​ARIZA

-Ruzname; Kelime Günlüğü’nden-

İnsan iki hâl arasında gider gelir biteviye… eşref-i mahlukat olarak yaratılmıştır, fakat esfel-i safilin olmaya da yatkınlığı vardır. Bu iki hâl arasında bir yerlere tutunur, genelde tutunduğu yerde kalamaz. Sık sık hâl değiştirebilir, hatta en şerefli hâle bürünebildiği gibi en sefil hâle de düşebilir.

Bu denklemin içinde oluş ve bozuluş da var. Kemalatına kavuşup yani “olup” sonradan “bozulmak” da var. O yüzden olduğumuz, olmayı hedeflediğimiz hâle kavuşmak ayrı, orada tutunmak ayrı bir çabadır. İnsanın yaradılışından maksat aslına yani eşref-i mahluk olma hâline rücu etmek, kavuşmaktır.

İnsan fiziksel, zihinsel ve duygusal olarak mükemmel işleyen bir sistem olmak üzere yaratılmıştır. Ancak insanın nefs hâli ve beraberinde dünya hâlleri sistemi eskitir, arızalara yol açar.

Her devirde bu arazlar farklı isimlendirildi, zamana göre aykırı ya da sıradan olarak değerlendirildi.

Teknolojinin gelişimi ile insanın arazları çeşit ve yaygınlık bakımından arttı; toplumsal ve ferdî olarak daha keskin ayrımlarla sınıflandırıldı.

Nükleer savaş dünyada dönüm noktası oldu. Toplumların teknoloji, güvenlik, bir arada yaşama ve ırkçılıkla imtihanı gündeme geldi.

Gelenekler, inançlar, toplumsal bütünlük aşındı, ferdin güvenlik ve mahremiyet duvarı delindi.

İnsan artık, kendine ait olmayan bir hayatı yaşarken buldu kendini.

Toplumla birlik ve bütünlük içinde olabileceği duygu ve düşüncelerden uzaklaşırken kendinin olan ve yalnızca kendinin olarak kalması gereken her şeyi paylaşmaya meyletti.

Yani son dünya manzarasına göre olması gereken her şey tersine işliyor.

Yani arıza artık ferdî yahut kısmî değil, topyekûn.

Başka başka dinamikler, beklenmedik sürprizlerle sınanan bir insanlık…

Son zamanlarda not aldığımız arızalardan bazıları şunlar:

Tüketerek fenomen olmak,

Tüketerek kariyer yapmak,

Kulaktan dolma bir meseleyi en ince ayrıntısına kadar tasvir etmek,

Yorumculuk salgını,

Derleme okuma saplantısı,

Gerçeklerden kaçmak,

Kurguya teslim olmak,

Kurguyla teskin olmak,

Yalanla teselli bulmak,

Tembellikten yorulmak,

Zihni dedikoduya teslim etmek,

Art niyetli değildik ondan biz kurtulduk sendromu,

Kendi hükmünü vermek,

Kendi cezasını kesmek, akabinde silmek,

Ayak kaydırmak,

Ekmekle oynamak,

Ayak kaydırıp ekmekle oynayanların ters propaganda riyakârlığı,

Emeği sömürmek,

Haksızlık karşısında susmak,

Susmak ve daima susmak,

Mütemadiyen uyumak,

Ayna olmaktan vazgeçmek,

Ayna olma sorumluluğundan kaçmak,

Sorumluluklardan kaçmak,

İç huzuru haz ile karıştırmak,

Toplumsal acılardan ferdî tatminler devşirmek,

Ferdî tatminleri mutluluk sanmak…

***

Her biri sıradan birer cümle gibi gelebilir, ama değil.

Bu kadardan da ibaret değil.

Arızalarımız çok.

Mühim olan;

Gördüğümüzü not alıp kendimizde zuhur edip etmediğine kafa yormak, dolayısıyla ne kadar insan olduğumuza kafa yormak.

Ve her şeyden önce aslımıza rücu edecek gayret nüvesi taşıyıp taşımadığımızı, sefilleşmekten kemalleşmeye hangi merhalede olduğumuz üzerine tefekkür etmeye, hayatımızı “paylaşmaktan” daha fazla zaman ayırmak…