21 May 2017

Albay Talat Aydemir’in 21 Mayıs 1963’te 2. darbe kalkışması

                                                                                   SAKLI TARİHTEN SAYFALAR

Bugün;21 Mayıs 1963'de Harp Okulu eski Komutanı Albay Talat Aydemir'in 2.Darbeye kalkışma sürecini öncesi ve sonrası ile sizlerle paylaşacağız.

Türkiye'de Darbeler ve Cuntalar Dönemi

27 Mayıs Darbesi ile Türkiye'de Darbeler ve Cuntalar Dönemi başlamış ve uzun yıllar boyunca bu darbenin artçı sarsıntıları ülkemizi meşgul etmeye devam etmişti. 27 Mayıs Darbesi bir yılını doldurmadan yeni cuntalar kurulmaya başladı.

CHP, Darbenin ardından yapılan 1961 seçimlerinde beklenen oyu alamamış ve sandıktan Demokrat Parti'nin devamı sayılan Adalet Partisi (AP) çıkmıştı. Seçim sonuçlarını beğenmeyen generaller ‘Bu Meclis'e iktidar devredilmez' diyerek yeniden ihtilal yapma kararı almışlardı. ‘Silahlı Kuvvetler Birliği' isimli cunta darbeye karar vermişti. Oysa ordu, daha 1 yıl önce müdahale etmiş, Başbakan Menderes asılalı 5 ay olmuştu. Lakin seçimden yüzde 61'le  sağ partiler çıkmıştı. Seçmen, Darbeci generallere tepkisini sandıkta göstermişti.

Seçim sonrası oluşan Meclis'ten beklenen ilk iş olan cumhurbaşkanlığı seçimini belirlemek için hazırlanmış 21 Ekim (1961) tarihli ‘Çankaya Protokolü'ydü. Cuntacılar, ‘21 Ekim Protokolü' denilen bu muhtırayı Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay'a da imzalatmışlardı.

Dayatılan protokol icabınca Köşk'e ihtilalin lideri Cemal Gürsel yerleşti.İsmet İnönü Başbakanlığında CHP-AP koalisyon hükümeti kuruldu. İsmet İnönü Başbakan oldu.Ama bunlar ihtilalcilere yetmedi.

Bedii Faik bu vaziyeti şöyle anlatır:“Evet, övünüle övünüle, gerine gerine ilân edilip yapılmış bir seçimden tam altı gün sonra, Harp Akademisi'nde toplam 38 adet Silâhlı Kuvvetler mensubu (10 general, 28 albay), o seçimi saymamaya karar veriyorlardı.” (Faik,2003:93)

Ferruh Bozbeyli generallerin o günlerdeki ruh halini şöyle anlatıyor: “ O dönem “Bu seçim yanlış oldu, biz Halk Partisi kazanacak zannediyorduk. Adalet Partisi kazandı, yine bunlar söz sahibi. Seçimler olmamalıydı” denilen ve de 22 Şubat, 21 Mayıs olaylarının arka arkaya olduğu, hazımsızlıkların yaşandığı bir dönemdi. (Bozbeyli,2009:137)

Albay Talat Aydemir ve Darbe Girişimleri

Talat Aydemir, tıpkı Enver Paşa gibi ‘Bu milleti kurtarmak üzere gönderilmiş özel bir kul olduğuna' inanıyordu.

Aydemir ilhamını Atatürk'ten alıyor, tıpkı Atatürk'ün işgal atlındaki ülkeyi kurtarması gibi işgalden kurtaracağına inanıyordu.Buna şartlanmıştı. Bu şartlanmanın geri planında Talat Aydemir'i abartan bir basın ve ona özel olarak değer veren sivil ve askeri bürokrasinin özel bir yeri vardı.(Altuğ,1976:322)

Aydemir, 27 Mayıs Darbesi'nin fikir babalarından birisi olmasına rağmen Darbenin olduğu günlerde Kore'de askeri görevde bulunuyordu. Yurda döner dönmez, “Milli Birlik Komitesi'ne dahil olacağını sanan ancak Darbenin rant dağıtımından istifade edemediğini gören Aydemir” (Mangırcı,1999:79)  bir süre sonra kendisi için kutsal bir mazeret üretmeye başladı: ‘Darbe hedefini bulmamıştı.'

