11 Temmuz 2023

Ahmed Yesevî'de Men Arefe yahut Kendini bildi ise Hakk'ı bildi

Kendini bilmek nedir? İnsan kendi bilincine nasıl varır? Niçin varmalıdır? İnsanın kendini bildiği men arefe sıratından Hakka varan bir yolda erenler nice söz söyledi; yol gösterdi. Kendini bilmek ama ne için? Hakikati bilmek, bilgelik özümüzden bizi nereye taşır? Nerden geldik nereye gidiyoruz? İşte Ahmed Yesevî pirimiz de bir yolbaşçı olarak bize hikmetleri ile bu yolu ve esrarını anlatarak bir devran başlattı. O gün bugün Türkistanlıların kalbinde bu hakikat dönüp duruyor: Kul Hoca Ahmed Hakk sözünü söyleyip geçti, Aynel-yakîn tarikatta bozlayıp geçti, İlmel-yakîn Şeriatı gözleyip geçti, Hakkel-yakîn hakikatından söyledim ben işte, diyerek pir kendimizi bilmekliğimizin kendi bilgi çerçevesinde, <islam muhtevasıı Türkçe Hakk ile Hakke’l-yakin arasındaki o kendini bilme alanını bize anlatır.

 

Bir medeniyet tasavvuru şüphesiz insan tasavvuru ile başlar; insanın kendini bilmesi medeniyetin beynelmilel çerçevesi olan toplum-devlet-şehir için kültürün nasıllığını ve medeniyetin zahiri yapısının batınının nasıl dolacağını bize kendini bilen insan ve onun teşekkül edeceği toplum belirlemeyecek midir? Ahmed Yesevi bu yolda kendini bilmek yahut men arefe sırrına dair kendöz diye erenler dilinde gezen yola ikrar vermeye çağırır: Esiri ikrara uyanlardan ol  Men aref sırrını duyanlardan ol doğru yürü doğru diyenlerden ol Beyhude cihanı gezme boşuna.  Hülasa cihana göz ile akıl düşürüp kendimiz merkezinden men arefe sırrını arayan insan kendözün bilip varlığa, bilgiye ve ahlaka bu gözle baktığında bilgelerin idrakiyle alemi seyretmiş olacaktır. Medeniyet merkezli bir tarih okuması kendini bilme merkezli bir insan tasavvuruyla baş başa yürür. İnsan kendine ayine kendi ayinesine sahip sırlı bir yolun yolcusu…

 

Akılların şaşıp aşk ile fikir edenin anladığı o yerden konuşunca erenler kendini bil sırrı kapısına gelinmiş demektir. Bu insan olmanın en derin sırrına doğru ruhun, canın, kalbin yolunda gidiştir: Yesevi dilince: Hak önünde en üstün akıl bile duramaz, Aşk şiddeti coşsa bir an durmaz, Kelebek gibi kor hâline gelip kendini bilmez, Bu sırları Sevgili’den duydum ben işte. Kendini bilmez olduğun o yerde kendini bilmek keyfiyeti nicedir. Bunun bizim ahiretin imtihanı olduğu düşünülen hayatımıza faydası nedir? Bu kendini bilme eylemini gerçekleştirmenin mana ve maksadındaki hikmet ve hasıla ne ola? İşte burada modern zamanların ezberlerini bozan bir kendilik bilinci Ahmed Yesevi hikmetlerinden zamanımıza akmaya başlıyor: Gerçek gönülde namaz kıl, Allah bilsin Halk içinde kötü görün, âlem gülsün
Toprak gibi hor görül ki nefsin ölsün Yardım etsen nefsini yenip ağlasam ben”,
denilerek melametin o gösterişsiz ama derin suları önümüzde açılıyor. Gönül semasında kalbin aşk bilgisiyle yaşadığı başka bir yerde bilgelik aşikar oluyor gibi. Belki bu yazının konusu değil ama gariplerin yanında olmak ve onların gönlünü kazanmak gibi toplum ve insan merkezli bir gönül Müslümanlığı Muhammedi yolda Yesevi ile Türkçe olarak ortaya çıkıyor: Muhabbetin meydanına kendisini koysa, Marifetin meydanına kendini vursa, Sır şarabını içip âşık ruhu kansa Meveddettin gülzarında hoş gül olur. İşte kendini bilen kişinin dışa ve içe doğru derinleşmesinin Yesevî hikmetlerinde ortaya konuluşu ve kendini bil yahut men arefe daveti bu şekilde bir muhabbet ve marifet çerçevesinden aşkın içinden bir gülzara yol açıyor gibidir.

Kendini bilme devranının karşısında ahir zaman şeyhlerinin yanlış yüzlerini de meydana döker Yesevi hikmetleri. Aslında kendini bilmede müspetler kadar menfiler üzerinden insana kendini anlatmak Kuran’da ortaya çıkan bir yol. Klasiklerin de bu yolda mana doğurduğu ehline malumdur. Kendini bilmeden ham bilgi ile şeyhliğin gönül Müslümanlığındaki karanlık halin resmi de vardır Yesevi’de: Bunların tavrını anlattığı yerde Ayıbını dese öfkelenip çıkışırlar, Kendini bilmeden yanlış işe yürürler, Kara yüzlü mahşer günü duruşurlar, Nedamette başı donup yürür imiş, tespitleri ile bu karakter ortaya konulur. Hakikat maskaralıkla farklı şey aşikar. Men arafe sırrına dair Yesevî pirin şu tespiti ile bu fikir devranını bitirelim: Hani âlim, hani amel işleyen dostlar? Allah’tan söz etse, siz can veriniz. Gerçek âlim yastığını taştan yaptı, Ne anladı onu âleme söyledi. Kendini bildi ise Hakk’ı bildi, Allah’dan korktu ve insafa geldi. Benim hikmetlerimi bilgin işitsin, Sözümü destan eyleyip maksada yetsin. Bu ifadelerin izaha gereği yoktur. İşte kendini bilmek ile insanlara Hakkı bildiren Yesevi yolu Türkistan’dan aleme insanlığını özünü talime devam ediyor. İnsan çok insanlık az derken Yusuf Has Hacib neyi kast etti?

Kendini bilen hakikati ve Hakk’ı bilirmiş; erenlerin bu yolunda nasılı ise erbabının, ehlinin malumudur.

Vesselam