09 Haziran 2015

AK PARTİ'NİN İHTİYACI 2002 RUHU DEĞİL ERDOĞAN RUHUDUR!

Nihayet bir seçimi de geride bıraktık. Ortaya çıkan tablo itibarıyla seçimlerden kazanım elde eden tek adres HDP.

Sandıktan yüzde 41'le çıkan AK Parti'nin aldığı oy, onu birinci yapsa da tek başına iktidar olabilecek sandalye sayısını elde edememesi, yenilgi olarak değerlendiriliyor; ki bu değerlendirmeler haksız da değil. Ancak AK Parti'nin, karşısındaki benzeşmeyenleri bile bir araya getiren ittifakların batılı güç merkezleriyle el birliği içerisinde gerçekleştirdiği taarruzlara rağmen elde ettiği bu oy oranı, yabana atılacak bir durum da değil. En azından AK Parti için kemikleşebilecek bir blok taban anlamına geliyor bu oran.

Olaya bu çerçeveden bakınca, sandıktan çıkan sonuç AK Parti açısından ne bir hezimettir ne de zafer diyebiliriz. Verilen mesaj doğru okunursa bu sonuç hayr çıkacak şer bile sayılabilir.

Lakin, AK Parti, eğer "HDP'nin oyları CHP'den geldi" derse, sandık mesajını alamadığını ortaya koymuş olur. Zira ortadaki verilere göre CHP'den HDP'ye giden oy maksimum yüzde 2.

Olaya bu pencereden bakıp özeleştirilerini yapmalı AK Parti.

AK Parti, HDP realitesini ve bu partiye dönük muhalefetin açık desteğini göre göre seçimde büyük strateji hatası yaptı.

Son bir aylık zaman diliminde AK Parti ve HDP arasında geçtiği algısı oluşturan bir seçim atmosferine sebep olan AK Parti'nin bu minvaldeki seçim söylemi bu sonucun birinci sebebidir.

AK Parti HDP'yi hiç muhattap almayıp stratejiyi HDPnin baraj altı kalması üzerine kurmasaydı, HDP'nin alacağı oy maksimim yüzde 9 idi.

Ne kadar demokratik olduğu zaten tartışılan baraj üzerine oturtulan yanlış propaganda, etnisite siyaseti yapan HDP'ye akışın en önemli sebebidir. Ve bu akışın yaklaşık yüzde 5'i AK Parti'deki Kürt seçmenden oluştu. AK Parti'nin Kürt seçmene yonelik pozitif ayrımcı söylem, yüzde 2 kadar MHP'liyi de küstürdü.

Eğer MHP'nin başında Bahçeli dışında biri olsaydı, emin olun AK Parti bugün yüzde 35'leri MHP de yüzde 20'leri konuşuyor olacaktı.

Buna rağmen bugün HDP'ye geçişi, salt CHP kaynaklı göstermek, güneşi balçıkla sıvamaktır. Yeni hayal kırıklıklarına zemin hazırlamaktır.

AK Parti'nin 13 yılda Kürtlere sağladığı kazanımlara rağmen, bu kesimin HDP'ye kaymasını da kimse yadırgamamalı. Çünkü kullanılan söylem bunu tetikledi.

AK Parti'nin bundan sonraki hedefi asla sadece adresine giden Kürt seçmeni geri çekmek olmamalı. Buna yönelik bir siyaset stratejisi, yüzde 41'i de eritir.

Baskanlık Sistemi hedefleyen AK Parti'nin %41in üzerine ekleyeceği kitle muhafazakar Türkler ve demokratlardan başkası değil.

Ülkede yüzde 75'lere varan muhafazakar demokrat kitlenin yüzde 41'ini alıp geri kalan 34 yerine, HDP'ye giden yüzde 5 Kürt seçmene oynamak akıllıca olmaz.

Bu tablo ortadayken AK Parti'ye düşen, "ikinci yarı başlıyor" söyleminden hareketle bu yarıya 1-0 yenik basladığının bilinciyle hareket etmek.

AK Parti ikinci yarıdaki mücadelesinde, çözüm süreci gibi sadece etnisiteye dayalı Kürt siyasetine yarayan argümanı da terketmelidir. En azından bunun siyaseten yansımalarının analizini doğru yapmalıdır.

Şu haliyle bu analizden çıkacak sonuç ise maalesef, Kürt seçmenin Beyaz Türklerle bile aynı safa geçtiği bir yerde çözüm sürecinin hükmünden söz edilmemesi şeklindedir.

AK Parti'nin ortaya çıkan iradeden alması gereken bir mesaj da aday belirleme ve teşkilat yapılanması noktasında kendini gösteriyor.

Teşkilatların yeniden yapılandırılması sürecinde izlenen o tepeden dayatmacı tavır sorgulanmalıdır. Tabii ki 13 yıldır AK Parti teşkilatlarında görev alıp son dönem görev verilmeyenlerin enaniyet kokan küskünlükleri değil kastım. Teşkilatların, bırakın her kesimle kucaklaşmasını, partinin kendi tabanıyla bile kucaklaşmakta acze düşmesi, sinerji ve heyecanı törpülemiştir.

AK Parti bir diger özeleştiriyi de aday belirleme sürecinde tabana rağmen aday dayatılması üzerinde yapmalıdır. Bu hata üzerine belirlenen bircok aday, bölgesiyle doku uyuşmazlığı yaşadı.

Teşkilatlarda yaşanan hayal kırıklıklarına bir de aday belirlemedeki bu hata eklenince bugün karşılaşılan tablonun temel taşları da döşenmiş oldu.

Bu tabloya bakıp 2002 ruhu çağrısında bulunarak belli isimleri işaret edenlere gelince... Yaşanan seçim süreci boyunca kendi tariff ettiği adrese bile eğreti duranların, partiye yönelik saldırılara sessiz kalıp izlemesine bakılırsa o ruhu kendisi bile taşımıyor. O yüzden AK Parti'nin bir ruha ihtiyacı varsa o ruh 2002 ruhu değil; Erdoğan'ın mücadeleci ve kucaklayıcı ruhu sadece.