27 Mayıs Darbesi'nin dağıttığı ranttan istifade edemeyen diğer subayların Albay Aydemir'in etrafında kümelenmesi çok vakit almadı. Onlar da aynı kutsal mazereti savunuyorlardı: Darbe hedefini bulmamıştı.

Harp Okulu Komutanı Albay Talat Aydemir'in etrafında toplanan grup, Darbeci general ve dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'e bazı komutanların görevden alınması, Yassıada kararlarının aynen uygulanması ve bir an önce seçimlere gidilmesi gibi konularda ültimatom veriyordu. Çekişme öyle bir hal almıştı ki, Cemal Gürsel'in bulunduğu Cumhurbaşkanlığı köşkünün üzerinden cuntacılar jetler uçurmuşlardı.

Gelişen olaylar üzerine 19 Ocak 1962'de Genelkurmay Karargâhı'nda Cevdet Sunay başkanlığında Genişletilmiş Komuta Konseyi toplandı.

Genç kuşak, Aydemir ve arkadaşları ile birlikte idi. Sunay'ın o toplantıda Aydemir'e cevabı ise "Sen çok ateşlisin, çok heyecanlısın." olacaktı.(Aydemir,2010)

Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay ile Albaylar Cuntası arasındaki ipler, her iki tarafın birbirini uzun süre idare etmesine rağmen bir süre sonra kopar.

Cevdet Sunay, Cuntanın üç Kurmay Albayına Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nın bu durumdan rahatsız olduğunu, dolayısıyla kendilerini göstermelik olarak tayine tabi tutacağını söyler. Albay Talat Aydemir, Cevdet Sunay'ın bu manevrasına son derece bozulur, ‘Gerekirse Hava Kuvvetleriyle çarpışırız' restini çeker.(Öymen,1986:369)

Albay Aydemir'in 22 Şubat 1962'de 1.Darbe Kalkışması

1962 kışıydı. Genç subaylar seçim sonucunu beğenmemişlerdi. Talat Aydemir cuntasının  20-21 Şubat 1962'de harekete geçeceği söylentisi yayılmıştı. Bunun üzerine Cevdet Sunay, birliklerine alarm verenlerin nakillerinin yapılacağını belirtti. Aydemir, olaylarla ilgisi olmadığını söyledi. Buna rağmen 21 Şubat'ta ordu içinde huzursuzluğa yol açanlar doğudaki birliklere tayin edildi. Aydemir, bunun üzerine Genelkurmay Başkanlığı'na üç maddeden oluşan bir muhtıra verdi.

Sonuçta Aydemir, 1500 Harbiye öğrencisinin okuldan atılmasıyla sonuçlanacak bir teşebbüse girişti. O gün Ankara Meclis kavşağında Harp Okulu'na ait tanklarla, Genelkurmay'ın tanksavarları karşı karşıya gelmişti.Ve Çankaya Köşkü'nü korumakla görevli Muhafız Alayı, Cumhurbaşkanı'na karşı mevzilenmişti

Aydemir tanklarıyla Meclis'i sardı. Ankara çevresindeki askeri birlikler yardıma çağrıldı, ama onların bir kısmı da Talat Aydemir'in emrine girdiler. Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, bakanlar, Köşk'te toplantıdayken, Cumhurbaşkanı'nı korumakla görevli Muhafız Alayı isyancılara katıldı.

Aydemir istese o an, hepsini ‘enterne edebilirdi.' Radyo vericisi isyancıların eline geçmiş, asker birbirine silah çekmiş, eller tetiğe gitmişti.

