26 Şubat 2016

AK Parti’nin etik sınavı: Balıkesir

AK Parti ve Erdoğan ile birlikte Türkiye'nin tek kazanımı küresel ölçekte değer arz eden devasa projeler değil elbette. İnsan yaşamına konfor katan duble yollardan ekonomik gelir seviyesinin yükselmesine bir çok adım sıralanabilir.

savcilik2Ama bunların çok daha ötesinde şeyler var 2002'den bu yana ülkeye kazandırılan.

Taktir edersiniz ki; ne kadar konforlu ne kadar ekonomik varlıklı bir toplumsal taban oluşturursanız oluşturun, ahlaki değerlerle beslemediğiniz sürece bir kıymet-i harbiyesi olmaz.

İşte AK Parti ve Erdoğan ile birlikte bu ülkenin elde ettiği en önemli kazanım bu. Bilhassa siyasette üslup ve ilke anlayışının toplumun tüm kesimlerine yayılan bir sinerjiyle oturtulması...

AK Parti ayrıca bu ahlaki değerleri, sergilediği uygulamalarla da destekledi. Parti, etik değerlere uymadığı gerekçesiyle daha kısa bir süre önce Ankara Ayaş Belediye Başkanı Bülent Taşan, Adana Ceyhan Belediye Başkanı Alemdar Öztürk ve ​Kahramanmaraş Elbistan Belediye Başkanı Durmuş Küçük gibi isimleri, hiçbir oy kaygısı gözetmeden ihraç etti.

teftis_rapor

Erdoğan'ın Genel Başkan ve Başbakan olduğu dönemde yüzlerce AK Partili Belediye Başkanı ile ilgili, bu ahlaki değerleri korumak adına “soruşturma izni” verilmesi yönünde müdahil olduğunu da biliyoruz. ​

AK Parti şimdi kendi oluşturduğu bu ahlaki değerle, yeni ve önemli bir sınavın eşiğinde. Bu sütunları takip edenler, Balıkesir'de Büyükşehir Belediye Başkanı Edip Uğur'un, Vali Mustafa Yaman'a yönelik sözleri sonrasında yazdığım 2 ayrı yazıyı bilir. Belediye Başkanı Edip Uğur'un, ortada Vali Yaman'ın da talebiyle açılmış Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2015/88136 sayılı soruşturmaya dair 2016/1950 sayılı Kovuşturmaya Yer Olmadığı kararı olmasına karşın, Vali'yi “nitelikli dolandırıcılıkla” suçlamasının altında “Fetullahçı Terör Örgütü” bağlantısı olduğunu ifade etmiştim.

“Edip Ağa” lakaplı Başkan Uğur'un iddiaları sonrasında görevlendirilen İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişleri de yaptıkları tüm araştırmalar sonrasında hazırladıkları 26 Ocak 2016 tarihli 26 sayfalık Araştırma Raporu'nda, herhangi bir suç unsuruna rastlanmadığı için “Balıkesir Valisi Mustafa Yaman hakkında yapılacak hiçbir işlem olmadığı” sonucuna varmışlar.

Ortada bütün bu somut deliller olmasına karşın, Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Edip Uğur, Vali Yaman'ı hedef alan açıklamalarında aynı iddiaları tekrarlamayı sürdürüyor.

Uğur'un ulusal ölçekte ilk kez bizim dile getirdiğimiz Vali Yaman'a yönelik skandal suçlamaların, FETÖ ve Aydın Doğan medyasında yayınlanan videoları üzerine, AK Parti Genel Merkezi ve Başbakan Davutoğlu'nun, Uğur'u bu iddialara dair belgelerle Ankara'ya çağırdığı bilgisi geldi.

Dahası, Parti Genel Merkezi'nde, “Uğur'un haksız olmasına karşın susmayacağı, bu nedenle de Vali Yaman'ın Balıkesir'den alınması” yönünde görüş beyanında bulunduğu iddiası da cabası...

Çok merak ediyorum; Gezi Kalkışması'nda, Balıkesir AK Parti İl Teşkilatı önünde, “İktidardan kurtulana kadar sokaktayız” sloganı atan grubun öncüsü Tarık Sürmelioğlu'nu Başkan Danışmanı yapan birini, sırf “susmayacağı” için koruyup AK Parti adına bedel ödemiş bir Vali'yi harcayacak mısınız?savcilik1

Balıkesir'de, Cumhurbaşkanı ve AK Parti üst yönetimine iletildiğinden şüphe duymadığım raporlar ve bilgi notlarında yer alan, “Uyuşturucu ve Silah kaçakçılığı operasyonlarının, Tarihi Eser işlerinin, kaderine terk edilmiş gayrimeşru çocuk skandallarının, Fetulahçı Terör Örgütü ile akçeli işlerin, Balıkesir'i korku imparatorluğuna teslim eden FETÖ bürokrasisinin, yargı, emniyet ve istihbarat bürokrasisini sindiren baskıcılığın” merkezinde anılan birini korumak adına, bütün bunlarla mücadeleyi görev saymış bir mülki amiri harcamak, AK Parti'nin kendi kazandırdığı ahlaki değerlere ihanet olmaz mı?

Ayrıca, Ahlaki değerlerden ödün vermeyeceklerini, zalimin değil mazlumun yanında olacaklarını her fırsatta dile getiren AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Davutoğlu'nun “Türkiye olarak, dünyanın tüm coğrafyalarında ötekileştirilen ve zulme uğrayan mazlumların ve mağdurların yanında olmayı sürdürme​” hedefini gerçekleştirmek için önce Türkiye ve hatta partisiyle ilişkili bir durumda zalimin değil mazlumun yanında olmasını beklemek hakkımız değil mi?