Allah bizim yuvamızdır
Geçtiğimiz
günlerde bir dişi örümceğin ağ salgılayıp bu ağlarla oluşturduğu yuvayı
gösteren bir belgesel izlerken birden zihnimin merkezinde yoğun bir trafik
oluşuverdi. Çünkü bu dişi örümcek birkaç saatte oluşturduğu bu yuvada, kendi
erkeğini bile tuzağa düşürüp yemeye başladı. Sadece sinek, çekirge vs gibi
diğer türdeki canlıları değil ailesini de
kendisine av olarak seçmişti. Zihnimin yoğun bir trafiğe doğru akmasına
sebep olan şey; dişi örümceğin, yeryüzündeki diğer bütün canlıların yaptığı
gibi yuvasını ailesini "korumak" amacıyla değil aksine onları da yem
olarak kullanmak için kurması olmuştu. Yani yuvanın yapılış "niyeti"
daha en baştan "yok etmek" üzerine idi.
Zihnimdeki
nöronlar, örümcek yuvasının bu denli tehlikeli olduğunu gösteren kâinat
ayetlerinden sonra buna işaret eden Ankabût Sûresi 41. ayetini hatırlayıp daha
iyi anlamaya gayret etti.
Allah,
kitabında biz akıl sahibi insanların hidayete ve sorumluluk bilincine
erişebilmesi için kâinat kitabının ayetlerine sıklıkla işaret eder. Muazzam
güzellikte ve derinlikte teşbihler yaparak muhatabını hem hayran bırakır hem de
düşündürür. Zira doğru yolu bulma ve o yolda sabit kalmamız için verdiği
örnekler üzerinde derinlemesine düşünmemizi ister. Yüce Allah, insanlığa olan davetinde,
"Yalnız bana kulluk ve itaat edin" diyerek konuyu kestirip
atmamıştır. (Ki bunu yapmaya kadiri mutlaktır.) O, "Yalnız bana kulluk ve
itaat edin"in gerekçelerini bildirerek muhatabın zihnine bir düşünme
çağrısı yapmaktadır. Gösterdiği bu gerekçekleri akıl ve fıtrat süzgecimize
sunduktan sonra bir seçim yapmamızı ister.
Tıpkı Ankebût (Dişi Örümcek) Sûresi 41. ayetinde aktif bir zihin ile
kendisine yönelmemizi teşvik ettiği gibi.
Ayette
şöyle buyurulur:
"Allah'tan başka
(varlıkları ve güçleri) sığınak kabul edenlerin durumu, kendisine ağ ören
örümceğin durumuna benzer: çünkü barınakların en zayıfı örümcek ağıdır. Keşke
bunu anlasalardı!"
Ayette
de görüldüğü üzere Allah, düşünen bir toplum için kâinat kitabının ayetlerinden
misaller getirir. Allah'tan başka sığındığımız her şey, herkes ve de her bir
zerre; dişi örümceğin ağla kurduğu yuvaya benzetilir. Ki biz çok iyi biliyoruz
ki bu yuva, dünyanın en kötü, korunmasız ve kolay dağılabilen yuvasıdır. Serçe
parmağımızı değdirmeden bir iki üflemeyle bile bu yuvayı yıkabilmemiz
mümkündür.
Allah'tan
başka bütün sığınaklar, yuvalar, barınaklar: geçici, çürük, güvensiz,
fıtratımızın ihtiyacını doyurmayan, yetersiz ve hatta zararlı sığınaklardır.
Allah'ın dışında olan bütün barınaklar, insanı yok eder, yer ve bitirir.
İnsanın fıtratında olan "güvenli bir üst varlığa sığınma" ihtiyacını,
ancak Allah karşılayabilir. Onun dışında aradığımız her teselli beyhude bir
çırpınıştır. Ve bu çırpınış suyun derinliklerine doğru gidişimizi hızlandırır.
Müslümanların
sığınması gereken gerçek ve hiç batmayacak olan gemi, Nuh'un Rabbi'nin
gemisidir. Akla, kalbe ve vahye kulak verirsek bizim hasletimizde o gemiye
binmek zaten vardır. Yeter ki zararlı ve dayanıksız örümcek yuvaları ile zaman
kaybetmeyelim. Allah bizim evimizdir.
Sığınağı,
yardımcısı ve dayanağı Allah olanlara selam olsun...