Gelgitlerin olduğu ortamda Muhafız Alay Komutanlığını yürüten Süvari Binbaşı Fethi Gürcan Aydemir'e telefon açar: "Albayım, şimdi burada kuvvet kumandanları, İnönü dahil bütün kabine köşkte toplantı halindeler... Şimdi hepsini enterne edeyim mi? Hesaplarını göreyim mi?" dedi. Aydemir "Hayır, Serbest bırakacaksınız. Çıkacaklar." cevabını verir.(Aydemir,2010)

Bu hadise, Aydemir'in 22 Şubat'taki girişiminin sonu olur.İnönü, Turhan Feyzioğlu'na "İşte Harbiye kumandanı şimdi kaybetti. Bizi buradan bırakmayacaktı." der.

İsmet Paşa 22 Şubat gecesini Hava Kuvvetleri Karargâhı'nda, isyancılarla pazarlık yaparak geçirdi. İnönü, kan dökülmemiş olması hasebiyle harekâta katılanlar hakkında cezai takibat yapılmayacağı sözünü verir. Sabaha karşı Aydemir, çok kan döküleceğini fark edip teslim olur. Darbecilerle yapılan pazarlık gereği, isyana katılanlar hakkında hiçbir cezai işlem yapılmadı. Talat Aydemir, 69 subay ve dört astsubayla birlikte emekliye sevk edildi.

Albay Aydemir'in 21 Mayıs 1963 2.Darbe Kalkışması

22 Şubat darbesinden sonra serbest bırakılan ve özel bir afla emekliye sevkedilen Aydemir ve arkadaşları, aradan bir yıl geçtikten sonra 21 Mayıs 1963'de bir darbe girişimi için hazırlık yaparlar.İhtilalin parolası ‘Harbiyeli', işareti ‘Aldanmaz'dı.

Aydemir, zamanla darbe toplantıları hâlini alacak organizasyonları sıklaştırır. Ev ve otel toplantıları birleşme çabaları konusunda sonuç vermeyince 22 Şubatçılar kendi aralarında harekete geçmeye karar verirler. Ne var ki Alparslan Türkeş, önceden darbeyi haber almış ve bu bilgiyi bir tanıdığı vasıtasıyla Başbakan Yardımcısı Hasan Dinçer'e ulaştırmıştı.O da İnönü'ye bildirmişti.

Darbeciler önce üstünlük sağlarlar. Radyoevini ele geçirirler.Ancak bir süre sonra radyo, yeniden hükümet yanlılarının eline geçer. Ankara 28. Tümen Kurmay Başkanı Yarbay Ali Elverdi, marşlar eşliğinde ihtilalin olmadığını, bir yanlış anlaşılma olduğunu, birtakım maceracıların böyle bir işe kalkıştığını, ancak durumun kontrol altında bulunduğunu belirten bir karşı konuşma yapar.

Hava Kuvvetleri Komutanı İrfan Tansel darbe girişimine karşı son derece kararlı bir direnç halindeydi.

Milli Damat Metin Toker, bu dirence şu ifadelerle şahitlik ediyor:“İsmet Paşa ile temasımı sağlayan, Tansel'in emir subayı Galip Bülbül, eğer Aydemir, dediği gibi saat 03:00'te tanklarını harekete geçirirse bunları bombalayacaklarını, üzerlerine napalm atacaklarını haber vermişti.” (Toker,1969:119)

Tuğgeneral Batur'a göre Albay Talat Aydemir, “Komleks sahibi bir ihtilal hastası idi. Bu isyan hareketi başarı sağlarsa çok acı neticeler verebilirdi. Öyleyse yapılacak olan karşı koymaktı”(Batur,1985:115)

Batur'un naklettiğine göre “Orgeneral Tansel, 4.üs komutanlığına direkt emir vererek asi kuvvetlere ateş açtırmıştı.” (Batur,1985:115)

Binbaşı Fethi Gürcan'ın oğlu da bu olayı şöyle nakleder: Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur Harp Okulu'nu makineli tüfeklerle tarattırmıştı. (Gürcan,2010)

Sabahın ilk saatlerinde Albay Talat Aydemir, Yarbay Mustafa Pakoba ile birlikte teslim oldular.Kendi evlerinde polislere teslim olan darbeciler ‘Aman bizi sakın askerlere teslim etmeyin. Bizi siz teslim alın' diye ricacı olmuştular.

