VF kat sol
VF kat sağ

29 Nisan 2017

AKPM’nin kararında da Erdoğan’ın en kıymetli yanının etkisi var…

 

Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM), Türkiye'nin siyasi denetim sürecine alınmasını talep eden karar tasarısını kabul etti.

Batılı ülkelerin 15 Temmuz'da gösterdikleri kirli sessizliğin sonradan ‘FETÖ darbesini niye önlediniz' gibi bir tavra dönmesi böylesi bir kararın çıkacağının işaretiydi.

Türkiye'ye 35 maddelik bir öneri paketi sunan AKPM, böylece Türkiye'yi 2004 öncesine göndermiş oldu. 16 Nisan referandum öncesinde gerginlik yaşanan Avusturya ve Hollanda'nın dışişleri bakanları, Türkiye'nin üyelik müzakereleri sürecinin sonlandırılmasını dahi istiyorlar.

Öyle görülüyor ki Avrupa 50 yıldır kapısında beklettiği Türkiye ile uğraşmaya devam edecek.  

Kimse kimseyi kandırmasın. Türkiye takıntısının kabul edilmez düzeyde haksızlık ve küstahlığa bürünmüş olmasının ne OHAL ile ne de ‘tek adam' söylemiyle çok ilişkisi yok.

OHAL dertleri olsaydı Türkiye'nin yaşadığı terör tehdidin yanında çocuk oyuncağı kalacak durumlar için OHAL kararı alan Fransa'ya söylenirdi.  ‘Tek Adam' dertleri olsaydı seçilmiş bir lideri darbeyle alaşağı eden Sisi'nin yollarına kırmızı halı döşenmezdi.

Bunları gören görüyor artık.

Bütün dert, AK Parti ile birlikte Türkiye'nin onların kurallarına uymayı reddeden, ekonomik ve siyasi açıdan bağımsız kararlar almak isteyen bir ülke kimliğine bürünmüş olması.

Batılı devletlerin ‘ben bilirim' havalarında üstenci ve buyurgan karakterlerini saklamadan gösterdikleri bütün yırtıklıkların ardında sadece bu var, gerisi teferruat.

***

Avrupa'nın öteden beri demokrasi, hukuk, insan hakları ilişkili bütün kavramların sadece kendi kaynaklı olduğunu düşünme gibi bir kompleksi var.

Bu kompleks öyle güçlü bir yalanla temellendirilmiş ki zaman içinde uydurdukları kurusıkı onların ve onlara hayran kesimlerin değişmez doğrularından birine dönüşmüş durumda.

Bu yalan yıllarca bu ülkenin daha adaletli, özgür ve eşit olmasını isteyen her kesimden insanına da kemikleşmiş şekilde belletildi maalesef.

Kompleksleri öyle büyük ki, bugünün dünyasındaki pervasızlıklarının tarihsel köklerini şekillendirenin sömürgeci kimlikleri olduğunun bir ehemmiyeti dahi kalmıyor karşısında.

O kadar ki yüzlerce yıl dünyanın dört bir yanında yerli halkların hayatlarını aç gözlülükleri için tarumar ederken işledikleri günahları ve suçları hiç sıkılmadan uygarlık adına yaptıklarını iddia edebiliyorlar hâlâ.

Bugün Türkiye'ye sömürgeci künyeleriyle değilse de sözde demokratik kimlikleriyle ayar vermeye çalışırlarken de değişmiş bir şey yok.

Aldıkları son karar gibi dayatmalarla yüz yıllar öncesinin zihin yapısı gizlenemez şekilde su yüzüne vuruyor işte.

O yüzden kendilerini, halklarını ve kendi her yalanlarını sorgusuz sualsiz doğru addeden içimizdeki tapıcıları kandırsalar da AKPM'nin aldığı kararın ardında bu tarihsel sakat bakışın izleri var.

***

Bana ‘Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın en etkili özelliği nedir?' diye sorulsa vereceğim tek cevap, Batılı ülkelerin ve bizdeki verimsiz muhaliflerin neden onun üzerinden Türkiye ile uğraştığının da cevabı olur.

Benim gözümde onu değerli kılan en önemli özelliği siyasette etkili olmaya başladığından beri tam bir ‘turnusol kâğıdı' işlevi görüyor olması.

Kimin ne olduğunu saptayan bir ayıraç olma hali Batının neden bu tür kararlarla işi yokuşa sürdüğünün de cevabı tabii ki.

Çözeltilerdeki asit ve bazları ayırt etmekte kullanılan bir turnusol kâğıdı gibi çalışan okumaları yalnızca içerdekilerin değil dışardakilerin de gerçekte hangi karakterlere sahip olduklarını ‘şak' diye ortaya koyuyor.

Bu topraklarda filiz vermiş ne kadar burnundan kıl aldırmayan kişi, ideoloji, cemiyet, cemaat, grup, topluluk varsa hepsinin yıllarca oynadığı rollerin bir tiyatro olduğunu gösterdiği için bu kadar çok düşmanı var.

Memlekette ne solcunun solcu ne sağcının sağcı ne İslamcının İslamcı ne liberalin liberal ne Atatürkçü'nün Atatürkçü ne de laik, milliyetçi, çağdaş, demokrat olanın söyledikleri olmadığı ondan sonra çıktı ortaya.

Öte yandan kendini demokrat, özgürlükçü, insan haklarına saygılı yutturan Batının maskesini düşürdüğü için de Türkiye böylesi kararların muhatabı oluyor çokça.

Yıllarca kendilerini bir kimlikle yutturmuş bütün karakterlerin aslında verimsiz, yararsız, miskin, söyledikleriyle zerre uyum göstermeyen tipler olduklarını ortaya koydukça içerde dışarıda bütün sahte karakterler ona düşman kesildi.

15 Temmuz darbesinin başarısız olmasından dolayı Batılı ülkelerin adeta karalar bağlamasının da...

Bizdeki beşi benzemez tarafların bir araya gelip ‘Hayır' cephesinde ona karşı müttefik olmalarının da…

Dolaylı da olsa Türkiye'ye Fethullahçı Terör Örgütü'ne ve PKK terör örgütüne karşı yürütülen mücadeleyi durdurun demeye getiren raporlar kaleme alma küstahlıklarının da…

Bugün utanma pazarına getirilip özür dilemek zorunda kalan Fransa Uluslararası İlişkiler Enstitüsü (IFRI) uzmanı Prof Philippe Moreau Defarges'in kolayca ‘Erdoğan öldürülmeli' demesinin de sebebi aynı.

Bu yüzden zaten altında birleştikleri slogan kolayca ‘ne mal olduğumuzu açık eden Erdoğan düşmeli…' olabildi.