VF kat sol
VF kat sağ


​Asalet

-Ruzname; Kelime Günlüğü’nden-

 

İsrail bir bayramı daha Filistinlilere ve Müslüman âlemine zehir etti. Günlerdir rahat uyku yüzü görmeyen Filistinliler var gücüyle direndi. Kudüs’ü ve ellerinde kalan son vatan toprağını bırakmamak için her şeyi yaptılar.

Katliam sonucu 70’e yakını çocuk olmak üzere 250’ye yakın Filistinli şehit düştü, 1500’den fazlası yaralandı. On binlerce kişi evsiz, yüz binlercesi ise temel ihtiyaçlardan mahrum kaldı.

Filistin’i ablukaya alarak hayat hakkı tanımayan terörist İsrail’e karşı Türkiye’de dâhil birkaç ülke dışında resmî kanallardan kınanmadı. Birleşmiş Milletler yine lafügüzafla geçiştirdi bu süreci. Filistin’e yönelik ağır saldırılar, yönetimler insafa getirip kınamasını dahi sağlayamasa da dünyadaki sivil toplum kuruluşlarını, aktivistleri, ünlüleri, hatta sıradan insanları ayağa kaldırdı. Salgın tehdidine rağmen sokaklara döküldüler. En dikkat çekici beyanlar, dünyanın birçok yerinde yaşayan yahudi-Musevilerden ve İsrail’in katliamlarını destekleyen İsrailci Siyonist ABD yönetiminin akıl almaz tutumuna karşı ABD halkından geldi.

Siyonistlerin bu son Filistin’i tarumar hareketiyle birlikte, İsrail’in Batı’yla ve süper güçlerle olan içli dışlı ilişkisi hiçbir tereddüde mahal vermeyecek denli gözler önüne serildi. Sürekli evrensel barış lafları geveleyenlerin mazlum milletlere yönelik desteği baltalamak ve onların cesaretini kırmak için vitrin mankenliği yaptığı böylece ifşa oldu. Türkiye’deki siyonist lobi, PKK ve uzantılarıyla olan işbirliğini sosyal medyadaki tavrıyla ortaya koydu. Niyeyse bölücü/terörcü kanat ya sustu ya da İsrail’i savundu. Zaten her meseleye bir lafı olanların mazlum Müslümanlar söz konusu olduğundaki susuşları zalimi savunmanın başka bir biçimi değil miydi? Yıllardır şahit olduğumuz çifte standardın ve ihanetin ta kendisiydi.

Vicdanlı barış gönüllüleri, din-dil-ırk fark etmeksizin sonuna kadar Filistin’i destekledi. Kimi yönetimlerin alt kademeleri vicdanlarını susturamayınca üst yönetim desteklemese de bunu dile getirerek demokrasinin “mecburi” çok sesliliği sebebiyle müsamaha gördüler. Nasılsa üst yönetim yapacağını yapıyor, siyonistlere desteğini kapalı ya da açık dile getiriyordu.

Yüreği asil Filistinliler, büyük kayıplara rağmen vazgeçmeyerek modern dünyada benzeri görülmemiş katliam açlığıyla yanıp tutuşan işgalci İsrail’in çanına ot tıkadı. Bu otun ne kadarını diplomasi, ne kadarını El-Kassam Tugayları, ne kadarını sivil şahlanış tıkadı kestirmek zor, ama anlaşılan o ki bir şeyler işgalcilerin işine hiç gelmedi ve ateşkese zorlandılar.

Zorlandıkları şüphesiz. Mescid-İ Aksa’yı ateşe verirken söyledikleri katliam marşlarına bakılırsa bütün dünyayı yok etme azmindeler. Elhamdülillah, işler öyle yürümüyor.

İsrail bu katliamları korku çizgisine varıncaya ya da çıkarları kritik seviyeye ulaşıncaya kadar sürdürüp köşesine çekiliyor. Ancak yönetimin ve onu destekleyen ırkçı-faşist yahudilerin nefret söylemleri gösteriyor ki bir Filistinli Müslüman’ın hayatını sona erdirmek onlar için mutluluk sebebi. İşte dünyaya pazarladıkları rengârenk, özgürlükçü, barışçı söylemlerin ardında böylesine haysiyetsiz, katranlara bulanmış bir soykırım arzusu var.

Gün geçtikçe daha da genişleyen, aymazları yutan, her geçen gün daha uyanık olmayı gerektiren bir çelişki yumağının ortasındayız.

Bütün bu kirli körüğümün ortasında kalan Filistinlilerin teslimiyeti, materyalizmle kapitalizmin arasına sıkışmış dünyayı hayrete düşürdü. Serinkanlılıkları, İsrail ordusuna kafa tutuşları, sokakları dolduran sivil şahlanışları, büyün kayıplarına rağmen düştükleri yerden doğrulmaları, yeniden ve sonu gelmeyen umutları hafızlarda çakılı kalacak.

Filistin’de direnen mücahitlerin ibretlik imanları sayesinde teslimiyetleri daha da saflaştı. İçecek temiz su bulmakta zorlandıkları bir ortamdayken bile müdafaayı sürdüren cesur Filistinliler sayesinde yalnızca direnişin asaletine değil, imanı muhafaza edenin vatan, vatanı müdafaa edenin iman olduğunun tezahürüne bir defa daha tanık olduk.

Siyonistlerin hedefleri ne kadar aşağılıksa, Filistinlilerin saflaşan teslimiyetleri de öyle asil.

Rabbim bütün Müslümanlara, bütün insanlığa bu idraki ve asaleti nasip etsin.

***

Künye: Asalet; Arapça kökenli bir kelime olup asillik, soyluluk, asil bir soya mensup olma, necabet; ruh ve mana bakımından üstün ve kibar olma, saygı uyandıracak şekilde davranma; aslına sadık kalma, safiyetini koruma; bir makamın asıl sâhibi olma, bir işi kendi adına yürütme.