Asım'ın neslinden Akif
Mehmet Akif, takvim Aralık 1873’ü gösterdiğinde İstanbul’un Fatih ilçesinin Karagümrük semtindeki Sarıgüzel Mahallesi’nde dünyaya gözlerini açtı. Babası Kosova’nın İpek kentinde doğan Arnavut kökenli Mehmet Tahir Efendi, annesi ise aslen Buharalı olan Emine Şerife Hanım’dır. Akif, küçük yaşlardan itibaren Fatih Camii medrese hocası olan babasının rahle-i tedrisinde eğitim gördü ve bu eğitimler esnasında babasından Arapça lisanı da öğrendi. İlk mektepten sonra 1885'te Fatih Rüştiyesi’nden mezun oldu. 1889 senesinde kısa yoldan meslek sahibi olabilmek için Mülkiye Baytar Mektebi’ne girdi. 1893’te buradan mezun oldu.
Mezun
olduktan sonra memuriyet hayatına başladı. Halkalı Ziraat Mektebi’nde “Kitabet-i
Resmiye” hocalığı yaptı. Bakanlıkta veteriner müfettiş yardımcılığı görevindeyken
teftiş için Rumeli, Arnavutluk, Arabistan ve Anadolu’ya gitme imkânı buldu. Bu
sayede halkla yakın temas halinde olan Akif, Kurtuluş Savaşı mücadelesinde belki
de bölgeye hâkim olması ve halkı tanıması sayesinde büyük kitlelerle iletişime
geçebildi.
İfade
ettiğine göre, 93 Harbi’nden sonra başlayacak olan Akif, çeşitli
memuriyetlerden sonra İttihat-Terakki Dönemi’nde Abbas Halim Paşa’nın desteğiyle
Mısır ve Medine’ye iki ay sürecek bir seyahate çıktı. Aynı yıl başka bir
görevle Berlin’e gitti.
1915
senesinde Osmanlı Devleti yedi cephede olduğu gibi Çanakkale Cehpesi’nde de
büyük bir harbin içerisine girdi. Akif, bu esnada Almanya’da bulunduğu için buradaki
büyük mücadeleyi basından takip etti. 1915 senesinin 18 Mart'ında düşman
donanmasının Mehmetçiğin müthiş savunmasıyla boğazdan geçemediğini öğrenince
büyük bir sevinç yaşadı ve “Korkma” adlı şiirini yazdı.
Korkma
/ Cehennem olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz. / Bu yol ki Hak yoludur, dönme
bilmeyiz, yürürüz.
MEHMET
AKİF NECİD ÇÖLLERİNDE
Mehmet
Akif Almanya’daki görevini tamamlayıp İstanbul’a döndükten sonra vazife gereği
Neçid bölgesine gönderildi ve Teşkilat-ı Mahsusa'nın ünlü komutanı Kuşçubaşı
Eşref Bey (Sencer) idaresindeki bir kafileye katıldı. Eşref Bey’in birliğinin
vazifesi, Necid Bölgesi'ndeki Şerif Hüseyin’in başını çektiği isyanlara karşı
aşiretlerle görüşüp onların savaş desteğini almaktı.
Mehmet
Akif, Çanakkale'de devam eden Kara Savaşları’nı buradan takip etti. Bir gün
Mehmetçiğin Çanakkale'de zafer kazandığı müjdesini haber aldı. 40 yıllık acı
günlere şahit olan Mehmet Akif, bunca yıl sonra gelen zafer haberinden çok
etkilendi ve Necid çöllerinde şükür secdelerini kapandı. Akif’in gözyaşları çöl
toprağını ıslattı ve bu duygu yoğunluğunda Çanakkale Zaferi’ni kaleme almaya
karar verdi. Çanakkale müdafaasını en iyi şekilde aktaran dizelerini birbiri
ardına sıraladı ve “Çanakkale Şehitlerine” adlı muhteşem şiiri ortaya çıktı.
Osmanlı
Devleti I. Dünya Savaşı'ndan sonra tarih sahnesindeki şanlı yerini bu şekilde
aldıktan sonra Anadolu’da İstiklal mücadelesi başladı.
İSTİKAL
MÜCADELESİ VE İSTİKLAL MARŞI
Mehmet
Akif, Millî Mücadele’ye katılmak için Şubat 1920’de Balıkesir’e gitti ve burada
Kuvâ-yi Milliyecilerle görüştü. Zağanos Paşa Camii’nde verdiği vaazlarla halkın
İstiklal Mücadelesi’ne destek olmasını sağladı. 12 Nisan’da buradan yola
çıkarak gizlice Geyve’ye ulaştı.
Birinci
Meclis’in açılışından bir gün sonra yani 24 Nisan günü Ankara’ya vardı. Birinci
Meclis’te Burdur milletvekili seçildi. O yıllarda İstiklal Mücadelesi’nin bir
marşa ihtiyacı vardı. Bu marş için ülke genelinde bir yarışma düzenlendi.
Yarışmada birinci olacak şiire para ödülü verilecekti. Yarışmaya 700'ün
üzerinde şiir gönderildi. MehmetdAkif, para ödülünü kabul etmemek şartıyla İstiklal
Savaşı’nı anlatan milli marşı, Ankara'da Tacettin Dergahı’nda yazarak komisyona
gönderdi. Komisyon titiz bir çalışmayla Mehmet Akif’in şiirini 1. seçti. 12
Mart 1921'de Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki oturumda İstiklal Marşı’nın on
kıtası da okundu ve ayakta alkışlandı.
Asırlardır
bağımsızlığı şiar edinmiş bu asil millet, İstiklal Mücadelesi’ni kazanmış ve bu
mücadelenin marşını yazmak Mehmet Akif Ersoy'a nasip olmuştur. Ersoy’un, marşı
yazarken sarf ettiği şu ifade mücadelemizin yükünü gözler önüne sermektedir: “Allah
bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın.”
Mehmet
Akif Ersoy, Cumhuriyet’in ilanından sonraki yıllarda Mısır'a gitmek
mecburiyetinde kaldı. 1929-1936 senelerinde Mısır’ın Kahire şehrinde yaşayan
Ersoy, burada talebe yetiştirdi.
Bir
yanda eşinin ağır hastalığı, diğer yanda geçim derdi vardı. Hususiyetle İslam
aleminin vaziyeti ıstırabını artırdı ve hastalandı. Eşinin vefatı sonrası
ömrünün son demlerinde İstanbul'da geldi. Beyoğlu'ndaki Mısır Apartmanı’na
yerleşti ve çok geçmeden bu apartmanda vefat etti. Cenazesi bir avuç genç
tarafından kaldırıldı ve onların omuzlarında Edirnekapı Şehitliği’ndeki kabrine
götürüldü. 63 yıl mücadele içinde geçen bu hayat, sıkıntılar içerisinde son
bulup ebedi aleme yine doğduğu İstanbul'dan uğurlandı.
İstiklal Marşı’mızın kabulünün 101. yılında aziz şehitlerimizi ve bize İstiklal Marşı'nı armağan eden Mehmet Akif Ersoy'u rahmet ve minnetle anıyoruz. Ruhu şad olsun.