anlamını mülkün gerçek sahibi yaratıcı açısından da değerlendirmemiz gerekir. Bu noktada, mülkün gerçek sahibi Allah’tır. Bu konuda İsra Suresi 6.ayette: “Sonra onlara karşı size tekrar 'güç ve kuvvet verdik', size mallar ve çocuklarla yardım ettik ve topluluk olarak sizi sayıca çok kıldık.” şeklinde ifade edilerek mülkün sahibinin kendisi olduğunu Allah bize örneklerle göstermektedir. Bu bağlamda, bize emanet olarak verilen bedenimizin, dünyanın ve evrenin kullanım kılavuzuna bakmak gerekir. Bu konuda Allah, yiyeceklerin telafi ediciler olmaması gerektiğini tam tersine yiyeceklerin şükretmenin, Allah’ı Rezzak ismiyle tanımanın birer aracı olduğunu belirtmektedir. Bu konuda Nahl Suresi 114. ayette: “Allah’ın size verdiği helâl ve güzel rızıktan yiyip için ve eğer yalnız Allah’a kulluk ediyorsanız O’nun nimetine de şükredin.” şeklinde ifade edilmektedir. Üçüncüsü, insanların sorunlarını gerçekçi bir şekilde çözmeleri ve duygusal yeme ile israf yapılmaması gerektiği belirtilmektedir. Örneğin bu konuda A’râf Suresi 31. ayette: “Ey Âdemoğulları! Namaz kıldığınız, ibadet ettiğiniz her yerde temiz ve güzel elbiselerinizi giyin. Yiyin, için fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez.” şeklinde ifade edilmektedir. Bu noktada duygusal yeme davranışımızın, arkasındaki nedenleri bulup bu konuda kendimizi düzenlememiz gerekir.  Dördüncüsü; ilahi dinler, insanların idlerini (nefislerini) kontrol etmeyi ve açgözlülüğün, şehvetin ve dürtülerin esiri olmamayı öğütler. Duygusal yeme de açgözlülüğün bir şeklidir ve idin (nefsin) kontrolünü kaybetme durumunu yansıtabilir. İnsanın sınırsızlığı ve aşırılığı Yusuf Suresi 53. ayette: “ Yine de ben nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis, rabbimin acıyıp koruması dışında, aşırı bir şekilde kötülüğü emreder; şüphesiz rabbim çok bağışlayan, pek esirgeyendir.” şeklinde ifade edilmektedir. Bu noktada, dürtüsel bir şekilde yiyeceklere yönelmeyi kontrol etmenin önemi üzerinde durularak, bu konuda idin eğitilmesi gerektiği belirtilmektedir. Beşincisi; ilahi dinler, insanların bedenlerini sağlıklı tutmalarını teşvik eder. Duygusal yemek ise, sağlıksız beslenme alışkanlıklarına ve obeziteye yol açabilir. İlahi dinler, bedenin bir emanet olduğunu ve ona iyi bakılması gerektiğini öğretir. Bu konuda Bakara Suresi 195. ayette: “Allah yolunda harcama yapın; kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. İyilik edin, kuşkusuz Allah iyilik edenleri sever.” şeklinde ifade edilerek üstü kapalı bir şekilde insanların duygusal yemeden uzak durarak sağlıklarını korumaları gerektiği bildirilmektedir. Altıncısı, ilahi dinler, insanların sadece bedensel ihtiyaçlarına değil, aynı zamanda ruhsal ihtiyaçlarına da önem verir. Duygusal yeme, insanların duygusal boşluklarını doldurmaya çalıştığı bir davranış olabilir. İlahi dinler, insanların gerçek anlamı ve huzuru ruhsal bağlantılarla bulabileceklerini öğretir. Bu noktada gerçek sahibimiz ve velimiz yaratıcımızdır. Allah bu konuda, Bakara Suresi 257. ayette: “Allah, iman edenlerin velisidir; onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlerin velileri ise sahte tanrılardır; onları aydınlıktan çıkarıp karanlıklara sokarlar. İşte bunlar ateşliklerdir, bunlar orada devamlı kalıcıdırlar.” şeklinde ifade ederek, sebeplerin sahibi olduğunu; insanların bütün arzularını dengeli ve sağlıklı bir şekilde doyuracağını; mutlak adaleti sağlayarak insanları mağduriyetten kurtaracağını belirtmektedir. Bu noktada insanların birer sebepler olduklarını düşünmek ve onları ilahlaştırmamak gerekir. Yaşanılan hayal kırıklıklarında bu gerçekten yola çıkarak insanlara ve olumsuz deneyimlere takılmadan farklılaşmak gerekir. Bunun için affedici olmak çok önemlidir. Bu konuda Âl-i İmran Suresi 159. ayette: “Allah’ın rahmeti sayesinde onlara karşı yumuşak oldun. Şayet kaba, katı kalpli biri olsaydın etrafından dağılır giderlerdi. Onları affet, onlar için bağışlanma dile, işlerinde onlarla istişare et. (Bir konuda) karar verdiğin zaman Allah’a tevekkül et. (Ve onu uygula. Çünkü) Allah, tevekkül edenleri sever” şeklinde ifade edilmektedir. Ayrıca yaşanılan sıkıntılarda; ibadetler ve dua aracılığı ile Allah’a sığınmanın önemli bir başa çıkma yöntemi olduğu Âl-i İmran Suresi 148. ayette: “(Dualarına karşılık) Allah, onlara dünya sevabını ve ahiret sevabının en güzelini verdi. Allah, muhsinleri/kulluğunu en güzel şekilde yapmaya çalışanları sever.” şeklinde ifade edilmektedir.

Sonuç olarak; insan ile hayvan arasındaki en önemli fark, insanın anlam oluşturabilen bir varlık olmasıdır. İnsan, deneyimlerine anlam katabildiği gibi ihtiyaçlarına ve ihtiyaçlarını karşılama yollarına da anlam katabilir. Bu noktada; “yemek için yaşamak” yerine “yaşamak ve şükretmek için yemek” felsefesi ile hareket edip yaşamak gerekir. Böylece yeme davranışımıza sınır koymakla kalmayıp sahip olduklarımızı ihtiyaç sahipleri ile paylaşıp sorunlarımıza gerçekçi çözümler bulabiliriz. Hayatımız için olduğu gibi yiyecekleri de israf etmeden sorunlarımızı gerçekçi bir şekilde çözüp mutlu bir yaşam sürdürmemizi dilerim.