VF kat sol
VF kat sağ

24 Mart 2017

At izini it izine karıştıran karıştırana…

Tam söze uygun zamanları yaşıyoruz.

İt izi at izine karışmış durumda.

Belirtmek gerekiyor ki bu söz 15 Temmuz'dan sonra sade bir atasözü olmaktan çoktan çıktı. Artık çağın diliyle oldukça çaplı ve etkili bir psikolojik savaş taktiğinin tanımı.

O yüzden kaostan beslenenlerin ve o kaosların artıklarından nemalananların varlığında izlerin birbirine karıştırılması gayri hiçbirimize sürpriz olmamalı.

İzlerin birbirine karıştırılması en başta zihinlerin sonu olmayan soruların bombardımanında tarumar olması için şart çünkü.

Kafalar bulanmalı ki bir zaman sonra insanın gerçeği yalandan, doğruyu eğriden, iyiyi kötüden ayıran şirazesi bütünüyle kaysın.

FETÖ gibi cehennemi bir örgüt yıllarca beyinleri tütsülenmiş gizli, açık müritleri ve yaptıklarını Allah rızası için ‘hayır' sanan safların aracılığıyla bu savaş taktiğini yıllarca uyguladı.

15 Temmuz'da amaçları belli olduktan sonra ise bunu daha aşikâr yapmaya başladılar. Bereket ki ortalığa saçtıkları bahar güzellemelerinin şifreleri ne mal oldukları ortaya çıktığından beridir daha çabuk çözülebiliyor.

Yine de rehavete, zafiyete, aslı astarı olmayan masumiyet güzellemelerine kapılmamak gerekiyor. Çünkü biliyoruz ki huylu huyundan vazgeçmez, yenilen güreşçi güreşe doymaz.

O yüzden moralleri bozmak, güvensizlikleri artırmak, bezginliği yaygınlaştırmak, ilgisizliği çoğaltmak için her kavramı, olayı, durumu birbirine karıştırıyorlar zaten.

15 Temmuz'un ürkütücü zamanlarının şimdiki her anın üzerine bir karabasan gibi çöreklenmesini sağlayıp psikolojimizin ve dengemizin bütünüyle bozulmasını istiyorlar.

Peki, yaygınlaştırılmaya çalışılan korku ikliminde psikolojimiz ne kadar sağlam kalabilir?

Hiç kuşku yok ki bu, hükümetin adalet ve vicdan duygularımızı diri tutacak haklı beklentilerimize vereceği cevapla direkt ilişkili.

Aksi halde arızalı bir iklimde şizofreni, paranoyak veya depresif hallerin giderek çoğalması mümkün. Öte yandan bu hallerin siyasi bıkkınlıkları, soğuklukları, şikayetleri, memnuniyetsizlikleri tetiklemesi de olası. 

İnsanları bu ruh hallerine itecek olan FETÖ'nün şifreli mesajları ya da sosyal medya saldırılarından çok, 15 Temmuz sonrası atılan adımların yetersiz olduğuna olan inanç körüklüyor çünkü, demedi denmesin.

Hele de FETÖ'nün silahla yapamadığını geride kalan artıklarının finansal, hukuksal ve sosyal alanlardaki garip uygulamalarla rahatça yapabildiklerine her gün şahit olunuyorken.

En son THY'na karşı alınan kararda olduğu gibi dışarıdan gelen saldırılara ilaveten içerdeki kirli elemanlar ‘yok artık' dedirtecek usullerle adeta destek oluyorlar.

Kimse çocuk değil. Her birinin amacı en basitinden kamu hizmetlerini aksatıp halkın moralini bozmak ve ülke yönetimine yönelik tepkileri artırmak…

Evet, maalesef birilerinin özel çabaları birilerinin de rehaveti ve saflığı nedeniyle at izi it izine karışmış durumda.

Öyle ki birkaç yazıdır üzerinde durduğum bürokratik oligarşinin FETÖ için olmasa bile kendi küçük hesapları için taktiksel zorluklar çıkarabilmesi ihtimal dahilinde.

Tek bir örnek vereyim. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın krediler konusundaki bütün olumlu açıklamalarına karşı bankaların kredi vermemek için çabaladıklarını söyleyenler neden bu kadar çoğaldı?

Tamam ‘dere geçerken at değiştirilmez' ama neredeyse açık açık FETÖ'ye ve vesayetçi anlayışa hizmet edenleri de görüp, gereğini yapmak gerekmiyor mu?

Ya da hem Cumhurbaşkanına ve hükümete tepkileri artırmak hem de rahatlarını kaçıracak bir sistemin gelmemesi için çabalayanlara uygun bir dille cevap vermek?

Hükümetin her asker, sivil bürokratın, her yargı mensubunun, her bankanın, her iş adamının olduğu kadar her siyasetçinin, teşkilat üyesinin açıklamasını, icraatını yakından takip etmesi elzem.

Anayasa değişikliğiyle ilgili meseleleri ötekileştirmeyen ve popülist olmayan ikan edici söylemlerle anlatmak kadar, son zamanlardaki garip uygulamaları mercek altına almak da referandum sonucu açısından önemli çünkü.

Yarın ‘Evet' çıkmaması halinde bunu bütünüyle muhaliflere yükleyip, meseleden sıyrılmak gibi eski vesayetçi kurnazlık sergilenmesi düşünülüyorsa o başka tabii ki.