VF kat sol
VF kat sağ

21 Kasım 2016

Avrupa’nın tavrı Trexit’e yol açar mı?

Avrupa Birliği 25 Mart 1957 tarihinde imzalanan Roma Antlaşması'yla Avrupa Ekonomik Topluluğu adı altında doğdu. Türkiye 1959 yılında aidiyet hissettiği bu topluluğun bir parçası olmak için başvuruda bulundu. 12 Eylül 1963 tarihinde imzalanan Ankara Antlaşması Türkiye ile Avrupa Ekonomik Topluluğu arasında bir ortaklık çatısı oluşturdu. Bu antlaşma 12 Aralık 1964 tarihinde yürürlüğe girdi. 12 Eylül 1980 Darbesi AET ile Türkiye arasındaki ilişkilerin dondurulmasına yol açtı. 1983 yılında çok partili seçimlerin yapılması üzerine Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki ilişkiler yeniden canlandı. 14 Nisan 1987 tarihinde Türkiye resmen tam üyelik başvurusunda bulundu. Avrupa Birliği'yle bütünleşmenin ilk aşaması olarak Türkiye 1 Ocak 1996 tarihinde Avrupa Birliği Gümrük Birliği'ne girdi.

 2000'li yıllarda Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne katılma sürecinde bir hızlanma gözlendi. 17 Aralık 2004 tarihinde Avrupa Birliği ülkeleri Türkiye'nin katılma müzakerelerinin 3 Ekim 2005 tarihinde başlamasına karar verdiler. Başlayacak müzakerelerin ne kadar sürede tamamlanacağı konusunda kesin bir karar ise verilmedi. 2007 yılında, Türkiye 2013 yılına kadar AB hukukuna uymayı hedeflediklerini belirtti ancak Brüksel, üyelik için son tarih olarak bunu reddetti. 2006 yılında Avrupa Komisyonu Başkanı José Manuel Barroso, üyelik sürecinin en az 2021 yılına kadar süreceğini belirtti.

 31 Ekim 2012'de dönemin Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Almanya'ya bir ziyarette bulunarak 2023'te Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. kuruluş yıl dönümünde Avrupa Birliği'ne üyeliğini beklediğini açıkça belirtmiştir. Geldiğimiz noktada ise gerek bölgedeki gelişmeler, Ortadoğu'nun durumu, yaşanan çatışmalı süreçler, İslamafobi, Avrupa'daki terör saldırıları, başta Almanya olmaz üzere Avrupa devletlerinin PKK ve Fetö terör örgütlerine kucak açması ile beraber bu örgütlerin Avrupa'da ciddi finans kaynağı ve lojistik destek almaları ve en önemlisi bazı Avrupa devletleri liderlerinin Türkiye'ye yönelik tavırları böylesi bir ortaklığın geleceği açısından soru işaretleriyle dolu bir hale ortada duruyor.

Türkiye, AB'ye girme noktasında eski iştiyakta değil. Brexit sonrası artık Trexit (Türkiye'nin AB'den ayrılması) yüksek sesle konuşulmaya başlandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Şangay beşlisine “Mesele şu; Türkiye bir defa kendini rahat hissetmeli. ‘Benim için varsa, yoksa Avrupa Birliği' dememeli. Benim kanaatim bu. Yani, bazıları eleştiriyor olabilir ama ben de kendi kanaatimi söylüyorum. Mesela, ‘Şanghay Beşlisi içerisinde Türkiye niye olmasın?' diyorum. Temenni ederim ki orada olumlu bir gelişme olması halinde, yani Türkiye'nin Şanghay Beşlisi içerisinde yer alması, bu konuda çok daha rahat hareket etmesini sağlayacaktır diye düşünüyorum” demişti.

Rusya parlamentosunun üst kanadı Federasyon Konseyi'nin Savunma Komitesi üyesi Aleksey Puşkov, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sözleriyle ilgili :

“Türkiye'nin Şanghay İşbirliği Örgütü'ne (ŞİO) üyeliği Erdoğan için mantıklı bir adım olurdu. ŞİÖ, AB'den farklı, onun yerine geçemez. Fakat AB'den farklı olarak ŞİÖ üyeleri tamamen egemen.” Diyerek yeşil ışık yakma taraftarı olduklarını belirtti.

Peki, Türkiye, AB yolunun sonuna mı geldi sorusu akılları kurcalamaya devam edecek lakin bu kadar yıl kapıda bekletilen bir ülkenin cayma hakkı göz önüne alınmak zorunda.

Güvenliğinin sınırlarında bulunan bir ülkenin taraf değiştirmesi, hele de buna zorlanması AB'nin kendi başına getirdiği bir felaket olarak AB'yi sarsacaktır. Bu kırılma NATO felaketi de olacaktır. Süreç devam ediyor, ya Avrupa ve müttefiği ABD akıllarını başlarına alıp girdikleri yoldan geri dönecekler ya da önümüzdeki süreçte başta ciddi güvenlik sorunları olmak üzere sorunlar yaşayacaktır.