19 Temmuz 2016

Arkadaş! Ders alın artık bu alçaklıklardan…

Aradan üç gün geçti.

Bir kez daha neferi olmaktan onur duyduğum Anadolu halkının demokrasi ve milli irade için sürdürdüğü sokak nöbetlerine omuz vermekten çoğu uykusuz geçen üç günün sonrası…

Bir kâbustan uyanmış gibiyiz.

Bedenlerimize kahrolası bir zorbalığı geri püskürten kutlu bir direnişinin onuru yerleşmiş olsa da, cendereye alınmış bir yüreğin geleceğe dair korku ve kaygılarıyla ‘Neydi bu?' diye sormadan edemiyor sokaktaki insan, bütün yaşadıklarımızdan sonra.

Çünkü o sıcak saatler yaşanırken fark etmediğimiz olayların detayları ulaştıkça nasıl bir alçak, onursuz ve kahpe bir kalkışmanın kurbanı edilmek istendiğimizin fotoğrafı daha net çıkıyor ortaya.

Yaşadıklarımızın, gördüklerimizin Pentagon'un kültürel işgalcisi Hollywood'un filmlerinden bir farkı var mıydı?

Her birinde dünya halklarına gücünü teyit ettirmeyi ya da kirli ve kepaze egemenliğinin ‘Allah'ın emriymiş gibi sunmayı amaçladığı o albenili dünya işgali filmlerinin sahnelerinden?

İnsanların üzerine ağır makineli kurşunlarını saydıran helikopterler; milletin kurumlarını bombalayan jetler; geleceğine, iradesine sahip çıkmak isteyen silahsız insanların üzerine sıkılan kurşunlar; kalabalıkların üzerine 50 metreden top atışı yapan tanklar; sokaklarda pervasızca namuslu polislerle çatışan asker görünümlü alçaklar…

Şükür ki her türden siyasi görüşünü bir kenara bırakıp, sağduyuyla kahrolası bir darbe girişimine karşı birlikte omuz omuza sokaklara dökülen çoğunluk, ABD patentli melun bir filmin hiç hesapta olmayan başrol oyuncusu olup, kontrolü eline aldı.

Şimdilik ama şimdilik bütün bir ülkenin başına hiç görülmemiş bir çorabı örecek cehennemi bir filmin senaryosunu değiştirip, sayfalarını hallaç pamuğu gibi yönetmenin yüzüne savurdu.

Bir halk işgale karşı direnirken, bu şanlı direnişi tiyatro, senaryo ya da beşinci sınıf film olarak lanse edip, halkın, olası daha büyük saldırılar öncesinde şevkini kırmak için çabalayan güruhlar da oldu elbet, her daim olduğu gibi.

Çevrilmek istenen kahpe bir filmin şeytani yönetmeninin ekmeğine yağ sürmek için adeta kendini yırtan onursuz ve bedhah birer ayakaltı soytarıları şeklinde.

Halkın direnişini küçümsemek ve gösterdiği muazzam duyarlılığı kirletmek için çırpındılar, koca bir ülkeyi film platosuna çevirenlerin yanında yer aldıklarına aldırış etmeden.

Vicdanın ve haysiyetinin derdine sokağa koşan ve ülkesini cehennemi bir hayatın sınırına getiren faşist bir darbenin sevicileri olarak perişan ettiler kendilerini son üç gündür.

Hiç sıkılmadan ‘bu nasıl darbe' dediler, ‘darbecilere karşı halk sokaklara mı çağırılır' dediler, adam olanı yedi kat yerin dibine sokacak hashtagler açıp siyasi iradeyi ve seçtiği iradeye sahip çıkan halkı küçümsediler.

Nicedir Cumhurbaşkanı Erdoğan'a duydukları nefretle şekillenen ciddiyetsizlikleri, halka bu hayırlı mücadelede destek vermedikleri gibi demokrasiyi ve milli iradeyi savunan insanları eşi benzeri görülmemiş bir ihanet karşısında demoralize etmek için faziletsizce yazıp, çizdiler.

Peki, sürpriz miydi şu son üç günde yaşananlar?

Asla… FETÖ hakkında yazıp söylediklerimize bakıldığında da görüleceği gibi ne onların bu kanlı kalkışması ne de ortalığı saran verimsiz ve kişiliksizlerin yaptıkları zerre sürpriz olmadı bilene.

Kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan; ulusal ve uluslar arası dönen dolapları yüreklice dillendirebilen; milli ve yerel olmanın gereğini anlayıp ona göre programlar, projeler geliştiren her yönetim dünyanın her yerinde, her zaman bu türden alçakça saldırıların hedefi olmuştu ve olacaktı çünkü.

Şili'de Allenda, İran'da Musaddık, Mısır'da Nasır, Türkiye'de Menderes, Özal ve Erbakan ahlaksızca aynı kirli ellerce, aynı kaderin kurbanı edilmişti, biliyorduk.

Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan'a karşı yürütülen her türden ahlaksız propagandanın ve saldırının, algı operasyonlarının ve kanlı darbe girişimlerinin tek sebebi de yalnızca ve yalnızca O'nun da bütün bu dünya liderleri gibi ülkesinin kaynaklarını ve çıkarlarını düşünmesinden başka şey değildi çünkü görmüştük.

***

Evet, bütün bu habis oyunları, kripto çalışmaları, görülmemiş hainlikleri, ahlaksız darbeleri, kanlı kalkışmaları başa saran tek dert, bizi hep birlikte ayağa kaldırmaya çabalayan bir liderin önderliğinde bir ülkenin silkinmesinden başka şey değildir.

Maalesef mesele bu kadar basitken hala yaşananlardan dolayı şaşıranlar, ‘bu kadarı olmaz' diyenler, ‘neydi bu?' diye aptallaşanlar, ‘Müslüman Müslüman'a bunu yapar mı?' diye işi duygusallaştıranlar, topyekûn bir saldırıyı arsızca ‘tiyatro ve senaryo' diye kirletenler kendinize gelin artık.

Henüz yeni başlayan kanlı bir savaşın kazananı olmak için kutlu bir mücadeleye duran siyasi iradenin ve halkın yanında safları sıklaştırın ve bu coğrafyanın hiçbir farklılığına takılmadan bütün alçakların karşısında tek ve diri olmaya çabalayın artık.

Unutmayın bu savaş öyle bir savaş ki kaybedildiğinde yüreğinde vicdan ve adalet duygusu olan herkes kaybedecek…