ANLAMLI BİR ÇALIŞTAYDAN NOTLAR
-Manevi danışmanlık bizim işimiz-
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kamusal alanda sivil bir ruhla herkese
ve her kesime nitelikli din hizmeti sunma gayesinin adı ‘’Sosyal açılımlı din hizmetleri’’
Başkanlık bu anlamlı atılım ve açılımın içini hakkıyla doldurmak
için deyim yerindeyse arı gibi çalışıyor.
Bu cümleden olarak kurumun vücuda getirdiği her il ve ilçede
müftülüklerin rehberliğinde din görevlilerinden
oluşan çeşitli koordinatörlükler var.
Engellilere yönelik manevi danışmanlık ve rehberlik hizmetlerinin
yürütülmesi için her il ve ilçede oluşturulan engelli koordinatörlükleri de bu
koordinatörlüklerden biri.
Tıpkı diğer koordinatörlükler gibi engelli koordinatörlüklerinde sık sık bir araya gelerek hizmet alanlarıyla
alakalı yaptıklarını ,yapamadıklarını ve yapacaklarını masaya yatırarak
üzerinde istişare ediyorlar.
İstanbul İl Müftülüğü Engelli Koordinatörleri de il müftülüğünün ek binasında düzenlenen ve iki
gün süren engelli çalıştayı ile biraraya geldi. Çalıştayı 2 gün boyunca ilgi
ile takip ettim. Önemli notlar aldım. İstanbul İl Müftü yardımcısı Selahattin Yılmaz
hocanın başkanlığında il engelli koordinatörü Sema Çakır ve ekibinin
gayretleriyle gerçekleşen çalıştay fevkalade verimliydi.
Çalıştay vesilesiyle sadece hoşça
zaman geçirmekle kalmadık aynı zamanda eski dostluklara çelik suyu vererek
yeni dostlar da edindik. Çalıştayın açılış konuşmasını İl Müftü yardımcısı
Selahattin Yılmaz yaptı.
Özetle şöyle dedi:
‘’Diyanet İşleri Başkanlığı olarak manevi danışmanlık ve rehberlik
görevi bizim vazifemiz. Her din görevlisi aslında bir manevi danışman ve
rehberdir. Bizim engelli kardeşlerimize sunacağımız manevi danışmanlık
hizmetleri onlar için fevkalade
önemlidir. İşte biz bugün bu hizmetleri en güzel bir şekilde sunabilmenin istişaresi
için burada bir aradayız.’’
-Hasta değil, engelliyiz-
Çalıştay’da görme engelli psikolog Gülsüme Şenocak engelliliğin
hayata yansımaları, engellilerle engelsiz iletişime dair bir sunum gerçekleştirdi.
Şenocak sunumda dedi ki; ‘’Bize birçok insan hasta muamelesi yapıyor.
Geçmiş olsun’’diyor. Halbuki biz engelliyiz, hasta değiliz. Merhametle acımak
arasında dağlar kadar fark vardır. Hiç kimsenin
size acımasına müsaade etmeyin. Herkesin yardımına açık olun, fakat hiç kimsenin
size acımasına müsaade etmeyin. Engellileri anlayabilmek için sadece birkaç saat
gözleri kapatıp karanlıkta kalmak yetmez. Engellilerle arkadaşlık kurarken
onların yardıma muhtaç olduğu hissiyatından ziyade birliktelik olgusuyla
hareket etmeli. Maalesef yolda, sokakta
gördüğü engellileri dilenci zannedenler bile var. Bu algının oluşmasına asla
fırsat vermemeli’’
-Neden uyandırdın baba-
Çalıştay’a katılan herkes söz aldı. Konuşmalar katılımcıları bazen duygulandırdı, bazen de
güldürdü. Ortopedik engelli çocuk babası Eyyüp Sultan Vaizi ve engelli
koordinatörü Ersoy hoca öyle bir öykü
anlattı ki hepimizin gözlerini yaşarttı.
İşte o öykü:
‘’Bir sabah okula götürmek için çocuğumu uyandırdığımda çocuğum’’ne
yaptın baba,ne yaptın?’’dedi.
-Ne yaptım ki evladım? seni okula götürmek için uykudan
uyandırdım.’’deyince çocuğum bana şöyle dedi:
‘’Babacığım, rüyamda okulumun bahçesinde koşuyordum. Beni uyandırmasaydın
da biraz daha koşsaydım.’’
-Neler Yapıyorlar-
Engelli Koordinatörlüklerinin il merkezi ve ilçelerde yaptıkları
hizmetleri duyunca bir engelli olarak hem çok sevindim hem de gıpta ettim. İşte o hizmetlerden akılda
kalanlar:
-İlçelerinde kaç engelli bulunduğunu tespit edip onları grup grup
tasnif etmek
-İlçelerindeki kurum ve
kuruluşlarla irtibata geçerek engellilere yardımcı olmak
-Camilerde ve Kur’an kurslarında engellileri biraraya getirmek
-Bütün camileri engelliler için engelsiz hale getirmek
-Engel gruplarına göre din eğitimi vermek
-Engelli merkezlerinde kültürel etkinliklerde bulunmak
-Engelli ailelerini belli aralıklarla ziyaret etmek
-Alnımızın yazısı başımızın tacıdır-
İstanbul İl Müftü yardımcısı Selahattin Yılmaz’ın davetiyle
çalıştayda bendenizde katılımcıları mütebessim kılmaya matuf bir sunum
gerçekleştirdim.
‘’Arkadaşlar Acun’u başka yerde aramayın, Diyanet’in Acun’u benim’’
latifesi ile başladığım sunumumda şunları söyledim: Engeliler ikiye ayrılır
1-Göremeyenler
2-Görmeyenleri görmeyenler
Asıl engelliler duyamayanlar değildir, bilakis duyamayanları duymayanlardır.
Kur’an ve sünnet zaviyesinden engellilik olgusuna baktığımızda gördüğüm hakikat
şudur:’’ Alnımızın yazısı, başımızın tacıdır. Rabbim tecellisi kulunun en büyük
tesellisidir.’’
-Sen Görüyor musun?-
Müezzin kayyım olarak görev
yaptığım Akbaba Mehmet Efendi camiinden millet caddesine doğru yürürken bana
sert bir şekilde çarpıp ‘’Kör müsün kardeşim?’’diyen bir densize şöyle dedim: ’’Ben
görmüyorum peki sen görüyor musun?’’
-Engelliler Hikmetin öğretmenleridir-
Lokman Hekim’e hikmeti nerden öğrendiği sorulduğunda şöyle der:
-Ben hikmeti âmâlardan öğrendim. Çünkü onlar bir ayağını sağlama
almadan diğer ayaklarını atmazlar ‘
Yüreklere yok engel
İstemezsen yardım etme
Fakat horlayıp incitme
Ne olursun gölge etme
Olma engelliye engel
‘’Engelliler dert’’deme
‘’Nerede bu devlet’’deme
Kimseleri bekleme
İnsan isen sen koş gel
Görmeyeni gördün ise
Halin hatırın sordun ise
İş bu sırra erdin ise
Teşekkürler elden gel
Bilirsin ki her kul beşer
Bu böyledir beşer şaşar
İnsan ne hallere düşer
Bu alemde kim mükemmel
Acun der ki halden gel
Dikeni geç gülden gel
Ta canı gönülden gel
Yüreklere yok engel