Darbenin diğer kurmayı süvari emekli Binbaşı Fethi Gürcan sabah 09:30'da Harbiyeli öğrencilere yenilgiyi açıkladıktan sonra siyasal sığınmacı olarak Almanya sefaretine sığınmak üzere harekete geçti.

Sabahın erken saatlerinden itibaren siyasete alet olarak sokaklara dökülmüş ve suç işlemiş Harbiyelileri askeri kamyonlar sokaktan birer birer toplamaya başladılar.Harbiyelilerin şaşkın, yaslı ve donuk bakışları geceye damgasını vuran son sahneydi.

21 Mayıs Darbe kalkışmasının bilançosu 8 ölü, 26 yaralıydı. Hükümete bağlı güçlerin açtığı ateş sonucu ölenlerden ikisi Harbiye öğrencisiydi.

Dönemin şahitlerinden Altan Deliorman, darbenin yabancı kanallardan canlı olarak yayınlandığını şöyle nakleder: Talat Aydemir ayaklanmasının olduğu gece İstanbul ile Ankara arasındaki bağlantı kanalları kesilmişti. Ankara'daki gelişmeler hakkında hiçbir haber alamıyorduk. Ayhan Songar Bey'in geç vakte kadar çalıştığını bildiğim için Laleli'deki muayenehanesine uğradım. Radyonun başında yabancı yayınları dinliyordu. Monte Carlo Radyosu, Ankara'daki güçlerin karşılıklı hareketlerini, tank sayılarına kadar ve anında bildiriyordu. (Deliorman, 2009:190)

Yamak, Darbe girişimi sonrası ortaya çıkan hazin  manzarayı da şöyle anlatır:Harp Okulu'nu siyasete bulaştıran 27 Mayıs'ın izleri silinememiş, 22 Şubat'tan ders alınamamış, öğrenciler yeniden sonucunu hiç bilemedikleri, düşünemedikleri bir serüvene atılmışlardı. Daha sonra okul komutanı rahmetli Eken'in bacağından yaralandığını öğrendim. Saat yediye geliyordu. 3. Şube'de bulunan bir subay arkadaş, bir ciple gelerek, okul komutanlığına atanan Tümgeneral B. E.'nin beni beklediğini söyledi, okula gittik. Okulda sayın komutan, ana binanın önünde, toplanıp getirilen Harp Okulu öğrencilerinin silah teslimlerini, aranmalarını ve kayıtlarını takip ediyordu. Başı yerde, etrafına bile bakamayan o öğrencilerin görüntüsüyle neleri kaybettiğimizi görüyor ve kahroluyordum. (Yamak,2006:205)

21 Mayıs sabahının ardından Ankara, İstanbul ve İzmir'de bir aylık sıkıyönetim ilan edildi.Sanıklar Mamak 1 Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesi'nde yargılandılar. 7 Haziran 1963 ile 5 Eylül 1963 tarihleri arasında yapılan duruşmalar sonunda Mahkeme 7 idam, 30 müebbet hapis cezası verdi. Geri kalan sanıklar 3 ay ile 15 sene arasında çeşitli cezalara çarptırıldı.

Bir maceracı Albayın askeri siyasete alet etmesi Harp Okulu'nun tam iki dönem mezun vermemesi gibi tarihi bir zafiyete sebep olmuştu. Harp Okulu öğrencileri kullanılmışlardı ama durumu anladıklarında iş işten çoktan geçmişti.

Bu büyük kalkışmanın küçük kurbanları sadece harp okulu öğrencileri olur.Darbeye kalkışan kurmayların neredeyse tamamı subaylık ve darbecilik hayatlarına devam ederler. Bunlardan biri olan General Oltan Evren bu vaziyeti şöyle anlatır:1960 yılında Harp Okulu'na geldim, ihtilaller içinde yoğruldum. 22 Şubatçıyım, Aydemir'in sağ koluydum. Tümgeneralliğe kadar bu ülke beni getirdi, dünyayı dolaştım. (Evren,2002:356)

Binbaşı Fethi Gürcan 26 Haziran 1963 sabahı Ankara Merkez Cezaevi'nde idam edildi. Avukatının itirazı üzerine infazı geciken Albay Aydemir ise 5 Temmuz 1963 gecesi aynı yerde idam edildi. Böylece bir dönemin aktörleri ve onların maceraları tarihin karanlık sayfalarına gömülmüş oldu.

