Asude

-Ruzamede; Kelime Günlüğü'nden-

Sükûnetten, sessizlikten, dinginlikten uzak bir dünya hâlini yaşarken, hengâmeden arınmış köşelerin izleri dahi kaybolurken kelimeler de çok sesli ve gürültülü.

Kabil, yine de o günlerin ıssızlığında onca hıncı ve hırsını coşturan körüğü nereden bulmuştu ki? Dünyaya neredeyse “el” değmemişken her köşe başından bir kaos yükselmiyorken, yalnızca metreler ötesinde acayip hikâyeler, trajediler konuşlanmıyorken, bombalar, ekonomik kriz, israf yarışı, bunalım, yafta, arıza, kablolar arası iletişim ve sanal'a dair hiçbir şey henüz keşfedilmemişken içini kemiren kötülüğe eli nasıl varmıştı, oraya giden yolu nasıl keşfetmişti?

Nitekim insanın içinde gürültüler var. Bir oraya bir buraya çekiştiren, bastırma yöntemlerine karşı daima uyanık kalan ve kül yutmayan gürültüler bunlar. Çekip çevirecek gücü var; eğer ona paye verilirse. Demek ki, gürültülere, kirliliğe ve kötülüğe çıkan yollar için Kabil'in hayatında hiç olmamış unsurları suçlamak bahaneden ibaret. İnsanın fıtratına yerleşmeye meyilli ve heveskâr olumsuz dürtüler içinde hep var ve olacak. Yani teknoloji ve diğer “bozucu” olarak nitelenenlerle ilişkisinden doğan sonuçlar, yalnızca tetikleyici. Çünkü kötülüğü, kaosu ve gürültüyü kendi icat etti.

Aslında hiç ölmeyecekmiş gibi süren yarış gürültülü. O ölmemek ve olduğundan daha “değerli” hale gelmek için sürdürülen çaba, ölümden çok uzak bir yerde. Ve ne pahasına olursa olsun, ölüme rağmen madde ayarında kıymetlenerek var olma saplantısının ölümle alış verişi yok. Olabilseydi, ne savaş zenginlerinden, ne silah tüccarlarından, ne tefecilerden, ne uyuşturucu mafyasından ne de insan kaçakçılarından söz edebilirdik.

Onun için belki de kabristanlar epey tenha. Çok ölüm var, ama onları muhafaza eden kabir şehirlerine çok gerekmedikçe dönüp bakmak bile dünya yürüyüşünü sekteye uğratırmış diye düşünülüyor. Hele ki fiziki “yeterlilik” için kendini tekrar tekrar ve tekrar dizayn ederek ömrü boyunca çok defa gençleşen ve olduğundan farklı görümlere bürünenler için mezarlıklar birer kâbus. Haklılar. Çok yaşama azmiyle mezar fikri bir arada barınmıyor, birbiriyle barışmıyor. Tıpkı gürültüyle dinginlik gibi.

Bu barışmazlık hallerinin, yalnızca bugünün kroniği olamayacağı inancındayım.  Hep vardı. İnsan sayısınca tesiri düşüyor ya da artıyordu. Bugünkü tezat hallerin rahatsız ediciliği artıran, elbette sanal ortamdan yükselen gürültülerle dozun defalarca kez katlanarak artması. Çünkü sanallık, teknoloji ya da dijitalleşme içinde var olabilenlerin tamamı insan imali unsurlar. Onların zararlı/yararlı hallerin, hallerimizdeki tesiri bize yabancı değil. Yani olumsuzluğu, kötülüğü ve düşmanı tanımamız o kadar da zor değil.

Yazının başından beri meseleyi asudeliğe getirecektim. Hani, nerede?.. derken kuru gürültüde kaybettim onu. Asudelik bir yazı içinde bile, zıtlarının kopardığı kasırgadan mustarip. Bir de hayatın içindeki halini düşünün.

Anlatmaya çabaladığım asudelik karşıtı gürültülerin saltanatı, yalnızca kalabalıklar içinde görünen fotoğrafı. İnsanın tekilliğinde görünen fotoğrafı ise herkes için bambaşka. Gürültülerin, kopan fırtınaların içinde asudeliği yaşayanlar olduğuna inancım tam. Öyle olmasaydı, bu dünya gemisi çoktan batmış olabilirdi. Zira içinde dengeyi bulmuş, fıtratını keşfetmiş insan bunu yaşama gücünü gösterebiliyor ve kendine küçücük de olsa asude alanlar açıyor, bundan doğan huzur fark edilebiliyor.

Issızlıkta kötülük üreten Kabil'in denge ve huzurla olmayan bir dünya bağı vardı. Asude hallerdeki ıssızlığın kökeninde biraz da bilgelik var. Dünya hiçbir zaman üzüntü ve sıkıntıdan azade olmadı. Çünkü Kabiller hep var. Bütün mesele, mevcudun içindeyken sükûnete kavuşmak.

***

Künye: Asude, Farsça kökenli bir kelime. Rahat, sakin, huzura kavuşmuş, sıkıntı ve üzüntülerden uzak anlamlarına geliyor. (TDK Türkçe Sözlük, Kubbealtı Lugatı)