Allah'ın rahmeti (1)
Kasas suresi, 28/9. ayet: "Firavun'un karısı; "İkimizin de gözü aydın! Onu öldürmeyin, belki bize faydası dokunur ya da onu evlat ediniriz!" dedi. “Onlar işin sonunu sezemiyorlardı. (Onu almakla hata ettiklerini bilmiyorlardı. Çünkü büyüttükleri bu çocuk; ileride Firavun’nun saltamatına son verecek olan biri olacağını bilselerdi onu orada öldürürlerdi.) 10. ayet: “Mûsâ’nın annesinin yüreği ise yalnızca çocuğuyla meşguldü. Eğer, inanıp güvenen biri olması için onun kalbini pekiştirmemiş olsaydık neredeyse işi meydana çıkaracaktı.”, 12. ayet: “Biz önceden onun, başka sütanneleri kabul etmesini engellemiştik. Bunun üzerine ablası, “Sizin adınıza onun bakımını üstlenecek, üzerine titreyecek bir aile bulayım mı?” dedi. 13.ayet: “Böylelikle biz annesinin gönlü rahatlasın, gam çekmesin ve Allah’ın vaadinin gerçek olduğunu bilsin diye onu annesine geri verdik; fakat oradakilerin çoğu bunu bilmiyorlardı.” Bundan önce Firavun'un sarayının, kendisine karşı onu himaye etmesini sağladığı gibi, kudret eli şimdi de yine Firavun'a karşı karısının kalbini Musa'yı korumaya yöneltiyor. İşte bu ince ve şeffaf sevgi perdesiyle onu korumuştu. Silahla, konumla ya da malla değil. Onu kadının kalbindeki duygusallıkla, sevgiyle korumuştu. Bu sevgi aracılığı ile Firavun'un katılığını, sertliğini yumuşatmış, hırsına ve önlem alma eğilimine engel olmuştu. Yüce Allah'ın bu zayıf ve güçsüz çocuğu, sadece bu ince ve şeffaf perdeyle Firavun'a karşı koruması hiç de zor değildi! İşte bu Allah’ın rahmetidir.
Allah'ın hiç beklemediğimiz bir zamanda ve
tarzda yardım edebileceğiyle ilgili ünlü yazarımızdan okuyalım: "Olağanüstü
olayların çağı sona ermiş değil. Çünkü yüce Allah'ın özgür dileği uyarınca her
an olağanüstü olay gerçekleşiyor. Fakat
Allah her dönemin pratiğine ve koşullarına göre olağanüstü olayların
biçimlerini ve türlerini değiştirebiliyor. Ayrıca bazı olağanüstü olaylar, bazı
akıllar tarafından kanıksandığı için olağanüstülükleri kavranamaz oluyor. Fakat
yüce Allah ile bağlılığı sürekli olanlar bu olaylarda onun elini görebilirler,
o yüce elin harika eserlerini somut biçimde algılayabilirler. Yüce
Allah'ın yolunun yolcularına düşen görev şudur: Yapmaları gereken her şeyi,
güçlerini son parçacığına kadar harcayarak yapmalı, sonra da huzur ve güven
içinde işi Allah'a havale etmelidirler. Eğer düşman karşısında
yenilgiye uğrarlarsa, Yüce Yardımcı ve Ulu Destekleyici’ye başvurmalı ve Hz.
Nuh'un; “Artık yenik düştüm; bana yardım et!” dediği gibi, yüce Allah'a el açıp
yalvarmalıdırlar. Bundan sonra yapacakları tek iş, yüce Allah'ın yakın
süreli kurtuluşunu, çıkar yol
gösterişini beklemektir. Yüce Allah'tan çıkar yol beklemek ibadettir.
Buna göre bu kahramanlar bu bekleyişleri karşılığında sevap alacaklardır."
(Prof. Dr. Seyyid Kutup-Fi Zılal-il Kur'an-Kitap yurdu. com )
Tabi ki bu öyle
kolay bir süreç değildir. Bunun kolay olmadığını yine Şehit Seyyid Kutup’tan
okuyalım: "Fakat sözünü ettiğimiz sınav döneminin bazen uzun
sürebileceğini hatırdan çıkarmamak gerekir. Bu süre uzunluğunun altında mutlaka
yüce Allah'ın bildiği bir giz yatar. Söz gelişi, Hz. Nuh, soydaşları arasında tam dokuz yüz
elli sene uğraştı. Ancak o zaman bu sınav süresini doldurabildi. Bu uzun çaba
döneminin ürünü sadece on iki Müslüman olabildi. Fakat bu bir avuç Müslüman,
yüce Allah'ın terazisinde o kadar büyük bir değer sayıldı ki, onların hatırı
için bir bölüm evrensel güçler harekete geçirilerek o günün sapıtmış insanlığı
tümü ile yok edildi; yeryüzü tümü ile bu bir avuç Müslüman’ın eline verildi,
onu yeniden onarıp kalkındırmak ve yurt edinmek de sadece bu azınlığın görevi
oldu." (Fi Zılal-il Kur'an-Kitap yurdu.com )
Haftaya devam
edceğiz inşallah! Kalın sağlıcakla!