Aliya Etkisi

Yaşanan her ne ise kıymeti zamanında biçilir. Ve ne kıymet biçildi ise geleceğe o devrolur. Olaylar ve başkişileri nasıl kaydedilmişse toplumsal ve millî hafızaya; günden güne, nesilden nesile öyle aktarılır.

Ülke kaderine kilitlenmiş insanlar vardır. Her cümlesi aksi seda olur yayılır. İnsanlar varlıklarından güç alırlar. İnancı ve bakışı ortak olanlar, aynı meclislerde buluşur onlar sayesinde. Onlar yaşadıkları zamanın tanıklığını somutlaştıran, hem kaydeden hem de yorumlayan, millet danışmanlığına yükselmiş dimağlardır.

Aliya İzzetbegovç'in ölüm yıldönümlerinin, insanlığın gidşatına dair sorgulamaları, terk edilmişliğin acısını, haksız işgalleri, adalet yoksunluğunu, her şeye rağmen umud edebilmeyi, bugünkü Müslümanlığa dair muhakemeleri hatırlatıyor olması boşuna değil bu yüzden. Bosna halkı yokoluşla karşı karşıyayken, ölüm-kalım hattında nöbet tutması, gemiyi terk etmemesi, yedi düvel karşısında inancıyla varolma mücadelesiyle, dünyanın gerçek tarihindeki yerini aldı.

Aliya'nın sesi çağını aşan bir ses olmasaydı, hâlen ateş hattında sarfettiği cümlelerinin izini sürüyor olmazdık. Dünyanın savaşa, işgâle, göçlere ve sınır mücadelelerine dair hafızası hiç durmadan genişlerken bile Aliya'nın kendi zamanını, şahit olduklarını yorumlayışına dair sorgulamalar yapıyoruz. O, halkının aklı zorlayan eziyetlere maruz kalışı yüzünden, çağın en büyük sınavlarından birinin muhatabıydı. “Kabile ve ulusun dar sınırlarından kurtulmak için kendinizi Müslüman olarak düşünmeye başlayın.” derken, mecbur kaldıklarından daha büyük bir mücadelenin hudutsuzluğunu ifade etmiş oluyordu. Çünkü sair zamanlarda ertelenen mücadele, sonraki devrelerde yıkımla karşılık buluyordu. Ve bugün bile aynı cümleyle, Müslüman kimliğinin, milliyet ve coğrafya ikileminde sıkışıp kalmak yerine nasıl konumlanması gerektiğine dair bir cevap bulabiliyoruz. Bu da onu geleceğe taşımaya yetiyor.

Bir lider, duruşundan daha çok aldığı kararlar yüzünden yargılanır. Kararlar duruşun bir ifadesidir, ancak zamanını ve yerini sorgulamanız gerekir. Dönemin şartları elvermiyorsa, her meydan okuma çılgın bir budalanın düşüne ve sonrasında zulmete dönüşebilir. Tarihin en çok dikkat çeken Müslüman liderlerinden biri olmak, Aliya'nın kaderidir. Geçmişte Sultan Abdülhamid'in olduğu gibi… Kızıl sultan diye adını çıkaranlar, Abdülhamid'in devamlı karşısında kalanlardı. Ama onu eleştiren yalnızca karşıtlar değildi. Müslüman aydınlarının da bir dönem hışmına uğradı. Bunların en dikkat çekeni Mehmed Âkif oldu. Bu karşı duruş, hakiki çözüme ulaşacak yollar konusundaki çekişmeydi denebilir. Çünkü iki şahsiyeti de tarihten silmeniz mümkün değildir. Abdülhamid'in lider duruşu ve kararları, devletin son demlerindeki bir kurtuluş mücadelesini karşılarken, Âkif'in rolü sonraki nesillere, öncesinde verilen mücadeleleri unutturmamak için gereken dirayeti aşılamaktı.

Aliya'nın parçalanan Yugoslavya'nın gölgesinde verdiği mücadele ve liderlik serüveninin yanı sıra einde kalanlar, kaybeden konumuna itiyordu onu. Halkını kaybedişe sürükleyip sürüklemediği konusunda hâlâ farklı görüşler var. Fakat onun tutunduğu inancı ve manevi düsturu, halkının ve dolayısıyla İslam coğrafyasının başına hâli hazırda gelmiş ve gelecek felaketler için bir ışığa dönüştü. Ona, siyasi kimliğini unutturan bir mütefekkir ve münevver sıfatı yükledi.  Bu duruş, yüzde elli biri geri gelen topraktan daha kıymetli bir mirastı artık.

Osmanlı'ya olan sadakatini yaşamı boyunca terk etmedi Aliya İzzetbegoiç. Çünkü hiçbir fikir insanlık tarihinden bigâne kalamaz, kalsa bir işe yaramazdı. Geçmişi emanet bilmenin ve olan biteni öyle yorumlamanın icabını yerine getirdi. Belki de bu yüzden cümlelerinde hep bir hürmet hissi vardır. Yaradan'a bağlılık ve yaratılmışa hürmet yükselir her birinden. Gidenlerden ders çıkaran, kalanlara şükreden…

Türkiye'nin de en yakın olduğu İslam beldelerinden biridir Bosna. Bunda Aliya'nın payı büyük. Dostunu düşmanını konumlandırmayı, sınıflandırmayı ve kendiyle hesaplaşmayı başarabildi. Bu sayede Bosna toprakları, bütün acılarına rağmen bağımsız bir devlet olabildi  ve Türkiye'yi başucuna alma tercihini yapabildi.

Bu vesile ile dilerim ki; kabri nur, mekânı cennet olsun...