15 Eylül 2015

Alçaklar yas tutamaz!

Karanlık sözler yaziyorum hayatim hakkinda  öyle yoruldum ki yoruldum dünyayi tanimaktan  saçlarim çok yoruldu gençlik uykularimda  acilar çekebilecek yasa geldigim zaman  aciyla ugrasacak yerlerimi yok ettim.  

Ünlü şair ve yazar İsmet Özel'in "Kanla Kirlenmiş Evrak" şiirinden iktibas ettiğim bu dizeler şiddet, kan, ihanet, ihtiras, öfke, ızdırapla kavrulduğumuz, her gün şehit haberleriyle sarsıldığımız bu günlerde belki de duyguların tercümanı oluyor.

Belki de durumumuzu yalnızca bir şairin derin mısraları ifade edebilir.  Özel'in geçmişten bu yana yaşadığı siyasi savruluşları bir yana - şiirlerini sevsem de siyasi fikirlerine sahip çıkmak zorunda değilim- şair olarak yazdığı bu dizelerde söylediği gibi artık millet olarak "acıyla uğraşacak yerlerimizi yok ettik." Yok ettik çünkü acı çekmeyi, yas tutmayı dahi bilmiyoruz, unuttuk.

Bugün elimizin altında birbirimizle konuşmaktan çok daha fazla kullandığımız, elimizden düşürmediğimiz "Sosyal Medya" diye birşey var ve bu alanda farklı siyasi fikirlere sahip insanlar birbirine ağza alınmayacak hakaretler ederken bir zamanlar susma orucu tutan bir milletin erdemli insanlarının çocukları olduğumuzu çoktan unuttuk. Biz imana, tevazuya ve sabra sahip dervişlerin torunlarıydık ama bugün o dervişlerin adını bile hatırlayan yok.

Sosyal medyayla küfür, kırgınlık ve pişmanlıklar var. Ve Cahit Zarifoğlu, mezarından doğrulup sesleniyor: bir kalbiniz vardır, onu hatırlayınız!
Hatırlayanlar yalnızca ölümün hakikatiyle karşılaşanlar.

Çocukları dağa götürüldüğü için ağlayarak belediyenin önünde bekleyen ve belediyenin önünden itilip kakılarak uzaklaştırılan annelerle evine sağlık görevlisiyle birlikte haberci gelen subaylardan oğlunun şehit olduğunu öğrenen anneler tek gerçek acıyı, ızdırabı, öfkeyi duyuyor ve gerçek susma orucunu tutuyorlar siz medyada nefretinizi sürekli kusarken.. 

Kusun nefretinizi! Sonuna kadar kusun! O iğrenç dilinizle nefretinizi kusarken, o suskun annelere bir faydanız olmadığı gibi yeni annelerin ağlaması için yola biraz daha taş döşeyin.. Sözlerinizle, yalanlarınızla mayınlayın bütün ülkeyi..

"Seni Başkan Yaptırmayacağız!" sloganınız "size seçim yaptırmayacağız!"a dönüşürken, bir halkın yani Kürt halkının çığlıklarına Türk anne Babaların, kardeşlerin çığlıkları karışırken kulaklarınız sağır, gözleriniz kör.. Yeterki hükümet düşsün, yeterki AKP iktidar olmasın, yeterki cumhurbaşkanı Erdoğan devrilsin. Erdoğan'ı da indirip amacınız iç savaş çıkarmak, çünkü memleketi şu anda fiili bir hükümet yokken bir arada tutan ve temsil eden tek iradeyi de alaşağı etmek istersiniz.

Bu yuzden alçakça dizayn ettiğiniz Erdoğan capslarınıza şehitleri de alet ederek sosyal medyada yayıyor ve sonra keyfinize bakıyorsunuz. Çünkü siz yas tutmayı dahi bilmezsiniz.

Çünkü alçaklar yas tutamaz. Susma orucunu duymamışsınızdır. Susma orucu tutanlarla ancak alay edersiniz. Diliniz iğrenç, tiksindirici, masum insanların acılarını alet edecek kadar insafsız, vicdansız. Her ölüm ekmeğinize yağ sürüyor. Her anne, her baba ve her kardeş, her eş, nişanlı, sevgili ve çocuk sizin iktidar hırsınızın kurbanı.

Ama onlar tevazu sahibi, onlar susuyorlar siz bağırır, saldırırken.. Onlar acılarını içlerine akıtıyorlar sevdiklerinin tabutlarına sarılırken..
Size seçim yaptırmayacağız diyen PKK ya ülkücü Gençliği sokaklara salanlar eşlik ederken gittikçe saflar birbirinden ayrılıyor ve sıklaşıyor. Flu bölge kalmadı. Kürtler hdp ve PKK ya Türk'ler MHP'ye gitsin. Tek çalışmanız bu.

Tek amacınız bu. Neden mi? Bu, özerklik istenen bölgenin bağımsızlığına giden süreci ateşleyecek, iç çatışmayı yaratacak ve hızlandıracak ve Hz. Ibrahim'in ateşine odun taşıyanlar, o ateş en son gelip sizi de yakacak. Ve delirmenize beş kala başka bir şair,

Celal Fedai, kulağınıza şu mısraları fısıldayacak:

"Ateşe bak demek geçiyor nedense şimdi sana içimden
erik ağaçları gene aldandı ve kar düştü üstlerine
ben bu bahar da yetişemedim soğuk tutmalıydı diplerini
ateşe bakarak delirebiliriz dalıp renklerine kuru odunların
ateşe bak bu yeter sen orda bakarken beni burada oğul etmeye."

Ve Celal Fedai gibi bir şair olmadığımız için bize de ağlayarak yazmak kalır..