VF kat sol
VF kat sağ

12 Mart 2022

​Asım'ın neslinden Akif

Mehmet Akif, takvim Aralık 1873’ü gösterdiğinde İstanbul’un Fatih ilçesinin Karagümrük semtindeki Sarıgüzel Mahallesi’nde dünyaya gözlerini açtı. Babası Kosova’nın İpek kentinde doğan Arnavut kökenli Mehmet Tahir Efendi, annesi ise aslen Buharalı olan Emine Şerife Hanım’dır. Akif, küçük yaşlardan itibaren Fatih Camii medrese hocası olan babasının rahle-i tedrisinde eğitim gördü ve bu eğitimler esnasında babasından Arapça lisanı da öğrendi. İlk mektepten sonra 1885'te Fatih Rüştiyesi’nden mezun oldu. 1889 senesinde kısa yoldan meslek sahibi olabilmek için Mülkiye Baytar Mektebi’ne girdi. 1893’te buradan mezun oldu.

Mezun olduktan sonra memuriyet hayatına başladı. Halkalı Ziraat Mektebi’nde “Kitabet-i Resmiye” hocalığı yaptı. Bakanlıkta veteriner müfettiş yardımcılığı görevindeyken teftiş için Rumeli, Arnavutluk, Arabistan ve Anadolu’ya gitme imkânı buldu. Bu sayede halkla yakın temas halinde olan Akif, Kurtuluş Savaşı mücadelesinde belki de bölgeye hâkim olması ve halkı tanıması sayesinde büyük kitlelerle iletişime geçebildi.

İfade ettiğine göre, 93 Harbi’nden sonra başlayacak olan Akif, çeşitli memuriyetlerden sonra İttihat-Terakki Dönemi’nde Abbas Halim Paşa’nın desteğiyle Mısır ve Medine’ye iki ay sürecek bir seyahate çıktı. Aynı yıl başka bir görevle Berlin’e gitti.

1915 senesinde Osmanlı Devleti yedi cephede olduğu gibi Çanakkale Cehpesi’nde de büyük bir harbin içerisine girdi. Akif, bu esnada Almanya’da bulunduğu için buradaki büyük mücadeleyi basından takip etti. 1915 senesinin 18 Mart'ında düşman donanmasının Mehmetçiğin müthiş savunmasıyla boğazdan geçemediğini öğrenince büyük bir sevinç yaşadı ve “Korkma” adlı şiirini yazdı.

Korkma / Cehennem olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz. / Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz.

MEHMET AKİF NECİD ÇÖLLERİNDE

Mehmet Akif Almanya’daki görevini tamamlayıp İstanbul’a döndükten sonra vazife gereği Neçid bölgesine gönderildi ve Teşkilat-ı Mahsusa'nın ünlü komutanı Kuşçubaşı Eşref Bey (Sencer) idaresindeki bir kafileye katıldı. Eşref Bey’in birliğinin vazifesi, Necid Bölgesi'ndeki Şerif Hüseyin’in başını çektiği isyanlara karşı aşiretlerle görüşüp onların savaş desteğini almaktı.

Mehmet Akif, Çanakkale'de devam eden Kara Savaşları’nı buradan takip etti. Bir gün Mehmetçiğin Çanakkale'de zafer kazandığı müjdesini haber aldı. 40 yıllık acı günlere şahit olan Mehmet Akif, bunca yıl sonra gelen zafer haberinden çok etkilendi ve Necid çöllerinde şükür secdelerini kapandı. Akif’in gözyaşları çöl toprağını ıslattı ve bu duygu yoğunluğunda Çanakkale Zaferi’ni kaleme almaya karar verdi. Çanakkale müdafaasını en iyi şekilde aktaran dizelerini birbiri ardına sıraladı ve “Çanakkale Şehitlerine” adlı muhteşem şiiri ortaya çıktı.

Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı'ndan sonra tarih sahnesindeki şanlı yerini bu şekilde aldıktan sonra Anadolu’da İstiklal mücadelesi başladı.

İSTİKAL MÜCADELESİ VE İSTİKLAL MARŞI

Mehmet Akif, Millî Mücadele’ye katılmak için Şubat 1920’de Balıkesir’e gitti ve burada Kuvâ-yi Milliyecilerle görüştü. Zağanos Paşa Camii’nde verdiği vaazlarla halkın İstiklal Mücadelesi’ne destek olmasını sağladı. 12 Nisan’da buradan yola çıkarak gizlice Geyve’ye ulaştı.

Birinci Meclis’in açılışından bir gün sonra yani 24 Nisan günü Ankara’ya vardı. Birinci Meclis’te Burdur milletvekili seçildi. O yıllarda İstiklal Mücadelesi’nin bir marşa ihtiyacı vardı. Bu marş için ülke genelinde bir yarışma düzenlendi. Yarışmada birinci olacak şiire para ödülü verilecekti. Yarışmaya 700'ün üzerinde şiir gönderildi. MehmetdAkif, para ödülünü kabul etmemek şartıyla İstiklal Savaşı’nı anlatan milli marşı, Ankara'da Tacettin Dergahı’nda yazarak komisyona gönderdi. Komisyon titiz bir çalışmayla Mehmet Akif’in şiirini 1. seçti. 12 Mart 1921'de Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki oturumda İstiklal Marşı’nın on kıtası da okundu ve ayakta alkışlandı.

Asırlardır bağımsızlığı şiar edinmiş bu asil millet, İstiklal Mücadelesi’ni kazanmış ve bu mücadelenin marşını yazmak Mehmet Akif Ersoy'a nasip olmuştur. Ersoy’un, marşı yazarken sarf ettiği şu ifade mücadelemizin yükünü gözler önüne sermektedir: “Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın.”

Mehmet Akif Ersoy, Cumhuriyet’in ilanından sonraki yıllarda Mısır'a gitmek mecburiyetinde kaldı. 1929-1936 senelerinde Mısır’ın Kahire şehrinde yaşayan Ersoy, burada talebe yetiştirdi.

Bir yanda eşinin ağır hastalığı, diğer yanda geçim derdi vardı. Hususiyetle İslam aleminin vaziyeti ıstırabını artırdı ve hastalandı. Eşinin vefatı sonrası ömrünün son demlerinde İstanbul'da geldi. Beyoğlu'ndaki Mısır Apartmanı’na yerleşti ve çok geçmeden bu apartmanda vefat etti. Cenazesi bir avuç genç tarafından kaldırıldı ve onların omuzlarında Edirnekapı Şehitliği’ndeki kabrine götürüldü. 63 yıl mücadele içinde geçen bu hayat, sıkıntılar içerisinde son bulup ebedi aleme yine doğduğu İstanbul'dan uğurlandı.

İstiklal Marşı’mızın kabulünün 101. yılında aziz şehitlerimizi ve bize İstiklal Marşı'nı armağan eden Mehmet Akif Ersoy'u rahmet ve minnetle anıyoruz. Ruhu şad olsun.