VF kat sol
VF kat sağ

18 Ocak 2022

​Al Bayrağım… Yüksek yerlerde açan çiçeğim

Arif Nihat Asya bayrak şairimizdir. Bir ölüm sene-i devriyesinde daha kendisini anarken al bayrağın gölgesinde vatanlaşan toprakları düşünüyoruz. Memleket haline gelen harabat toprakların manası olan bayrağımızın onun anlam yüklü şiirinde yâd edilişi, bir millet için olduğu kadar ferdiyetimiz adına da bize mahsus şeyler söyleyebilir. Zira mavi gök ve yağız yer arasında yaşayan insanı biyolojik düzeyden insaniyete taşıyan şey onu var eden değerleridir. İnsan bir değer varlığı olarak mazi, an ve gelecek arasında kendisini bulur. Keyfiyetimizi var eden manamız toprağımızı vatan, memleket eder. Al bayrağımız bunun üstünde dalgalanan bize var ve özgür olduğumuzu anlatan en müstesna bir semboldür. Şiirinde vatanın mavi göğünde gönlümüzdeki maviliğin yansıması olarak yer alan al bayrak; doğumdan ölüme hayatımızı kaplayan bir destandır: Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü, Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü, Işık ışık, dalga dalga bayrağım! Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım. Sana benim gözümle bakmayanın Mezarını kazacağım. Seni selâmlamadan uçan kuşun Yuvasını bozacağım. İnsanın varlık içinde kendisi hissetmesi ve yerleştirmesi bakımından al bayrak kendiliğimizin ve kendimizin buluştuğu bir müstesna yer ve zamanın hülasa tarihimiz olan efsunlu bir tezahürüdür.

Al bayrak; ay ve yıldızı ile bağımsızlığın, özgürlüğün alamet-i farikası, izzet-i nefsimizdir. Vatan mefhumunun şüphesiz en büyük remzi, al bayraktır. Hayatın en karanlık devresinde bile o ay ve yıldız gönlümüzde dalgalandıkça umudumuz bakidir: Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder... Gölgende bana da, bana da yer ver. Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar: Yurda ay yıldızının ışığı yeter. Al bayrak bu cümleden vatanı kurmakla kalmaz bağımsız varlığımızı da gösterir. Umudun en sönük anında al bayrağın ışığı bize asırlık bir ahengin şiirini getirebilir.

Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak derken Akif al bayrağın bizim için yerini zamana kazır.  Tüm sıkıntı anlarında, her şartta al bayrak bize sığınak olur: Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün Kızıllığında ısındık; Dağlardan çöllere düştüğümüz gün Gölgene sığındık. Ey şimdi süzgün, rüzgârlarda dalgalı; Barışın güvercini, savaşın kartalı Yüksek yerlerde açan çiçeğim. Senin altında doğdum. Senin altında öleceğim. Al bayrak bize doğum hayat ve ölüm her anımızda, her vuslatımızda yanımızda yer alsın; sonsuzluğa yoldaşımız olsun diye yüreğimizde yetişen bir müstesna çiçek, ucalarımızın kartalı ve barışın beyaz güvercini olarak mavi göğümüzü ve gönlümüzü süsler durur.

Bayrak bize nerden gelip nereye gittiğimizin hikâyesini fısıldar. Bedeli ödenmiş nice vaktin ödülüdür. Umudun ak kanatlı güvercini…Tarihimizin kimliğimize ve şahsiyetimize emanetidir. Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim: Yeryüzünde yer beğen! Nereye dikilmek istersen, Söyle, seni oraya dikeyim! Bizim yeryüzümüz, ruhumuz ve gönlümüz ise orada şeref, şiir ve gözümüzün nuru olur dalgalanır. Her şeyimizdir…

Bu kısa deneme, Arif Nihat Asya’yı anmaya dair olması yanında al bayrağın gönlümüzde dalgalandıkça bizi var eden manasını da kendi halince haldaşı olana anlatmak dileğidir. Göklerimizin ak kanatlı güvercini al bayrağımız; Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye; Yattığı toprak belli, Tuttuğu bayrak belli, Kim demiş meçhul asker diye?, mısraında Arif Nihat Asya’nın işaret ettiği nice Yörük Dedelerin kabrinde diz dize dua olduğumuz ve ak kanatlarla önünde havalandığımız memleketin bizim harabatımızdan nasıl doğduğunun ağyarına meçhul halince olana tanıdık hikayesini anlatır durur… Arif Nihat’ı rahmetle anarken al bayrağımızın mavi göğümüzde ak kanatlar ve gecemizde sönmeyen yıldızlar olduğu vatanda asırlardır tanışık olduğumuz o manaya selam ediyoruz…

Vesselam.