VF kat sol
VF kat sağ

16 May 2015

ALBAY LEVENT GÖKTAŞ'IN MİT MÜSTEŞARLIĞI NASIL ENGELLENDİ?

Türkiye'nin Fetullahçı yapı ile mücadele sürecini bir İstiklal Mücadelesi olarak adlandırmanın, örgüt liderinin "Devletin kılcallarına sızın" talimatının nasıl nakış nakış işlendiğini ortaya koyan öyle çok yaşanmış gerçek var ki saymakla bitmez.

İşte bu bağlamda, arada kaynayıp giden çok ilginç bir hikaye paylaşacağım sizlerle...

Fetullahçı Terör Örgütü ile ilgili kumpas iddialarına karşı çıkanların dikkatle okumasını tavsiye ediyorum.

Yıl 2004. Türk Silahlı Kuvvetleri içerisindeki kimi yapıların, AK Parti iktidarının ideolojik referansından kaynaklı rahatsızlıklarının tavan yaptığı dönem.

Ana karargahın hemen her odasında "darbe sohbetlerinin" ayyuka çıktığı bir süreç.

Karargahdaki ikili sohbetlerde bile daha sonra AK Parti'ye kapatma davasının temel gerekçelerinden biri olacak "AK Parti'nin eğilimi siyasal İslâmdır. Siyasal İslam'ın temel düsturu şeriattır. AK Parti, şeriatı amaç edindiği için kaynağını şeriattan alan takiyyeyi kullanıyor" ifadelerinin tartışıldığı bir süreç yani.

Siyasi iktidarın kulağına gelen bu minvaldeki haberler, Milli İstihbarat Teşkilatı'nın yeniden yapılandırılması gerektiği tezini güçlendirir. Zira siyasi otoriteye bağlı olan MİT'in askeri oligarşiye hizmet ettiğinin en açık göstergesi, karargahdaki bu toplantılar ve darbe hazırlıklarına dair en küçük bilgi akışının sağlanmamış olmasıdır.

Hükümet, 2004'te MİT'e yönelik bir operasyon planlar.

MİT'in başına, henüz ortadan kaldırılmamış olan askeri vesayetin hareket kabiliyetini bilen, komuta katı dahil olmak üzere ordu içerisindeki olası darbe hazırlıklarına dair önleyici istihbarat başta olmak üzere her türlü istihbarat akışını sağlayacak bir isim üzerinde karar kılınır.

Bu isim dönemin Başbakanı şimdiki Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın da yakın tanıdığı ve sık sık görüştüğü Mustafa Levent Göktaş'tır.

Göktaş, 2004 yılında emekliye ayrılana kadar bilhassa Özel Kuvvetler Komutanlığı'ndaki görevinde üstün başarılara imza atar.

Genelkurmay 2. Başkanlığı'na bağlı Özel Kuvvetler Komutanlığı bünyesindeki Muhabere Arama Kurtarma (MAK) Birliği'nde de görev yapan Göktaş, kimsenin bilmediği bir çalışmanın da başındaki isim olmuştur.

Bu çalışma, Fetullah Gülen Cemaati'nin doğuşundan "sızdığı" kurumlara ve imza attığı birçok eyleme hepsini içinde barındıran ve 2000 sayfadan oluşan rapordur.

Göktaş'ın başında olduğu bu raporun çalışmalarında Binbaşı B.K, Yüzbaşı H.B, Yüzbaşı T.M, Yüzbaşı T.D ve Yüzbaşı Ş.A da yer almıştır. Öyle ki raporun hazırlandığı bilgisayarlar imha edilir.

Böylesine önemli bir çalışmaya imza atan Mustafa Levent Göktaş, dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök tarafından emekli olmaya zorlanır. Bu süreç öncesinde de, Göktaş'ın emrindeki üst subaylar teker teker karargaha çağrılarak bu rapor sorulur. Ancak raporun izine rastlanılamaz.

Göktaş'ın emekliliğini bilhassa silah arkadaşları ve himayesindeki askerler bu rapora dayandırır.

Gelelim tekrar MİT Müsteşarlığı konusuna...

Göktaş'ın 2004'te emekliye ayrılması üzerine, kendisine MİT Müsteşarlığı teklifi yapılır. Hatta iddiaya göre teklifi yapan bizzat ERDOĞAN'dır.

Teklifi alan Göktaş, ekibini kurma çalışmalarına başlar.

ÖKK'daki ekibinden güvendiği isimlere Daire Başkanlığı teklif eder. Bu isimlerden kabul edenler, ÖKK'da görev yaparken aynı zamanda MİT'te oryantasyon eğitimine bile alınır.

Bir süre sonra Göktaş için kararname hazırlığı başlar.

O dönem Başbakanı Erdoğan ve Dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer arasında uzlaşma da sağlanır. Son olarak teamül gereği Genelkurmay Başkanı ile görüşülür. Ancak Hilmi Özkök refere etmez. Gerekçesi ise ilginçtir.

Özkök, "Göktaş'ın rütbesinin Albay olduğunu oysa müsteşarlık konumuna TSK kökenli bir ismin gelmesi için en az Korgenerallik rütbesine haiz olması gerektiğini, aksi durumda hiyerarşik kargaşaya sebep olacağını" öne sürerek, ayak direr.

Gül ve Erdoğan da belki o dönemin koşullarından kaynaklanan sebeplerle bu yönde ayak diremez.

İşte o Göktaş, 7 Ocak 2009'da, cemaat tarafından amacından saptırılarak rövanşist duygulara kurban edilen Ergenekon soruşturma sürecindeki onuncu dalga operasyonunda gözaltına alınır.

Birkaç gün sonra da "silahlı terör örgütü üyesi olmak" suçlamasıyla tutuklanır.

Öyle ki Göktaş, Operasyonun emniyet ve adliye ayaklarının servis ettiği manipülatif bilgilerden yola çıkılarak, Susurluk silahlarıyla bile irtibatlandırılır.

Sözün özü; bu hikayeden de anlaşılacağı üzere; Fetullahçı Terör Örgütü'nün devleti ele geçirmek için uygulamayacağı zulüm, hayata geçirmeyeceği plan yoktur.

Bakalım daha kimlerin hayatını hangi gerekçelerle karartıp, bu ülkenin en stratejik kurumlarını nasıl ele geçirdiler...

Hepsini sırası geldikçe bu sütunlardan okuyacaksınız...