23 Ekim 2015

Aliya

Baştan söyleyeyim: Aliya İzzetbegoviç hiçbir gazetenin satır ve sütunlarına, sayfalarına sığacak/sığdırılabilecek bir lider değildir. Onu anlatmaya ne dil yeter, ne de sayfalar. Buna mukabil, O'nu anmamak, hatırlamışken önemsiz bir detay gibi görüp geçmek hiç içimize sinecek şey değil. Bilakis, her zamankinden daha zor günler yaşarken, Bilge Kral Aliya'yı konuşmanın tam da sırası. 

Henüz çok gençken Mladi Muslimani (Genç Müslümanlar) Teşkilatı'na katılan Aliya İzzetbegoviç, 2. Dünya Savaşı'nın o çalkantılı yıllarında kendisini büyük bir aksiyonun içerisinde buldu. Yugoslavya'da farklı devletler tarafından desteklenen etnik grupların kanlı çatışmalarında arada kalan ve hedef olan Bosna halkını müdafaa edebilmek için büyük mücadeleler verdi. 

Bu dönemde, İslam dünyasının geri kalanından tamamen kopuk halde Avrupa'nın ortasında yapayalnız kalan Müslüman Boşnakların içine düştüğü çaresizlik ve Sırpların on binlerce Müslümanı katletmesiyle sonuçlanan zulümler,bölgede travmalar zincirine ekleniyordu. Üstelik savaş sonrasında sosyalistlerin iktidara gelmesiyle Müslümanları daha zor günler bekliyordu. Sosyalistlerin, yani dinsizliğin. 

Aliya ve arkadaşlarının başını çektiği Mladi Muslimani Teşkilatı o karanlık günlerde bir taraftan direnişi organize ederken, diğer taraftan da ilmi çalışmalar yürütüyorlar, konferanslar ve elden ele dolaşan kitaplarla cahil bırakılmış halkı şuurlandırıyorlardı. 

O yıllardaki baskı, zulüm ve imkânsızlık 2015 Türkiye'sinden bakıldığında hakikaten idrak edilecek olgular değil. Sırası gelmişken; eğer yine birileri diktatör görmek istiyorsa, Türkiye'deki tek parti dönemleri dışında, şu Sovyetler Birliği ile Doğu Avrupa/Balkan tarihine bir baksınlar. Bakmaları yeterli olacaktır. 

Sürdürdüğü mücadele sebebiyle henüz 24 yaşında hapse atılan Aliya İzzetbegoviç, çalışmalarına zindanda da devam etti, kitaplar yazdı. 5 yıllık bu esaretin ardından, sosyalist devletin baskıcı ortamında faaliyetlerini sürdürdü. 

Aliya 1983'te yayınlanan "İslami Manifesto" adlı kitap yüzünden 5 yıl daha esaret hayatı yaşayacak, çıkınca yazmaya devam edecek ve hatta siyasi parti kurarak seçimlerde şaşırtıcı bir başarı elde edecekti. Bu açıdan Aliya'nın mücadelesi kadar, birleştirici/bütünleştirici olma vasfı da dikkate değer.

Yugoslavya'nın parçalanışında Boşnakların Sırp ve Hırvatlara karşı başlattığı direniş hareketinde yine en ön sırada yer aldı. Tüm dünyanın suskunluğunda gerçekleşen katliamlara haklı, adil ve yerli bir cevap verilmesi gerekiyordu. Verildi de.

1990'larda Sırp telsizlerine “Osmanlı'yı yok edeceğiz” sloganıyla düşen talimatlarla Saraybosna'ya saldıranlar, su borularından yapılan silahlarla püskürtülürken tekbir sesleri eşliğinde kaçışıyorlardı. “Adriyatik'ten İran'a Müslüman kalmayacak” vehmiyle zulmü uyandıranlar acıklı şekilde tarih oldular.

Boşnaklar ise, Aliya'nın şu sözlerinde ifadesini bulan tarihi bir ders verdi dünyaya: "Ben Avrupa'ya giderken kafam önümde eğik gitmiyorum. Çünkü çocuk, kadın ve ihtiyar öldürmedik. Çünkü hiçbir kutsal yere saldırmadık. Oysa onlar bunların tamamını yaptılar. Hem de Batı'nın gözü önünde; Batı medeniyeti adına."

Rusya ve sair Avrupa ülkelerinden alınan son model silahlarla masumları öldürmeye benzemez. Büyük ülkelerin, “süper güçler”in desteğini alıp sivillere kimyasal silah kullanmaya benzemez. Hele aynı güçlerin beslediği terör örgütlerinin ucuz kahpelikleriyle de alakası yoktur. İslam adına kıyama duran, gücünü Batılı devletlerden değil imandan alan bir direniştir bu.

Kapitalizm ve sosyalizm, “Doğu ve Batı” gibi pek çok dualite arasına sıkışan dünya için başka bir sesin de çıkabileceğini kanıtlıyordu Aliya'nın ve Bosna'nın direnişi. O ses hakikatin ta kendisiydi.

Bir ömre koskoca bir tarih sığdıran, bir kara kıştan bir ilkbahar yontan Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç, içinde bulunduğumuz zincirlerini iman-fikir-aksiyon bütünlüğünde kırarak tüm Müslümanlara örnek oldu. Mevla Zül Celal makamını adı gibi âlî eylesin.

Not: Merhum Aliya için “NATO sevdalısı” gibi iftiralar atan satılık kalemlerin, paralı uzantıların anlayabileceği bir yazı olmadı, kusura bakmasınlar.