5 Temmuz 1964'te idam edilen Aydemir, ölümünü isteyen asıl mesuller olarak Cemal Gürsel, İsmet İnönü ve Cevdet Sunay'ı gösterir.

Mehmet Serhan Tayşi, Aydemir'in idamı olayına farklı bir yorum getirir: Albay Talat Aydemir, Harp Okulu komutanıyken, emrindeki Harbiyelileri kullanıyor. Tabii, kavgayı kaybedince de idam ediyorlar.“ Aydemir, Çerkez Ethem'in kız kardeşinin oğluydu. Çerkez Ethem kimdi? İnönü'nün baş düşmanı. O kadar ihtilal oldu, başkalarını neden hiç asmadılar?”  (Tayşi-Kılınç,2009:565)

Yaşananların Analizi

Gazeteci Cüneyt Arcayürek'e göre “CIA, Albay Talat Aydemir'e destek vermediği için  bu kalkışma hedefine varmamıştı.” (Arcayürek, 1989:72)

Tevfik Çavdar'a göre 21 Mayıs Kalkışması, “Birincisinin trajikomik bir tekrarı olup başarısızlıkla biteceği baştan belliydi” (Çavdar,2000:130)

Hasan Bülent Kahraman'a göre bu girişimler ordu ile birlikte yönetimi ele geçirmek isteyen aydınların ihtirasından kaynaklanıyordu. Kahraman, o günlerin ruh halini şöyle özetler:1961'den itibaren Yön dergisinde ortaya konulan Kemalizm, ‘ordu olmadan Türkiye'de değişim olmaz' düşüncesine dayanıyor. Doğan Avcıoğlu gibi bazı aydınlar “Ordu, Türkiye'de geleneksel olarak değişimin öncüsüdür. O bakımdan eğer Türkiye'de bir değişim olacaksa ordunun varlığını kaçınılmaz kabul etmek lazım.” Diyorlardı.(Kahraman,2010)

HAFTAYA: 27 MAYIS 1960 DARBESİ'Nİ KİM, NASIL YAPTI?

                                                                                                                                        

                                                         KAYNAKLAR

Arcayürek Cüneyt,(1989), Darbeler ve Gizli Servisler, Ankara:Bilgi Yay.

Altuğ Kurtul,(1976),27 Mayıs'tan 12 Mart'a, İstanbul: Koza Yay

Aydemir Talat, (2010),Hatıratım,İstanbul:Yapı Kredi Yayınları

Batur Muhsin,(1985),Anılar ve Görüşler, İstanbul: Milliyet Yay.

Bozbeyli Ferruh,(2009),Yalnız Demokrat, İstanbul:Timaş Yayınları

Deliorman Altan, (2001),Türk Yurdunun Bilgeleri, İstanbul: Timaş Yayınları

Evren Oltan, (2002), Gelişme ve Demokratikleşme Arayışları,İstanbul:?

Faik Bedii,(2003),‘Matbuat Basın Derken Medya',Cilt:4,İstanbul:Doğan Kitap

Göze Ergun,(2007) Yaşasın Hatıralar, İstanbul: Kubbealtı Yay.

Kahraman Hasan Bülent, (2010), Aksiyon, Öztürk Muhsin , 07-06-2010 

Mangırcı Faruk,(1999),Çankaya Savaşları,Ankara:?

Öymen Örsan,(1986), Bir İhtilal Daha Var,İstanbul: Milliyet Yay.

Tayşi Mehmet Serhan,Kılınç Taha, (2009),Ali Emiri'nin İzinde, İstanbul:Timaş Yayınları

Toker Metin,(1969),İsmet Paşalı Yıllar, Ankara: Bilgi Yay.

Yamak  Kemal, (2006), Gölgede Kalan İzler, İstanbul:Doğan Kitap.