07 Kasım 2021

​ANLAMLI BİR ÇALIŞTAYDAN NOTLAR

-Manevi danışmanlık bizim işimiz-

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kamusal alanda sivil bir ruhla herkese ve her kesime nitelikli din hizmeti sunma gayesinin adı  ‘’Sosyal açılımlı din hizmetleri’’

Başkanlık bu anlamlı atılım ve açılımın içini hakkıyla doldurmak için deyim yerindeyse arı gibi çalışıyor.

Bu cümleden olarak kurumun vücuda getirdiği her il ve ilçede müftülüklerin rehberliğinde din görevlilerinden  oluşan çeşitli koordinatörlükler var.

Engellilere yönelik manevi danışmanlık ve rehberlik hizmetlerinin yürütülmesi için her il ve ilçede oluşturulan engelli koordinatörlükleri de bu koordinatörlüklerden biri.

Tıpkı diğer koordinatörlükler gibi engelli koordinatörlüklerinde  sık sık bir araya gelerek hizmet alanlarıyla alakalı yaptıklarını ,yapamadıklarını ve yapacaklarını masaya yatırarak üzerinde istişare ediyorlar.

İstanbul İl Müftülüğü  Engelli  Koordinatörleri de  il müftülüğünün ek binasında düzenlenen ve iki gün süren engelli çalıştayı ile biraraya geldi. Çalıştayı 2 gün boyunca ilgi ile takip ettim. Önemli notlar aldım. İstanbul İl Müftü yardımcısı Selahattin Yılmaz hocanın başkanlığında il engelli koordinatörü Sema Çakır ve ekibinin gayretleriyle gerçekleşen çalıştay fevkalade verimliydi.

Çalıştay vesilesiyle sadece hoşça  zaman geçirmekle kalmadık aynı zamanda eski dostluklara çelik suyu vererek yeni dostlar da edindik. Çalıştayın açılış konuşmasını İl Müftü yardımcısı Selahattin Yılmaz yaptı.

Özetle şöyle dedi:

‘’Diyanet İşleri Başkanlığı olarak manevi danışmanlık ve rehberlik görevi bizim vazifemiz. Her din görevlisi aslında bir manevi danışman ve rehberdir. Bizim engelli kardeşlerimize sunacağımız manevi danışmanlık hizmetleri onlar  için fevkalade önemlidir. İşte biz bugün bu hizmetleri en güzel bir şekilde sunabilmenin istişaresi için burada bir aradayız.’’

-Hasta değil, engelliyiz-

Çalıştay’da görme engelli psikolog Gülsüme Şenocak engelliliğin hayata yansımaları, engellilerle engelsiz iletişime dair  bir sunum gerçekleştirdi.

Şenocak sunumda dedi ki; ‘’Bize birçok insan hasta muamelesi yapıyor. Geçmiş olsun’’diyor. Halbuki biz engelliyiz, hasta değiliz. Merhametle acımak arasında dağlar  kadar fark vardır. Hiç kimsenin size acımasına müsaade etmeyin. Herkesin yardımına açık olun, fakat hiç kimsenin size acımasına müsaade etmeyin. Engellileri anlayabilmek için sadece birkaç saat gözleri kapatıp karanlıkta kalmak yetmez. Engellilerle arkadaşlık kurarken onların yardıma muhtaç olduğu hissiyatından ziyade birliktelik olgusuyla hareket etmeli. Maalesef  yolda, sokakta gördüğü engellileri dilenci zannedenler bile var. Bu algının oluşmasına asla fırsat vermemeli’’

 

-Neden uyandırdın baba-

Çalıştay’a katılan herkes söz aldı. Konuşmalar  katılımcıları bazen duygulandırdı, bazen de güldürdü. Ortopedik engelli çocuk babası Eyyüp Sultan Vaizi ve engelli koordinatörü Ersoy hoca  öyle bir öykü anlattı ki hepimizin gözlerini yaşarttı.

İşte o öykü:

‘’Bir sabah okula götürmek için çocuğumu uyandırdığımda çocuğum’’ne yaptın baba,ne yaptın?’’dedi.

-Ne yaptım ki evladım? seni okula götürmek için uykudan uyandırdım.’’deyince çocuğum bana şöyle dedi:

‘’Babacığım, rüyamda okulumun bahçesinde koşuyordum. Beni uyandırmasaydın da biraz daha koşsaydım.’’

-Neler Yapıyorlar-

Engelli Koordinatörlüklerinin il merkezi ve ilçelerde yaptıkları hizmetleri duyunca bir engelli olarak hem çok sevindim  hem de  gıpta ettim. İşte o hizmetlerden akılda kalanlar:

-İlçelerinde kaç engelli bulunduğunu tespit edip onları grup grup tasnif etmek

-İlçelerindeki  kurum ve kuruluşlarla irtibata geçerek engellilere yardımcı olmak

-Camilerde ve Kur’an kurslarında engellileri biraraya getirmek

-Bütün camileri engelliler için engelsiz hale getirmek

-Engel gruplarına göre din eğitimi vermek

-Engelli merkezlerinde kültürel etkinliklerde bulunmak

-Engelli ailelerini belli aralıklarla ziyaret etmek

-Alnımızın yazısı başımızın tacıdır-

İstanbul İl Müftü yardımcısı Selahattin Yılmaz’ın davetiyle çalıştayda bendenizde katılımcıları mütebessim kılmaya matuf bir sunum gerçekleştirdim.

‘’Arkadaşlar Acun’u başka yerde aramayın, Diyanet’in Acun’u benim’’ latifesi ile başladığım sunumumda şunları söyledim: Engeliler ikiye ayrılır

1-Göremeyenler

2-Görmeyenleri görmeyenler

Asıl engelliler duyamayanlar  değildir, bilakis duyamayanları duymayanlardır. Kur’an ve sünnet zaviyesinden engellilik olgusuna baktığımızda gördüğüm hakikat şudur:’’ Alnımızın yazısı, başımızın tacıdır. Rabbim tecellisi kulunun en büyük tesellisidir.’’

 

-Sen Görüyor musun?-

 

Müezzin kayyım olarak  görev yaptığım Akbaba Mehmet Efendi camiinden millet caddesine doğru yürürken bana sert bir şekilde çarpıp ‘’Kör müsün kardeşim?’’diyen bir densize şöyle dedim: ’’Ben görmüyorum peki sen görüyor musun?’’

-Engelliler Hikmetin öğretmenleridir-

Lokman Hekim’e hikmeti nerden öğrendiği sorulduğunda şöyle der:

-Ben hikmeti âmâlardan öğrendim. Çünkü onlar bir ayağını sağlama almadan diğer ayaklarını atmazlar ‘

 

Yüreklere yok engel

 

İstemezsen yardım etme

Fakat horlayıp incitme

Ne olursun gölge etme

Olma engelliye engel

 

‘’Engelliler dert’’deme

‘’Nerede bu devlet’’deme

Kimseleri bekleme

İnsan isen sen koş gel

 

Görmeyeni gördün ise

Halin hatırın sordun ise

İş bu sırra erdin ise

Teşekkürler elden gel

 

Bilirsin ki her kul beşer

Bu böyledir beşer şaşar

İnsan ne hallere düşer

Bu alemde kim mükemmel

 

 

Acun der ki halden gel

Dikeni geç gülden gel

Ta canı gönülden gel

Yüreklere yok engel