05 Mart 2019

“Aldatıldık”

k.ciftci@gmail.com

24 Nisan yaklaşıyor. Muhtemelen bu vesileyle dünyanın birçok ülkesinden yine aykırı sesler gelecek ve 1915 Ermeni Tehciri Olayı yeniden ısıtılıp önümüze konacak. Ve bu bahaneyle bizi suçlamaya çalışacaklar. Oysa tarihi belgelere bakıldığında durumun çok farklı olduğunu kolayca görebiliriz.

“Olayların sebebi bizdik, aldatıldık…”

Bunu söyleyen kişi, Ermenistan'ın ilk başbakanı. 1923 Taşnak Kongresinde, zamanın Ermenistan başbakanı Kaçaznuni böyle diyecekti.

“Denizden denize Ermenistan hayaliyle ayaklandık… Olayların sebebi bizdik, aldatıldık… Başımıza ne geldiyse emperyalistlerin emellerine hizmet etmekten geldi… Yüzlerce yıl birlikte yaşadık; şimdi Türklere bakacak yüzümüz kalmadı…”

Bizzat Ermenistan'ın ilk başbakanı bu itirafta bulunuyorsa, başka söze gerek var mı? Dahası var: Taşnaksutyun Partisi'nin Dışişleri Bürosu Başkanı Zavriyev'in Çarlık Rusyası'nın Londra ve Paris büyükelçilerine 1915 yılında gönderdiği mektup, Birinci Dünya Savaşı'nda Ermenilerin oynadığı rolü gözler önüne seriyor. İşte o mektubun ayrıntıları:

" Savaşın ilk günlerinden beri Rusya Ermenileri, Rusya'da ve Türkiye'de savaşa katılmayı beklemektedir. Bu durum savaşın sonunda Ermeni meselesinin yeniden gündeme alınması ve kesin şekilde çözülmesi umudunu doğurmaktadır. Bu sebeple Ermeniler, yaklaşan olaylara katılmaktan geri duramaz, bundan ötürü savaşta en hararetli biçimde yerini almalıdır."

Çarlık hükümetinin arşivinde de yer alan bu mektubu teyit eden başka bir Taşnak belgesi de tarihçi Boryan'ın özel arşivinde bulunmaktadır. Burada görüyoruz ki, 1915 Şubatında Tiflis'teki Ermenistan Milli Kongresi'nde Taşnaksutyun Partisi'nin askeri kanat temsilcisinin yaptığı konuşma son derece çarpıcıdır:

"Bilindiği gibi, Rus hükümeti savaşın başında Türk Ermenilerini silahlandırmak ve savaş sırasında ülke içinde ayaklanmaya hazırlamak amacıyla 242. 900 ruble verdi. Gönüllü birliklerimiz Türk ordusunun savunma hattını yarıp, içerideki ayaklananlarla birleşerek cephe ve cephe gerisinde anarşi yaratmak ve bununla birlikte Rus ordularının geçişini ve Türk Ermenistanı'nı ele geçirmesini sağlamak zorunda…"

Ermenistan Devlet Arşivi'nde f. 67, d. 1769, y. 25 numaralarıyla kayıtlı raporda ise, işgal altındaki Kars Ermeni Valisince merkeze gönderilmiş. Ermeni Vali, bölgedeki Türk ve Kürt nüfusun imha edilmesi ve mallarının yağmalanmasıyla ilgili bilgiler veriyor. Raporda, köylerin işgalinden sonra köyün bütün zenginliğine el koyma işini, resmî olarak denetim altına alamadıkları için şikâyet ediyor: "Türklerden ve Kürtlerden oluşan bölge gerçekten bir hazine gibi. Ama ne yazık ki biz burayı tam olarak kontrol edemiyoruz."

Ermeni asıllı Sovyet tarihçisi A. A. Lalayan'ın 1936 yılında Revolyutsionnıy Vostok dergisinin 2-3. sayısında, daha sonra da 1938 yılında SSCB Bilimler Akademisi Tarih Enstitüsü'nün yayın organı İstroriçeskie Zapiski dergisinin 2. sayısında bir Taşnak subayının yazdığı rapora bakalım:

"Türk nüfusu ayırt etmeden imha ettim. Bazen kurşunlara yazık olmasın dersin ya… En etkili yol, çarpışmadan sonra sağ kalanları toplayıp kuyuların içine tıkmak ve yukarıdan ağır kayalarla ezmek. Ben de öyle yaptım. Bütün erkekleri, kadınları ve çocukları topladım. Attırdığım kuyularda kayalarla ezerek hayatlarına son verdim."

Bizzat Ermenilerin kendi kaynaklarında bile bu itiraflar varken ve tarihi gerçekler ortada iken, Ermeni tehciri konusunda Türkleri suçlamak nasıl bir anlayıştır? Hele de bu işi siyasi ve ideolojik kararlar ile yapmaya çalışmak hangi akla ve vicdana sığar?